Ağabeyinin çaldığı kapının önünde bekliyordu Ayşe. Yüzbaşı ile aynı apartmanda kaldığını bilmiyordu. Hatta aynı apartmanda karşı karşıya oturduğunu da bilmiyordu. Üstelik timde olan diğer bordo bereliler de askerî lojmanlar da kalıyordu. Ömer, Çetin ve ağabeyi Yiğit hariç herkes evliydi ekipte. Yani Ayşe'nin anladığı buydu. Çünkü ağabeyi saydıkları arasında herkesi ailesi ile oturuyor saymıştı. Zaten bekarlar da Ayşe gelene kadar beraber kalıyordu. Ayşe'nin geleceği kesin olunca Yiğit karşı daireye taşınmıştı.
Açılan kapıda beliren dev adam ile Ayşe yine hafif bir gerilmedi değil. Bunu bilerek değil istemsiz yapıyordu. Ve bunu Hamza mutlaka fark ediyordu.
"Komutanım."
"Hoşgeldin Yiğit. Buyrun geçin."
Ayşe hoşgeldin kısmını sadece ağabeyine söyleyen adam ile kafasını kaldırıp yüzüne baktı. Ağabeyi içeride ki sesten fark edememiş olabilirdi ama Ayşe gayet iyi duymuştu. Yüzüne bomboş bakan adam ile kendini kötü hissetti. İçi çekilmişti birden. Varlığından memnun olmayan insanları rahatsız etmezdi Ayşe. İleri doğru attığı adamı geri çekti bu yüzden. Bakışlarını indirdi. Ağzını bir kez açıp kapattı. Eve gitmek istiyordu.
Hamza önünde bulunan kıza yaşattığı duyguları bir bir okumuştu yüzünden. Hüzünle gözleri indirip adımını geri çekince yaptığı aptallığın farkına sanki yeni yeni varıyordu. Evine gelen misafire istenmediğini daha eşikten geçmeden hissettirmişti. Hem sözleri hem de davranışları ile. Annesinin yanına gelmesi ile sanki normale dönen akış ve Yiğit'in "gelsene içeri abicim." sözleri ile geri çekilen kız duraksamıştı.
"Ben." Tutulmuştu sanki Ayşe.
"Sen hoşgeldin kızım. Buyur gel niye kapıda kaldın sen. Hamza çekil zebellah gibi dikilmişsin kızın başına oğlum." Hamza gözlerini kızdan çekmeden kenara kaydı. Ayşe çekingen bir şekilde ayağındaki terlikleri çıkardı.
"Maşallah yavrum ne güzelmişsin sen."
Eşikten adımını atarken "teşekkür ederim teyzecim." diyen Ayşe aslında kendini çok kötü hissediyordu. Adamın bakışları hâlâ üstündeydi. Sadece durup dururken kendisine bu şekilde davranılması yüreğini burkmuştu Ayşe'nin. Yaralı bir yüreği vardı zaten. Daha fazla yarası olmasın diye bu zamana kadar hayatına kimseyi almamıştı. Bir ağabeyi vardı canından öte koyduğu.
"Yiğit oğlum hep güzelim derdi senden bahsederken haklıymış vallahi. Şu gözlere bak rabbim özene bezene yaratmış resmen."
Hamza'ya o andan sonra bakmadı Ayşe. Kendisine iltifat eden kadına verdi tüm odağını. Kapı önünde konuşma devam ederken Hamza'nın annesi Melek hanım devam etti.
"Bunların bizi tanıştıracağı yok kızım. Öncelikle hoşgeldin. Benim adım Melek. Hamza'nın annesiyim."
"Hoşbuldum Melek teyze benim adım da Ayşe çok memnun oldum. Ayrıca davet ettiğin için teşekkür ederim."
Bunları söylemeden önce Melek hanımın elini öpüp başına koydu. Hamza pür dikkat önünde bulunan kızı izlerken annesinin kendisine dönen şaşkın bakışları ile içeri kaçtı hemen. Annesinin elini öpmesi yüzünde küçükte olsa bir kıvrılmaya sebep olmuştu.
Melek hanım ise ilk defa oğlunun bu kadar uzun süre bir kıza baktığını fark edince şaşkınca baka kalmıştı. Ayşe ise hanım hanımcık bir kızdı ve bir kez olsun göz değdirmemişti oğluna.
Yiğit kapı önünde Ömer ile konuşurken kardeşinin yanına gelmesi ile koltuğunun altına alarak içeri geçti. Çetin masanın başına oturmuş elinde tabak ile bekliyordu. Ayşe'nin odaya girer girmez gördüğü ilk şey buydu.