-22-

11.6K 819 26
                                    

"Gördüm komutanım. Saat sekiz yönünde. Emrinizi bekliyorum."

"Dikkatli oluyoruz arkadaşlar. Sakince girip alacağız kızı. Önceliğimiz bu ama ha dikkat. Babasının Belediye Başkanı olduğunu da sakın unutmayın. Kızı aldıktan sonra Allah ne verdiyse sıkıyoruz. Rabbim yardımcımız olsun. Hazır mısın Ömer."

"Hazırım komutanım."

"Bileğinize kuvvet başlıyoruz bismillah."

İlk atış Ömer'den gelmişti. Adamların panik halinde etrafa dağılması mağaraya yakın olan timin işini oldukça kolaylaştırmıştı. Çıkanı avlamışlardı. Ömer'in de uzaktan müdahale etmesi ile işleri kolaylaşıyordu. Sonra bir an iki kafa göründü mağara da ve hızla kayboldu. Daha fazla kimsenin çıkmayacağını anlayan Hamza yanında bulunan iki askere eli ile emir vererek kendisi önden arkasında askerleriyle ilerledi.

"Arkamda kalın birbirinizi koruyun."

"Komutanım?"

"Birbirinizi dedim asker ikiletme." Kafa sallama ile önüne döndü ve dikkatli bir şekilde ilerlemeye başladı. Ağlama sesleri duyuluyordu ama etraf çok karanlıktı. Yere iyice çöktü arkasına bekleme işareti verdi. Uzun namlulu silahı boynundan arkaya çevirdi ve sürünerek ilerlemeye başladı tabancası ile. Karanlık olduğu için artık tamamen görüşü kesilmişti. Hislerine güvenerek elindeki küçük taşı yan tarafa ileriye gelecek şekilde fırlattı. Anında silahın ateşlenmesi ile iki kişiye aynı anda sıktı Hamza. Derince bir nefes alıp olduğu yerden ayaklanmadan kemerine takılı olan ışığı alarak yukarı tutup açtı. Hızla bir tarama yapsada kimse yoktu.

Doğrulup temkinli adımlarla ilerledi. "Teslim olun lan artık. Bitmediniz bir hain köpekler."

Sadece ağlama sesi geliyordu. Kendi sesinden sonra ağlama sesinin artması ile dikkatli şekilde ilerlemeye başladı. Mağaranın yan tarafa açılan bir bölmesi daha vardı. Işığı kapatmadı. Temkinliydi. Girişe gelince ışığı kapattı ve tekrar eğildi. Sadece kafası ve silah tutan elini ses çıkarmadan uzattı yerden. Sonrasında işi kolay olmuştu. Hızlıca diğer elini uzatıp ışığı açtı tek gördüğü yerde bağlı kız ve başında dikilen adamdı.

Adam panikle kadına tuttuğu silahı girişe doğrultup sıktığı anda Hamza adamı tek kurşunla bitirmişti başına aldığı hiza ile.

Sonrasında dışarıya tam temiz diye bağıracaktı ki yerdeki kızın halini gördü ve anında ayaklandı. Mahvoldu gördüğü şey ile. Geç kaldığını hissediyordu.

Kızın üstüne başına bakmadan sadece gözlerine bakarak yaklaştı.

"Korkma. Türk askeri geldi." Bu laf ile kız hafifçe saldı kendisini.

"Bırakma kendini sakın bacım. Allah'ın izni ile kurtuldun. Şimdi seni toparlayalım sonra da babana götüreceğim tamam mı?"

Gözlerinden yaş akarak kafasını salladı. Kıpkırmızı olmuştu gözleri resmen. Hamza önce kızın ağzındaki bantı çıkardı. Üstünde ki kamuflajı da çıkararak kenara koydu.

"Korkma sakın. Dokunmayacağım sana. Hakkını helal et. Geç kaldım." İpleri çözerken konuşuyordu aynı anda. Kızın üstünde olduğu eski yatak kan içindeydi ve parçalanan üst baştan ne olduğu anlaşılıyordu.

Kamuflajı kıza giydirirken konuştu Hülya. "A-Allah ra-zı olsun s-siz-den. Ü-üzülmeyin."

"Yorma kendini. Kucağıma alsam korkar mısın?"

"K-korkmam."

"Tamam. Tamam şimdi beni bekle ben hemen arkadaşlara çıkıyoruz diyorum on saniye sonra buradayım Hülya bacım."

Tekrar kafa sallama ile Hamza iç taraftan çıkarak "içerisi temiz. Hülya burada. Çıkıyoruz şimdi. Herkes gözler çevrede dikkat. Anlaşıldı mı?"

"Anlaşıldı komutanım?" Herkes mesajı almıştı. Kimse kıza dikkatli bakmayacaktı. Çetin ve Ömer bir arada çevreyi gözlemlerken küfürler ediyorlardı. Hamza komutan bu emri verdiyse o soysuz köpekler muhakkak birşey yaptı demekti onlar için.

"Ağabey çıldıracağım. Bu nasıl şerefsizlik. Nasıl toparlar şimdi bu kız."

"Ecdadını... Tövbe tövbe ağzımı bozduracaklar. Lan. Lan dağı taşı delesim var. Başkan da harap olacak. Allah yardım etsin kıza. Dua etmekten başka elden birşey gelmez Çetin. Dua edeceğiz bol bol."

Hamza kucağında Hülya ile sadece saçları gözükecek şekilde çıkmıştı. Kimseden ses çıkmamıştı. Sessizliği ilerlerken Hamza bozdu.

"Birliğe haber gitti mi?"

"Gitti komutanım. Bıraktıkları yerden alacaklar. Yola çıkmış helikopter."

"Aferin asker. Dikkatli olun. Herkes gözünü dört açsın."

Bir buçuk saat yürüdüler. İlerledileri alanda üç dakika daha beklemiş ve gelen helikopter ile alandan ayrılmışlardı. Hamza kızı bindikten sonra en köşe tarafa bırakmış ve yanına oturmuştu. Korkmasın istiyordu.

Herkes dalgınca etrafa bakıyordu şimdi. Hamza dışarıyı izlerken aklına Ayşe ile son konuşması geldi. O günden beri görmemişti sevdiği kadını. Şimdi yanında olsa kokusunda dinlenirdi. İçi yanıyordu kaynar kaynar. Nefret ediyordu terörden. Bir kez daha tiksindi hemcinsinden. Tek derdi uçkuru olan insanlardan bu dünyayı tamamen temizlemek istiyordu. Bir insanın kimseden korkusu olmaması ne biçim bir durumdu. Derince iç çekti. Ayşe'ye ve Alican'a ihtiyacı vardı.

Geçen zamanla geldikleri yerde onları ambulans karşıladı. Hamza kıza giydirdiği hiçbir şeyi çıkarmadan helikopterden indirip sedyeye yatırdı. Uzaklaşmadan Hülya'nın sesi ile durdurdu adımlarını.

"K-komutan?"

"Buradayım. Korkma sakın. Hastaneye gideceksin."

"Kork-korkmuyorum. Teşekkür. Ederim. Geç. Geç kalmadınız." Akan yaşlara baktı Hamza. Kız derince yutkunup bir daha konuştu.

"Onlar. İlk gün yaptılar. Üzülmeyin. Allah hepinizden razı olsun."

"Amin. Bir an önce iyileş Hülya bacım. Tekrar konuşacağız. Baban seni bekliyor. Sakın kendini kaybetme. Allah'a emanet ol."

Burukça gülümsedi Hülya. Elini kaldırıp indirdi. Ve sonrasında sedyeye alındı. Askerlerin kendisini suçlamasını istemiyordu.

Darmadağın girdiler birliğe bütün ekip. Herkes bir yana dağıldı. Hamza bilgi vermek için binbaşının odasına ilerledi ve durumu bildirdi. Oradan çıkıp üstünü değişti ve arabaya atlayarak kimseye görünmeden evin yolunu tuttu. Bir hafta olmuştu evden uzaklaşalı. Durduğu apartmanın önünde kendi ışıkları yanmayınca Yiğitlerin dairenin önüne geldi. Derin bir nefes aldı. Leş gibi kokuyordu ama daha fazla dayanamazdı. Bir kere çaldığı zil ile yine o naif sesi duydu.

"Kim o?"

"Benim Ayşe Hamza."

Hızlıca açılan kapı ile kucağında Alican ile Ayşe göründü. iki beden de şaşkınca bakıyordu. Yutkunamadı bir an. Ama hemen sonra Ayşe'yi kolundan tutarak bir iki adım dışarı çekti ve uzun kolları ile sarmaladı Ayşe ve Alican'ı. İkisinin ortasına kafasını gömdü ve derince kokladı. Derin derin çekti nefesleri.

"Y-yüzbaşı?"

"Ayşe lütfen biraz kalayım böyle."

Ayşe kendini geri çekmeyi düşünse de çıktığı operasyonda kötü şeyler olduğunu anlayınca durdurdu kendini. İnşallah kötü birşey olmamıştır diye dua ediyordu...

ALİCAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin