Merhabaaa🤗Geçen bölümün sonu çok merak ettirici bir şekilde bitmişti. Haziran Ayı'na az kaldığını düşünürsek o günle ilgili gittikçe daha çok şey öğrendiğinizi söyleyebilirim. Aslında sizi yavaş yavaş son bölümde olacaklara hazırladığımı da söyleyebilirim. Bu arada fotoğrafta Güllaç'ın siyah beyaz olması tamamen bir tesadüf. Bu fotoğrafı geçen yaz hazırlamıştım, şimdi kullanmak nasip oldu. Şimdi size ilk önce Dalya anlatacak çünkü onun da size söyleyeceği çok şey var. Umarım bölümü beğenirsiniz.
İyi okumalar:)
Dalya'nın anlatımından...
Korktuğum her şey bir bir gerçekleşiyordu. Kilitli kasada sakladığım sırrım hiç beklemediğim bir anda kilit engelini aşıp ortaya çıkmıştı. Kasa olarak gördüğüm şey kendi saçlarımdan yapılan bir peruktu. Aslında kendimi zorla soktuğum bir kalıptan tesadüfen kurtulmuştum. Ama bazen kurtuluşlar insanı daha kötüye hazırlar, hazırlıklı olmak bence iyi bir şeydir. Oysa ben kurtulmak yerine kaçmayı seçmiştim. Aylarca kalabalık ortamlarda ruhen yalnızlık çekmiştim, bir sürü dostum olduğu halde. Başkalarının ailesinden uzakta olduğu için hissettiği yalnızlığı ben kanser olduğum için hissetmiştim. Her mutlu oluşumda kendini hatırlatan bir hastalığım vardı, mutsuz olduğumda zaten yakama yapışıyordu.
Olsun! Tedavim olumlu bir yönde gidişatını sürdürüyordu. İstanbul'a gittiğimde ailem başta hastalığımı duyunca çok üzüldü ama hemen kendilerini toplayıp bana destek oldular. Tabii benim ricam üzerine hastalığım hakkında Ahuşen ve Güllaç'a bir şey söylemediler. Kendi mutsuzluğumun onlara da sıçramasını önlemeye çalışmıştım ama bir süre sonra tüm çabalarım yetersiz olmuştu.
İldeniz'le yanımızda Güllaç varken rahat rahat konuşamazdım. Ortamda o olduğu için duygularımı pek dışa vuramıyordum çünkü kötü etkilenirdi. Odama gitmemiz uygun bir çözüm yoluydu, alt katta olduğu sürece bizi duyamazdı. İldeniz benim ne yapmaya çalıştığımı anladığı için bu fikre hiç itiraz etmemişti. Aynı şeye onun da ihtiyacı vardı.
Odamın kapısını kapatırken "Şimdi istediğin gibi içini dökebilirsin." dedi. Sesinde soğukluk aradım ama bulamadım. Tam tersi samimi bir sesle konuşmuştu.
Usulca yatağımın kenarına oturdum, o da yanıma oturdu. Odamın camının kapalı olmasına rağmen titriyordum. İçinde olduğumuz mevsime göre bu pek normal bir durum sayılmazdı. Ben korkudan titriyordum, İldeniz'i kaybetmekten korkuyordum.
"Konuşmayacak mısın Dalya?"
"Şey..."
"Ney?"
"Kendimi çok yalnız hissediyorum. Hastalığım yüzünden!" dedikten sonra hıçkırıklara boğuldum. Başından beri yapmak istediğim şeyi şimdi yapıyordum. Yaşların ıslattığı gözlerim bulanık görüyordu, İldeniz'e bakamıyordum. Birkaç dakika öncesinde olduğu gibi cesur olamıyordum.
"Ben varım artık. Aslında hep vardım ama hastalığını yeni öğrendim!"
"Hepiniz çok mutluydunuz. Benim yüzümden neşemizin kaçmasını istemedim, size ayak uydurmaya çalıştım."
Bir süre bana cevap vermeyince dönüp ona bakmak zorunda kaldım. Mavi gözleri sanki daha bir koyulaşmıştı, gür kaşlarını çatmıştı. Buna tam kızgınlık denemezdi çünkü gözlerinin içi parlıyordu. Bu içinden bana son cümlelerim için kızdığını ama bunu dışarıya yansıtmak istemediği anlamına geliyordu. Galiba çok yanlış konuşmuştum. Oysa doğruları söylemek istemiştim.
"Daha önce söyleseydin seni öyle bir mutlu ederdik ki hastalığını saklamak için sürekli yalan söylemek zorunda kalmazdın." dedikten sonra derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniyim Ben (Tamamlandı)
Novela JuvenilÖncelikle bu kitabın ilk bölümlerinde acemiydim ve ana karakterin okuduğu bölüm hayali. Bölüm geçtikçe kalemim gelişti. Bir kış... Kestane satıcıları insanın içini donduran soğuğa rağmen, her zamanki yerlerinde durmuş müşteri bekliyor. Bebek arabal...