-11-

19K 881 7
                                    

"Hadi. Hadi çabuk olalım gelirler birazdan."

"Tamam annecim kız herşeyi hazırlamış zaten. Sende getirdin bir sürü şey dur artık."

Ayşe ağladığı için gözleri kızaran kadına baktı hüzünle. Ayşe bütün işleri halletmiş ve abisine gidiyorum diye mesaj atmıştı. Onu göremezdi. Büyük bir kargaşa hâkimdi karargâha. Sistemde güçlü bir koruma oluşturmuş ve çıkmıştı. Eve gelip Alican'ı görünce Melek hanım sorgulamış o da anlatmıştı. Kadın uzun uzun ağlamaya başlayınca Ayşe çok durmamış Alican'ı da alarak eve geçmişti. Çocuğun etkilenmesini istemiyordu. Elif'e de akşama yemeğe beklediğini söylemişti. Melek hanım zaten yemek yapacak gibi durmuyordu. Elif de birşeyler hazırlamıştı Ayşe'ye yük olmasın diye. Yarım saat önce mesaj atarak geleceklerini bildirince de eli ayağı birbirine girmişti Melek hanımın. Şimdi ise yine dolduruyordu gözlerini. Ayşe Alican kucağında olduğu için sadece Melek hanıma bir iki cümle edip sakin olmasını diledi.

"Melek teyzem. Beş parmağın beşi de bir değil ki. Her insan evladı biz gibi sevmiyor vatanını. Bazen para her şeyin önüne geçiyor. Şimdi lütfen sakin ol. Onlar zaten yıkıldılar. Sende böyle yaparsan onlar ne yapsın. Dirayetli ol. Bak Alican'ı da çok etkiliyorsun. Hadi kalk bir yüzünü yıkayalım. Herşey hazır. Sende toparlan bir an önce lütfen. Sana da ihtiyacımız var."

Melek hanım yaşından çokça olgun olan kıza baktı dolu gözleri ile. Onunda içi kan ağlıyordu biliyordu Melek hanım. Ama hem abisi için hemde Alican için nasılda sağlam duruyordu. Gözlerinde hüzün de olsa kırıklık da olsa kendini gelir gelmez Alican'a vermiş ve eve gelip çocuklara yemek yapmıştı bu hengame de.

"Güzel kızım benim. Konduramıyor insan işte kaç yaşına gelirse gelsin. Tamam dikkat edeceğim haklısın. Çok haklısın. Bazen böyle oluyor yaşlı yüreğim. Şimdi gidip elimi yüzümü yıkayıp geleyim ben. Sağolasın sende sabahtan beri herkesle uğraşıyorsun. Hakkını helal et kızım. İki günde nasılda kızım oldun. Rabbim dualarımı kabul ederse ben daha ne isterim." Ayaklanıp gitti banyoya. Fazla eşya olmasa da çok temizdi ev. Melek hanım hayalî defterine bir artı daha atmıştı.

Şaşkınca arkasından baktı Ayşe. Elif bu haline gülümseyip"acaba ne duası ediyor diye düşünüyorsun değil mi?" Ayşe kafa sallayınca Elif devam etti. "Vallahi annemin işine akıl sır ermez arkadaşım arkanı kolla sen." Gülümsemeye devam etti. Öyle şaşkın bakıyordu ki Ayşe. Bugün olanları bilmese dakikalarca gülerdi. Derince iç çekti. O sırada kapı zili duyuldu. Elif salatayı alınca eline "Kapıya bakar mısın ben şunları yerleştireyim hemen." dedi. Ayşe zaten bakmak için ayaklanmıştı. Kafasını salladı sadece. Alican yine kucağındaydı.

