Ağlaya ağlaya uyuya kalmıştı Ayşe o gece. Sabaha doğru duyduğu ağlama sesi ve birde kendine seslenilmesi ile acıyan gözlerini hafifçe araladı.
"Ayşe. Abicim. Uyanman lazım."
"Ağabey?" Telaşla ayaklandı.
"Dur dur korkma güzelim. Hamza yüzbaşım kapıda. Duyduğun ağlama sesi de Alican'ın tabi."
"Birşey mi oldu neden ağlıyor böyle ağabey." Hemen kapıya doğru yöneldi. O kadar içli ağlıyordu ki. Odasının kapısını açar açmaz koridorun ışığı gözlerini acıtsa da hemen Hamza'nın kucağında kendisini görünce ona doğru kollarını uzatan Alican'ı aldı kucağına.
Çocuğun gözlerinden akan yaşlar yüreğine oturmuştu. Asla Hamza'ya bakmıyordu. Gözü hiçbir şey görmüyordu. Çocuğu kucağına alır almaz Alican direk boynuna sarmıştı küçük kollarını. İç çeke çeke ağlıyordu şimdi.
"Tamam. Tamam geçti yakışıklım. Alican? Bak bakalım bir bana. Hmm. Hadi bebeğim."
Alican kafasını kaldırıp baktı sarıldığı kişiye. Gözlerinden akan yaşı dudakları ile sildi Ayşe. Bastırdı göğsüne. Kendi de ağlamıştı saatlerce. Saat kaçtı ne kadar uyumuştu bilmiyordu. Acıyan gözlerini Hamza'nın yüzüne değdirmeden "biraz benim yanımda kalabilir mi?"
Hamza ensesini hafifçe karşıyarak cevapladı önünde bulunan kadını. Üstünde pijamalar ile öyle sevimli duruyordu ki. Hamza görünce ne yapacağını şaşırmıştı. Şaşkınlığı ise gözlerini görene kadardı. Bu sefer kaşlarını çatmıştı. O Alican'ı sakinleştirirken gözlerin de olan kızarıklık ve şişlik uyumadan önce neler olduğunu gösteriyordu Hamza'ya. Gözlerini sıkı sıkı yumup kafasını kaldırdı ve Yiğit ile göz göze geldi. Bir kaşı kalkık bir şekilde kendisine bakıyordu. Bak gör yaptığını diyordu. Haklıydı çocuk.
Sonra kendisine bakmayan kızın oğlu ile olan konuşmalarını dinledi. Oğlunun durumu içini yakıyordu artık. Ayşe'nin yüzüne bakmadan sorduğu soru ile kafasını salladı. Sonra görmediği için sesli şekilde onayladı. "Kalsın. Teşekkür ederim. Birşey olursa ben salondayım bana getir." Ayşe kafa sallayıp arkasını döndü.
"Abicim biz yatıyoruz?" Sorar gibi izahını anlamıştı Yiğit. Bir sorun olur mu diyordu. Yiğit gülümsedi gözleri şiş kardeşine. Akşam odaya girip bakmıştı kardeşine elbette. Ayşe ışıkları kapatmış uyuyor numarası yapıyordu. Ağladığı zamanlarda yapardı hep. Yiğit yaklaşıp oturdu yatağına. Işığı açmamıştı. Eğilip saçlarından öptü. "İstediğin kadar ağla bitanem. Dök içini. Ama sabah normal göreceğim seni. Biz bize yeteriz. Kimseye ihtiyacımız yok bizim. Güzelim benim. Yinede çok ağlayıp beni de üzme tamam mı?" Yinede çok ağlasın istemiyordu.
Ayşe abisine gülümsedi. İçeri girip kapıyı kapattı. Koridorda yalnız kalan ikili birbirine baktı. Yiğit salonu gösterince oraya yöneldi. Oturup koltuğun başına yasladı başını. Aklı gidecekti neredeyse. Ağlardı arada Alican. Ama bu kadar değil. Böyle değil. Kapı hafifçe vurulunca kalkıp açtı Yiğit. Melek hanım ve kızı Elif gelmişti. Üstlerine çeki düzen vermişlerdi.
"Oğlum kusurumuza bakma. Susturamadık. Akşam da öyle Ayşe ile yakın olunca tek çare gördük. Sesi de gelmiyor. Sustu galiba. Ayşe kızımı da rahatsız ettik senide."
"Yok olur mu Melek teyzem. Geçin içeri. Ayşe aldı yatıyorlar şimdi. Geçin bakın siz. Odası mutfağın çaprazı. Kusur felan da yok. Deme öyle bir daha."
"Sağolasın oğlum. Bakalım biz."
İkili Ayşe'nin odasına giderken Yiğit Hamza'nın yanına geçti. Duvarda ki saate bakınca sabah beşe yaklaştığını gördü. Hamza'nın kapalı gözleri içeri girince açılıp kendisine döndü.
Mahçup bir şekilde bakıyordu kendisine. Çünkü akşam ki konuşma hala aklında dönüp duruyordu. Üstüne birde Ayşe'nin kızarık gözleri tuzu biberi olmuştu.
"Kusura bakma aslanım. Böyle gecenin bir vakti gelmek zorunda kaldım. Gerçi sabah olmuş. Uykusundan uyandı önce. Biraz çevreye baktı sonra da başladı ağlamaya. Susturamadım."
"Estağfurullah komutanım. Çocuk o daha. Akşam da olanlar malum. İyi olsun yeter bizim için."
Hamza eğdi kafasını. "Ağlamış?"
"Ağladı."
"Yiğit."
"Komutanım. Siz uzanın. Ben hanımlara bakayım. Konuşmayalım şimdi." Hamza kafasını salladığında Melek hanım Elif ile içeri girmişti. Hamza hemen ayaklanıp "anne birşey mi oldu. Neden geldiniz." dedi.
"Sakin ol oğlum. Uyumuş hemen ikisi de. Koyun koyuna yatıyor yavrularım. Bizde rahatsız etmeyelim dedik Elif kalacak burada hadi biz geçelim Yiğit de uyusun biraz. "
"Yok annem siz geçin ben burada yatarım. Birşey olursa hemen burada olayım."
Yiğit herkesin gözünden akan uyku ile dayanamadı daha fazla.
"Beni yanlış anlamayın ama hepiniz eve dönün. Alican da iyi. Birşey olursa ben haber ederim size. Uyumuşlarsa uyanmazlar bir süre. Ama burada da yatabilirsiniz."
"Yok oğlum doğru diyorsun hem güveniyorum ben Ayşe'ye. Hadi geçelim bizde. Bakma öyle Hamza. Kız zaten seni görünce çekiniyor oğlum. Bırakta rahat rahat uyusunlar."
Gözlerini devirdi Hamza. Şu yaşta bile azar yiyordu. Kafa sallayıp Yiğit'in omzunu kavradı teşekkür amaçlı. Üçlü kendi evine giderken Yiğit Ayşe'nin odasına yöneldi. Kapıyı yavaşça açarak gece lambasından görünen yatağa baktı.
Ayşe yan bir şekilde yatmış Alican'ı da göğsüne çekmişti. Çok istedi kardeşinin anne olmasını. Birinin onu çok sevip satmasını. Olur da bu dünyadan erken giderse arkasında onu yalnız bırakmayacak birinin olmasını. Yiğit bencil olmak istemiyordu. Çok kıskanıyordu kardeşini. Ölümüne hemde. Ama bencil olamazdı. Ayşe'nin yalnız kalmasını istemiyordu. Kapıyı yavaşça çekti ve kendi odasına yöneldi. Zaman ne gösterir bilmiyordu.