-28-

13.8K 858 50
                                    

"Neden öyle bakıyorsun ki?"

Yiğit ve Melek hanım odaya geri döndüler hızlı hızlı. Ayşe onlara kaçamak bir bakış atıp tekrar Hamza'ya döndü. Hâlâ sertçe kendisine bakıyordu. Üstelik öyle derin nefesler alıyordu ki Ayşe'nin gözü bir an nefes ile genişleyip daralan burnuna kaydı adamın.

Hamza kızı korkuttuğunu biliyordu. Biliyordu bilmesine ama sinirinin önüne geçemiyordu. Annesi telefonu yüzüne kapatınca bir an donup kalsa da acil diyerek çıkmıştı birlikten. Yüreğini sıkıyorlardı sanki. O Mehmet'in gözünü olacaktı. Bir posta dövmeden ölse rahat etmezdi Hamza. Bir derin nefes daha alıp odadakilere göz gezdirdi ve sonunda patladı.

"Gavat mıyım lan ben?"

Melek hanım ve Ayşe irice açtıkları gözleri ile şaşkınca bakarken Yiğit kahkahayı basmıştı. Karnını tuta tuta koltuğa oturdu. Cümbüş vardı cümbüş. O gülmeye devam ederken Hamza da konuşmayı sürdürdü.

"Hı söyleyin gavat mıyım ben. Kafayı yiyordum lan az daha ben. Bugün adı konulacak Ayşe bu işin. Hemen gidiyoruz ve yüzük bakıyoruz. Ne istersen tamam. Yeter ki duyulsun artık. Nişansa nişan, kınaysa kına, düğünse düğün. Ne istiyorsan yapacağım söz veriyorum. Ama böyle olmaz. Tamam mı? O Mehmet'i de geberteceğitim. Nasıl sana o gözle bakar. Oyacağım o gözlerini onun. Hiç geldi mi yanına Ayşe?"

Ayşe birden korkuyla "Ben birşey yapmadım ki. Yemin ederim. Tanımıyorum bile o adamı."

"Hop hop. Niye suçlu gibi açıklama yapıyor bu kız sana?"

Hamza Yiğit'e ters bir bakış atıp görmezden gelerek Ayşe'ye bir adım atarak iyice yaklaştı.

"Biliyorum güzelim. Sadece sinirliyim. Suçlu olmadığını biliyorum. Sadece geldi mi yanına daha önce birisi onu merak ettim. Yani ne zamandır var bu durum onu öğrenmeye çalışıyorum."

Ayşe bu kez tedirgince Melek hanıma ve ağabeyine baktı. Bu Ayşe için evet geldiler demekti.

"Ayşe!" diye uyarıcı şekilde sorunca kız panikle "Hangisi olduğunu bilmiyorum ki. Hhhh yani hangisi derke-"

Bu sefer Yiğit ile aynı anda söze girdiler.

"Lan başkaları da mı var?" diyen Hamza'ya karşı "Lan benim nasıl haberim yok?" demişti Yiğit aynı anda.

"Alican kucağımda sesinizi yükseltmeyin lütfen." Ayşe gelen tepkiler ile Alican'a çaktırmadan geri geri gitti. Ne oluyor ya diye de içinden geçiriyordu.

Melek hanım Ayşe'nin suratından birşeylerin yolunda gitmediğini anlayınca "Yavrum bir durun ya. Güzelim kız tabi olacak talipleri. Sende bana desen Ayşe ile buluşacağım diye kadının önünü benim gelinim olacak diye keserim eşek herif babası hariç. Sanki dünür getirmeye meraklıyım ben. Alırım kızı kolumun altına bu kız benim oğlum ile evlecek derim."

"Anne diyecektim akşam. Kalabalık olunca demedim Alican'ın yanına sızmış uyumuşum yorgunlukla bugün de gelip diyecektim zaten. Ne bileyim ben böyle olduğunu." Ayşe'ye döndü sonra "Hazırsan çıkalım Ayşe. Gözünü seveyim çabuk ol afakanlar bastı beni iki dakikada. O hangisi meselesi de kapanmadı bilesin."

Yutkunan Ayşe ağabeyine baktı kurtarsın diye ama onunda Hamza'dan farkı yoktu ki?

"Ayşe gitmeden bana cevap ver önce abicim. Hemen olmasında gönlün varmı. Uzayacaksa bu iş baştan bileyim Ayşe."

Ayşe sakin olun diye bağırmak istiyordu artık. Ama bugün Melehat denilen kadının dedikleri de aklına gelince Alican'a baktı hüzünle. Ne biçim bir insandı öyle o kadın. Masumca Ayşe'yi izliyordu küçük çocuk. Gözleri doldu. Alican ile aynı evde yaşamak. Onunla uyuyup onunla uyanmak. Her şeyinden kendisinin sorumlu olması harika bur duygu olmalıydı. Alican'ı yıkamak mesela ya da onunla alışveriş yapmak. Alican büyüyünce de ister miydi acaba Ayşe'yi. Hiç bırakmak istemiyordu ki Ayşe. Koynunda uyutmak, beslemek daha neler neler. Mesela ilk okul gününü çok merak ediyordu. Ne olursa olsun orada olmak isterdi. Güvenli bir liman gibi kapıda Alican'ı bekleyip onunla eve dönmek... Bütün bunların yanında içini hop hop eden Alican'ın annesi olmak düşüncesi... Daha neler neler geçiyordu günlerdir Ayşe'nin aklından.

"Ben. Ben erken olsun. Yani sorun olmaz." Alican'a bakarak cevap vermesi ve içi giderek bakması odada bulunan herkesin aklına aynı şeyi getiriyordu aslında. Bir anda durgunlaştı herkes. Zaten Ayşe de "Ben hazırlanıp geliyorum hemen." diye çıktı odadan Alican ile.

"Onu zorlamadan konuş. Bir daha da başka adamlar için sesini yükseltme kıza. Bende sinirliyim söylemedi diye. Ama sen en başından beri sinir küpü olarak geldin. Ben daha kapıda gördüğüm anda anladım ama biliyorum ki Ayşe seninle evlenecek hayırlısı ise. Kız anlamadı bile ne olduğunu. Benden böyle tepkiler görmedi Ayşe. Bende sinirliyim ama acaba Ayşe'ye nasıl yaklaştılar da konuştular bunun siniri var bende. Üzdüler mi kırdılar mı diye. Babasız büyüdük. Ben yine bir şekilde kendimi geri plana attım ama Ayşe bu figür olmadan büyüdü. Aklı başında biliyorsun sende. Bu iş olacağı varsa da olmaz eğer bu tarz devam edersen bilesin ağabey."

Yüzünü sinirle sıvazladı Hamza. Geçip koltuğa oturdu. "Bir an aklımdan neler geçti oğlum. Gözüm döndü. Dikkatli olacağım söz veriyorum bunu da senin için değil Ayşe için veriyorum. Bana korkulu gözle baktı mı canım yanıyor. Onu üzmek en son istediğim şey bile değil."

"Biliyorum ama o bu konularda acemi. Sende acemi sayılırsın ama küçükte olsa bir. tecrüben var. Lütfen en başından beri ne olduysa anlat Ayşe'ye. Biliyorum anlayacak o seni."

"İnşallah Yiğit inşallah."

"Acele olmasını istemiyorum ben ama acele olmasını da istiyorum bir yandan çocuklar bende. Yanlış anlama Yiğit oğlum Ayşe ne isterse olacak söz veriyorum sana ben."

Yiğit gülümsedi güzel yürekli kadına. "Biliyorum Melek teyzem. Ama Ayşe'yi tanıyorum. İstemez ki o böyle şeyler. Tabi ne olur ilerde bilemem ama az çok tanıyorum ben Ayşe'yi. Sakın kendinizi masrafa sokmayın olur mu?"

"Ben hiçbir şeyin içinde kalmasını istemem yavrum. Gönlünden ne geçerse yaparım evelallah." Yiğit kadının samimiyetine inanıyordu. Gülümsedi bu yüzden.

Hamza kendi üstünü fark edince ayaklandı. "Ben eve geçiyorum. Üstüme başıma çeki düzen vereyim gelirim hemen. Ayşe'ye söylersiniz hemen gelirim zaten."

Ayşe heyecan ile hazırlandı odada. Saçlarını güzelce topladı önce. Makyaj zaten yapmazdı. Uzun pileli bir etek tercih etmişti. Lacivert renkte. Salaş koyu mavi birde gömlek giydi üstüne. Gömleği eteğin içine sokup hafif çıkardı. Kahverengi babetlerini de eline alarak Alican'ın elini tuttu.

"Yakışıklım benim. Uslu uslu bekledin beni." devamını içinden tamamladı. Birde konuşsan Alican ne olur acaba. Çıldırırım herhalde diye düşündü.

Odadan çıktığı anda koridorda Yiğit ve Melek hanım konuşuyorlardı. Hamza'yı göremeyince Yiğit açıklama yaptı hemen.

"Üniformayı çıkarmak için gitti güzelim gelir şimdi zaten." cümlesi bittiği anda kapı zili duyuldu.

Ayşe utanarak baktı ikiliye. "Şey. Gidiyorum ben. Melek teyze sana zahmet Alican'ın üstüne birşey verir misin?"

"Tabi yavrum haklısın. Hemen getiririm ben."

Melek hanım önden gidip kapıyı açınca Hamza içeri girmek için hamle yapıyordu. "Dur oğlum çıkıyor Ayşe. Alican'ın üstüne birşey istedi onu getireyim bende." Terlikleri ayağına geçirip ilerledi kadın.

Annesinden sonra da Ayşe göründü kapıda. Elindeki ayakkabıyı kapıyı bırakıp ayaklandı. Hamza'nın kendisini süzdüğünü görünce Alican'ı kucaklayıp Hamza'ya uzattı. "Ayakkabı giydirir misin?" diye.

Hamza sırıtıp küçük oğlu ile eğildi. Minik ayakkabıları eline alırken nasıl bir sevap işlediğini düşünüyordu Hamza...

ALİCAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin