Merhabaaaa can okurlarım:)
Bu fotoğrafı beğendiniz mi bilmiyorum ama daha önce söylemiştim, ben pek photoshop yapamıyorum🥲 Zaten ben o modelleri afiş, kesit vs için kullanıyorum, önemli olan sizin zihninizde karakterleri hayal edebilmeniz. Umarım bunu başarabilmişimdir.
Neyse biz konumuza dönelim🤭 Geçen bölüm sonu geçmişten bir tanıdık önemli bir mesaj atmıştı. Hatta bana kızanlarınız olmuştu ☹️😂 Bu bölümün başlarında o olayın etkilerini göreceksiniz elbette. Ben de Levent'i üzmeyi sevmiyorum ama senaryo gidişatı için bunu yapmam gerekiyordu. Tabii bu gidişat için yapmam gereken güzel şeyler de var.
İyi okumalar dilerim :) Not: Ben bu bölüm başlarını çok önceden yazıyorum. İnşallah hepiniz iyisinizdir. Deprem bölgesinde bir okurum var mı bilmiyorum ama eğer varsa inşallah başına hep güzel şeyler gelir. Tüm güzellikler depremzedelerimizle olsun.
***
Aras'ın anlatımından...İki saat önce yaşananlar tazeliğini koruyordu. Markete gidene kadar Levent hiç konuşmamıştı. Konuştuğunda da olanlarla ilgili tek bir kelime bile etmemişti. İçinde fırtınalar kopuyordu ama bunu dışarıya yansıtmak istemiyordu. Alışveriş yaparken kısa kısa sohbetlerimiz olmuştu, sesini neşeli bir tonda çıkarmaya uğraşıyordu. Pek başarabildiği söylenemezdi. Benim aklını başka şeylere çekmem gerekiyordu. Floresan lambaların aydınlattığı otoparkın karanlığında benden birkaç adım önde yürüyordu. Yüzünü görmemem için uğraştığını anlamıştım, adımlarımı hızlandırıp ona yetiştim. Poşetlerin çoğunu inatla o taşımak istemişti.
"Poşetler çok ağır geldiyse birazını bana ver istersen."
"Ağırlık elimde değil, içimde dostum." dedi kısık sesle.
Gözlerimi yüzüne çevirdim. Kahverengi gözleri yine koyuluğuna dönmüştü, öfke ve hüzün karanlığın içinde yüzüyordu. Kaşları hafif çatılmıştı, yutkunuyordu. Mesajı gösterdikten sonra ilk defa derdini bana açmıştı. Aslında tam açmış sayılmazdı.
"İçinden atmak istiyorum ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum." dedim çaresiz olduğumu belli eden bir sesle.
"Kendi cezamı ben çekeceğim." dedi bana dönerek. "Benim için kendini üzmeni istemiyorum Aras."
"Ben de senin üzülmeni istemiyorum. Mutlu olmak senin hakkın!"
Konuşurken arabasının önüne gelmiştik. Son cümleme karşılık vermeyip bagajı açtı, konuşması için onu zorlamak istemediğimden ben de bir şey söylemedim. Bagaja poşetlerimizi koyduktan sonra arabanın içine oturduğumuzda da konuşmadı. Tolga'ya küfretmemek için kendimi zor tuttum. Onu gördüğümde şeytana uyup ben de dövebilirdim, karşıma çıkmasa onun adına iyi olurdu. Alışveriş merkezinin otoparkından çıkmıştık.
"Eve gidince soslu makarna yapalım mı kanka? Sebze ve sucuk da koyarız içine, güzel olur ya!"
İçimden "Az önce mutsuzdu. Ne oldu lan buna?" diye geçirdim. Sanki hiç tehdit edilmemiş gibi konuşuyordu. Tolga mesaj atmadan önce ondan istediğim gibi davranmaya çalışıyordu. Yüzüme bir gülümseme yerleştirip elimi radyoya uzattım. Onun istediğine uyacaktım.
"Olur kanka. İldeniz de seviyor zaten."
"Karışımlar bazen çok iyi olur. Ama insanın zihni karışırsa çok kötü olur."
"Anlamadım?"
Oysa çok iyi anlamıştım. Ne yaparsa yapsın acısını dışarıya yansıtmadan bunu başaramıyordu. Yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdikten sonra "Önemli bir şey değil. Her zamanki gibi saçmalıyorum işte!" dedi. Ah Levent ah! Güçlü görünmeye çalışmak zorunda değilsin. Kendini boşuna yoruyorsun, konuyu da boşuna kapatmaya çalışıyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniyim Ben (Tamamlandı)
Teen FictionÖncelikle bu kitabın ilk bölümlerinde acemiydim ve ana karakterin okuduğu bölüm hayali. Bölüm geçtikçe kalemim gelişti. Bir kış... Kestane satıcıları insanın içini donduran soğuğa rağmen, her zamanki yerlerinde durmuş müşteri bekliyor. Bebek arabal...