Açtığı kapıdan ilk giren Yiğit olmuştu. Darmadağın olmuş duruyordu. Gelip bir öpücük bıraktı Ayşe'nin alnına. "Hoşgeldiniz. Buyrun lütfen." Sırayla Yiğit, Çetin ve Ömer girmişti ayakkabılarını çıkararak. Hamza merdivenleri yeni bitirdiği için Ayşe içeri girenlerin arkasından bakıyorken gördü onu. Kucağında Alican ile gelenleri karşılıyordu. Hamza'nın yüreği saatlerdir kaynıyordu. Şu an şu dakikaya kadar. Attığı son adım ile birden zaman sanki çok yavaş akmaya başlamıştı. Ayşe'nin girenlerin arkasından derince iç çektiğini gördü. Sonra da yavaşça kendisine döndü. Bugün bu kız sayesinde örgütün bir ağı öğrenilmişti. Yakın zamanda operasyon yapılacaktı. Herşey iyice öğrenilip planlandıktan sonra. Alican'ı göğsüne bastırmış bir şekilde kendisini görünce adem elmasının hareket etmesinden yutkunduğunu anladı. İyice kenara çekildi. "Hoşgeldiniz." dedi sakince.

Hamza bir iki gün önce evine gelip yok saydığı kızı böyle görünce yüreği daha bir kaynadı içten içten. Ona bir hoşgeldini çok görmüştü. Eğilip ayakkabılarını çıkardı. İçeri girdi. Odaya yönelmeden arkasını döndü ve Ayşe'nin kapıyı kapatmasını bekledi. Alican ile arkasını dönüp kendisinin gitmediği anlayınca kaşları havalanmış ve "Yemek hazır." demişti sadece. Hamza ona bir adım atarak kapı ile arasında kalmasını sağladı. "İzninle oğlumu seveceğim."

Ayşe duyduğu cümle sonrasında yanaklarına hücum eden sıcaklık ile ne yapacağını şaşırdı.
"Afedersiniz. Tabi." diyerek Alican'ı uzattı adama. Hamza almadı Alican'ı. Zaten çocuk da kendisine gelmek için bir harekette bulunmamıştı. Eğildi. Böylece Ayşe'nin de dibine girmiş oluyordu. Gözleri irice açılmıştı kızın. Hamza'nın dudağı hafifçe oynamıştı bu görüntü ile.

"Babacığım. Yerin rahat galiba. Hmm. Oğlum. Alican." Saçlarına burnunu dayadı ve koklayarak öptü. Gözlerini açınca Ayşe'nin beyaz boynu ile bakıştı. Bir kaç tane ben serpilmişti. Sadece oğlunun değil Ayşe'nin de kokusunu soluyordu. Kan akışı değişmişti birden. Bu kız iki günde feleğini şaşırtmıştı. Geri çekilip doğruldu. Ayşe kafasını başka yöne çevirmiş bakmıyordu yine kendisine. Kehribarlarını ondan esirgeyerek ceza veriyordu sanki. Hamza üç yıldır rüyasında gördüğü kehribarların böyle kendinden uzak durmasına ne demeli bilmiyordu. Kendisi istemişti. Kızda ayak uyduruyordu. Yinede bugün yaptığı çok başka bir yerdeydi. Boğazını temizledi.

"Bugün için. Teşekkür ederim. Ederiz. Sayende çok şey öğrenildi."

Sadece kafasını salladı Ayşe. Böyle bir şeyin olmasını en başta istemezdi. Ama en azından daha fazla geç kalınmamıştı.

"Abicim. Hadi çorbaları doldurdum soğumasın."

Elif'in seslenmesi ile içeri geçtiler. Önde Hamza arkasından Ayşe ve Alican'ın girmesi o an odada bulunan herkesi malum duruma rağmen gülümsetmişti.

Herkes sofraya kuruldu. Domates çorbası, sebzeli köfte ve bulgu pilavı yapmıştı. Salata ve cacık elif'ten gelmişti. Birde tatlı vardı. Onu da Melek hanım yapmıştı. Elif çorbaları doldurmuştu. Dumanı tüten çorbayı herkes kaşıklamaya başladı. Ayşe ev sahibi olsa da yine en köşe tarafa oturmuştu. Ama Hamza bu sefer uzak kalmak istemiyor gibi gelip çaprazında masanın diğer baş tarafına oturmuştu. Diğer başta Melek hanım oturuyordu. Ayşe Alican'a erkenden çorba içirmişti. Bu yüzden çorba içirmedi. Kendi çorbasını içerken Alican oturan kızın kucağında ayaktaydı. Arkasını masaya dönmüş Ayşe'nin saçları ile oynuyordu. Herkes hızlı bir şekilde yemeğini yiyorken Elif servisleri yapıyordu. Ayşe'nin tabağını verirken mahçup bir şekilde bakınca Elif hemen söze girdi. "Neden öyle bakıyorsun arkadaşım. Sende benim yeğenime bakıyorsun o zaman bende mi mahçup hissedeyim onu mu istiyorsun. Hayır öyle bir düşüncen varsa bilesin ben halimden çok memnunum." diyerek kıkırdamıştı. Ayşe bu sefer içten bir şekilde baktı yeni arkadaşına.

Tabağına bu sefer başka bir çatal ile başlaması Hamza'nın gözünden kaçmadı. Alttan alttan baktı napiyor diye. Ayşe temiz bir çatal almış ve köfteden küçük bir parça koparıp Alican'ı normal bir şekilde kucağına oturttuğunda eline vermişti. Kendisi her yemeği yedirmek istemiyordu. Çocuğun küçük kas gelişimi için bu sakıncalıydı. Çatalı kaşığı tutması lazımdı. Sonuçta üç yaşında bir çocuktu. Her ne kadar bedenen üç olmasada.

Hamza o an gördüğü şey ile kaşığı havada kaldı. Ayşe çatalı Alican'a vermiş "hadi bakalım Ali kuş hemen ye onu." Dediği gibi olmuştu. Çocuk gülümsemiş ve çatalı yamuk yumuk tutarak ağzına götürmüştü. Minik ağzı küçük parça ile dolmuştu. Ayşe gülümsemiş ve kendi yemeğine dönüp yemeğe başlamıştı. Daha fazla bakamadı Hamza. Önüne dönüp yemeğini yedi. Gönlü ferahlıyordu. Yüreği genişliyordu.

Yemekler çok güzeldi. Eli de lezzetli diye düşündü. Zekiydi. Becerikliydi. Merhametliydi. Bugün yaptığı şey sanki yeterince etkilememiş gibi daha fazlasını yapıyordu. Çaylar servis edilmişti. Ayşe koltuğun dibine oğlunu oturtmuş eline küçük legolar vermiş ve onları tak çıkar yaptırıyordu koltukta oturduğu yerde. Kardeşi Elif ile konuşuyor ve Alican'ın taktığı her parçaya bu konuşma arasında bakıp gülümseyerek onaylıyordu. Çünkü oğlu taktığı her parça sonrasında kafasını yukarı kaldırıp Ayşe'ye bakıyordu. Annesizliğin oğlunda bıraktığı tahribatı nasıl çözecekti bilmiyordu Hamza. Ama bu annelik oyununa artık tahammül edemiyordu. Kızın niyetinden de emin olamıyordu. Sadece oğlunu düşünmek istiyordu ama Alican da her fırsatta soluğu kızın yanında alıyordu. Biri evlat olmayı diğeri anne olmayı benimsemiş duruyordu.

Üstünde olan bakışları hissedip o yöne döndü. Annesi geldiğinden beri olayı dinlemeyi bekliyordu. Ama bu sefer onun için bakmıyordu. Gözleri kızarık da olsa Ayşe ve Alican'a ima ile bakıyordu. Birde kendisine tabi. Alnı kırış kırış oldu kaşları gözlerine indi yine. İçinden bir tövbe tövbe çekip boğazını temizledi ve gün içinde olanları anlatmaya başladı. En kısa zamanda annesi ile de bir konuşma yapmayı aklına not ederek...

ALİCAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin