Elinde bulunan yastığı iyice kabartarak ağabeyinin sırtına yerleştirdi Ayşe. "Başka bir isteğin varmı abicim?"
Gülümsedi Yiğit. Kaç gündür fır dönüyordu etrafında Ayşe. Perişan olmuştu iyice. "Yok güzelim. Otur artık Ayşe. Çok yordun kendini."
"İyiyim ben abicim. Merak etme sen beni."
"Bugün eve gidiyorsun Ayşe. Girip işlerini hallet. Eminim birikmiştir bir sürü şey. Sonra daha çok yoruyorsun kendini yetiştireceğim diye. Hadi bitanem hiiiiçç öyle itiraz etmeye kalkma. Hamza ağabey gelecek ve götürecek seni konuştum ben." Hamza'nın adını duyan Ayşe daha çok çattı kaşlarını. Ne demeye geliyordu ki o adam.
"Ben kendim gidemiyor muyum da onu çağırıyorsun ağabey. Hem ara söyle gelmesin. Gitmeyeceğim ben."
"Ara kardeşim sen onu! Söyle gelmesin(!)" Arkadan gelen ses ile gözlerini yumdu Ayşe. Dudaklarını dişlemeye başladı hızlı hızlı. Arkaya da dönemiyordu ki utandığı için.
"Komutanım."
"Rahat dur Yiğit ya her defasında. Nasılsın iyi misin?" Hamza kendisine dönmeyen kıza yaklaşıp kucağında olan Alican'ın bir anda Ayşe'nin kucağına bıraktı. Gözleri iri iri açılan Ayşe neye uğradığını şaşırmıştı. Alican boynuna tutunmuş melül melül kendisine bakıyordu. Gülümsemeye çalışarak sıkıca sardı miniğini. Dün görmemişti hiç. Nasılda burnunda tütüyordu. İki adam sohbet etmeye devam ederken Ayşe sessizce çıktı odadan ve hemen kapı dibinde olan sandalyeye oturdu. Biraz Alican'ı mıncırması gerekiyordu.
"Alican. Yakışıklım. Oyyy yerim ama bakma öyle çipil çipil. Bak nasıl gülüyor. Tatlım kıymetlim. Göbüşümüz doydu mu bakalım?" Karşılığında tatlı bir gülme ve kafa onaylaması almıştı. Yiyecekti çocuğu az kalmıştı.
"Aferim benim yakışıklı kurduma." İkili tatlı tatlı oturup zaman geçiriken Yiğit Hamza ile konuşuyordu odada.
"Daha iyisin bugün Yiğit."
"Evet komutanım. Yani ağabey alışkanlık işte. Sağol geldin yine. Ama Ayşe'yi götür sana zahmet. Mahvoldu iyice burada kardeşim."
Kafa salladı sakince Hamza. "Götüreceğim merak etme. Yarın da gelmesini engelleyeceğim. Dinlesin biraz kendine gelsin dediğin gibi harap oldu buralarda."
"Sağolasın ağabey. Durumlar nasıl?"
"İyi Yiğit iyi. Senden sonra başka ekip gönderildi araziye. Hallettiler çok şükür. Aklın kalmasın şehidimiz de yok. Sende bir an önce çık inşallah daha iyi olalım."
"İnşallah çıkarım yakında bende. İyileşiyor dedi doktor yaralar için."
"Çok şükür. Biz gidelim aslanım karanlığa kalmayalım. Hem alışveriş listesi verdi annem onu da halledeyim geç olmadan."
"Tamamdır ağabey. Gidin siz. Sana zahmet Ayşe'yi odaya bir yolla konuşayım içim rahat etsin." Güldü Hamza. Cadı kardeşinin söz dinlemeyeceğini biliyordu. Sakin biriydi aslında. Ama konu bu tarz şeyler olunca ne yapacağını şaşırıyordu. Ve daha asi oluyordu.
"Tamam kardeşim hadi Allah'a emanet ol."
Odadan çıkan Hamza sandalyede gördüğü ikili ile gülümsedi. Parmak oyunu oynuyordu Alican ile Ayşe. Ve oğlunun kıkırdamaları yankılanıyordu koridorda. Birkaç saniye daha izledi ve yanlarına ilerledi. Ayşe kendisini fark edince toparlanmıştı.
"Yiğit seni bekliyor. Konuş gel eve gideceğiz."
Kaşlarını derince çatan Ayşe ayaklanıp Alican'ı Hamza'nın aksine sakince verdi Hamza'nın kucağına ve yüzüne bakmadan yanından geçmeye çalışınca Hamza hemen koluna yapıştı. Ayşe gözlerini önce iri iri açıp sonra da yine eski çatık haline getirmişti.