Hastaneden çıktıktan sonra Elif yine direksiyona geçmiş ve eve gelmişlerdi. Alican bu sürede hiç durmadan gözlerini kaşığı için uykusu gelmiş ve Ayşe'nin kucağında yukarı çıkmıştı. Direk kendi evine yönelince bir an duraksayıp dudaklarını dişleyerek arkasını döndü Melek hanım anlayışla bakıyordu kendisine.
"Bakma şöyle kızım götür götür hadi."
Sevinçle parladı yüzü Ayşe'nin. "Teşekkür ederim uyanınca biraz sever getiririm Melek teyzem."
Herkes evine geçince Yiğit Ayşe'ye bakarak "güzelim ben biraz dinleneyim birşey diyor musun?"
"Yok abicim. Bende Alican'ı yatırayım sonra masaya oturacağım."
"Tamamdır. Yemeğe Melek teyzemdeyiz zaten."
Kafası ile onayladı Ayşe. Bugün akşam gitmişken Alican'ın hastane işini de konuşsa güzel olurdu. Hem direk Hamza ile de konuşmak zorunda kalmazdı.
Alican'ı kendi yatağına bıraktı. Çevresini yastıklarla güzelce çevirdi. Alican elbette bebek değildi ama uyku sersemi düşerse bir yerine zarar gelebilirdi.
Saçlarına bir öpücük bırakıp üstünü de güzelce öttü. Alican'ı gördüğünden beri rüya görmüyordu. İç çekip ayaklandı. İçinden yanına yatmak geliyordu ama işlerini halletmesi gerekiyordu. Birikince Alican'a vakit ayıramıyordu.
Masaya oturup gözlüğünü taktı. Bilgisayara fazla bakmak gözlerine zarar veriyordu bir süreden sonra. Ne kadar çevirdi parmaklarını bilmiyordu ama ağabeyi saçlarını karıştırınca parmaklarını çekti klavyeden.
"Abicim ben çıkıp bir yürüyüş yapayım oradan da ekmek alır Melek teyzelere geçerim. Söyle ekmek aldırmasın. Sende Alican uyanınca geç direk bu kadar yorma artık kendini tamam mı?"
"Tamam yakışıklım. Ben bir bakayım hatta diğer yakışıklıma. Baya olmuş. Görüşürüz."
Ayşe gözlükleri ve topuzundan çıkmış dağınık saçları ile kendi odasına adımladı. Minik Alican hâlâ uyuyordu. Ayşe gece uyumaz diye kaldırmak istedi. Yavaşça bir kolunun üstüne uzanarak Alican'ın yanına oturur pozisyonda yattı. Derince nefeslendi. Nasıl kıyıp uyandıracaktı.
"Alican. Bebeğim. Uyanman lazım ama." Saçlarını okşamaya başladı. Dayanamayıp yanaklarını öptü. Öyle yumuşaktı ki.
Yüzünü sevmeye başladı bu sefer. Yüreği akıyordu çocuğa. Bir kere daha denedi şansını.
"Alican. Hadi uyan artık yakışıklım. Aferim sana aç gözlerini. Ayy bakma şöyle vallahi yiyeceğim ama. Utandın mı sen."
Ayşe'nin sesini ve dokunuşlarını hisseden Alican açmıştı gözlerini. Ama Ayşe'yi onu bakarken birde üstüne severken görünce gözlerini sımsıkı kapatıp diğer tarafa döndü ve kıkırdamaya başladı.
"Şimdi görürsün sen."
Hızlı hızlı gıdıklamaya başlamıştı çocuğu Ayşe. Alican'ın gülme sesleri odada ya yankılanıyordu. Ayşe en kısa zamanda sesinide duymak için dua ediyordu içinden.
"Ooo ama bu ne ya."
Ayşe gelen sesle Alican ile aynı anda sıçradı. Elini kalbine götürdü ve kapıdaki bedene döndü.
"Deli misin be adam çocuğu da korkuttun. Gel yakışıklım."
Kendisine sokulan bedeni iyice bastırdı Ayşe bedenine. Ters ters Hamza'ya bakıyordu. Hamza sırıtarak yaklaşıp yatağa oturdu. "Korkutmak istemedim. Afedersin. Alican oğlum babaya gel bakalım."
"Ne diye sessiz sessiz giriyorsunuz içeri hem bir dakika ya siz nasıl girdiniz eve."
"E Az önce adamlı konuşuyordun ne oldu hemen ya yine sizli bizli olduk kadın."
Alican'ı adama uzatan Ayşe hala cevap bekliyordu. "Bakma şöyle. Eve gittim oğlum yok. Anasına gelmiş. Bende üstümü değiştirip buraya damladım Yiğit çıkarken de kapıda yakaladım. İki dil döktüm izin verdi."
"Hamza bey. Çocuğun yanında demeyin şöyle şeyler. Üstüme iyilik sağlık ya. Çıkın odamdan hem. Bu ne rahatlık."
"Yakında aynı yastığa baş koyacağız güzelim ne var biraz alıştırma yapsak."
Ayşe yataktan ayaklanıp söylene söylene sistemi kapatmak için kalktı.
"Yok deli valla- ayy."
Hamza da peşi sıra ayağa kalkmış ve Ayşe'nin kolundan tutarak üstüne üstüne yürümüştü.
"Hamza bey?"
Hamza ise başka alemdeydi. Nasıl güzel duruyordu bu kadın böyle. Gözlüklü hâli daha fenaydı. Saçlarının dağınık hâli hele. İç çekti. Dokunamıyordu ki.
"Dursana be adam. Çekil Allah aşkına çocuk var."
"Çocuğumuz var değil mi? Ayşe. İzledim seni. Alican'a kıyamadan neler yaptığını. Çok güzel yüreğin var. Ama sende güzelsin. Çok güzelsin. Niye bu kadar güzelsin ki."
Boynundan itibaren yanma hissini tüm yüzünde hisseden Ayşe kekeledi. "Ha-hamza bey."
"Hele şu çillerin. Offf ulan. Dur bir kendime geleyim." Derin derin nefes aldı. "Evet iyiyim. Başka şeyler düşün evet aynen öyle. Evet." Kendi kendine konuşuyordu sessizce. "Yarın seninle konuşmak istiyorum. Bak hemen karşı gelme. Ne olur. Beni dinlemen lazım. Özürler borçluyum sana. Ama sadece bu değil. Nedenlerimi dinle Ayşe. Pişmanlığımı gör. Yarın öğlenden sonra alacağım seni tamam mı?"
İtiraz etmek istese de sözleri ile izin vermiyordu Hamza. Yanma hissi de bir türlü geçmiyordu. Kafasını salladı aşağı yukarı. Sonra ağabeyi geldi aklına. Bir an alıklaşmıştı. "Şey. Önce ağabeyime sorayım."
"Sordum ben ağabeyine geçen gün Ayşe. Ama sen yinede danış haberi var ama için rahat olsun tabi. Güzelim. Bir daha pişman etmeyeceğim seni söz veriyorum."
Kafasını salladı Ayşe. "Çekilin artık."
"Çekileyim tabi. Ama az kaldı. Yakında çekilmeyeceğim. Hadi geçelim yan tarafa." Hamza iki adım geri gitti ve Ayşe'nin aradan çıkıp gitmesini bekledi. Ayşe hızla banyoya girdi saçını başını toplamak için birde yüzüne serin serin su tutmak için.
Hamza ise gülüp Alican'a baktı. "Görüyorsun değil mi ananı hiç pas vermiyor. Sen tabi memnunsun bu durumdan paşam. Bak nasıl kendisi gibi kokuyor odası da." Etrafa göz gezdirdi. Düzenli kadındı.
"Çıkalım Alican aklım kayıyor yine başka başka şeylere."
Ayşe'nin de banyodan çıkması ile karşı daireye geçtiler. Daha kimse gelmemişti. Hamza Alican ile vakit geçirirken Ayşe masa hazırlığı için mutfağa geçti. Aklına ise bu eve ilk adım attığı gün geldi. Adamın bakışları hele. Şimdi aynı adamla beraber giriyordu buraya...
Merhaba arkadaşlar. İlk defa yazıyorum çok bana göre değil bu bilgilendirme durumu fakat herkes bölümlerin kısalığından dem vuruyor onun için açıklama yapmak istedim. Çalışıyorum ve her zaman yazmak için vakit bulamıyorum. Bulduğum anda da yazıp atıyorum. Daha sık bölüm atmaya çalışacağım ama uzunluk konusunda söz veremiyorum. Şimdiden ilginiz için çok teşekkür ediyorum. Sağlıklı günler... 💞