20. Bölüm: On Üç Saniye

1.3K 55 5
                                    

Küçüğüm/Çağan Şengül 🍂

Oy ve yorumları eksik etmeyelimm! İyi okumalar 🍂

"Hiçbir zaman böyle merhametli bir ümitle sevmedi
hiçbir insan."
-Nazım Hikmet

"-Nazım Hikmet

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

20. Bölüm: On Üç Saniye
Giray Günalp'in ağzından.
Aşk yanılgılarla dolu bir labirentten ibaretti. Onu gördüğüm her an, onun hakkında düşündüğüm şeyleri bir dünyaya çeviriyordu. Kediler, köpekler, bitkiler, yıldızlar..

Yıldızlar şahitti onun gözlerine, kır çiçekleri şahitti onun sarılışına.

Yeni tomurcuklanan bitkiler gibi umut dolduruyordu yüreğimi. Üniversiteyi kazandığında yaşadığı sevinci bile biliyordum. 13 aralıkta kutladığı doğum gününden kimsenin haberi bile olmazdı. Bir yamaçta kır çiçeklerine sarılıp, "Doğum günün kutlu olsun umutsuz, sevgisiz, yalnız Ferah, bugünde yalnızsın. Buraya yanında kimseyle gelmeyecek misin?" Diyerek kendi kendine konuştuğuna bile şahit olmuştum. Kendi kendine konuşup, ağlayıp, sarılıp oradan kalkıp giderdi.

13 aralık, onun en hüzünlü matem günüydü. Zehirli emareler tüm vücudunu kötek bir şekilde yakarken o yamaçlarda her şeye rağmen yalnızlığına sarılabiliyordu.

Ben bir rüzgar olmuş o nereye giderse oraya esiyordum. Onun etrafında herkes gülüyordu ama o gülmüyordu. Kalbi ve vücudu acının emarelerine emanetti. Her ağlayan mutsuz değildi her gülen mutlu değildi fakat onun rüyası her zaman bir kabustan ibaretti. Gün devam ederken her şey yolundaymış gibi davranıp kır çiçeklerine ağlıyordu..

Yakacak bir yer olmadığı zaman alev almazdı ateş, sevecek bir yürek olmadığı zaman yakardı dünyayı o kalp. Sevgisiz büyümemeliydi hiçbir çocuk, mahrum kalmamalıydı acıların tesir ettiği gözyaşlarına.

💔

Soğuk kıyamet.

Bizim sonumuz soğuk bir kıyamet koparken, içimizde yanan alevden ibaretti.
Cenk öfkeden delirirken babasının onu durdurması içindeki öfkenin birikmesine ve hiç olmayacak bir zamanda ortaya çıkmasına olanak sağlayabilirdi. Endişeli çıkan ses kulaklarımı doldurdu. "Ferah.."

"Necla.."

"Seni merak ettim." Dedi ve ben onu asla bu halde görmemiştim. Düğündeki en sade insandı kendisi, yüzünde fondöten ve rimelden başka sadece pudra tonlarda bir ruj vardı.

Necla'nın kulağına doğru eğildim. "Necla bana telefon numaranı ver. Şu konuyu konuşmamız gerek artık." Dediğimde gözleri buğulandı. Necla'nın afallamış, donuk ve hisli bakan gözbebeklerinde bilmediğim olaylar dönüyordu.

"Al bunu." Dedi çantasından çıkarttığı kağıdı elime tutuşturdu.

"Ne bu?" Dediğimde tedirgince elimdeki kağıdın gözükmemesi için elini perdeledi.

İntikam ZemareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin