¹

113 15 6
                                    

7 Şubat
Pazartesi











' C U R L   U P   A N D   D I E '


( kıvrılıp ölmek )







( kıvrılıp ölmek )

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



" Bir zamanlar senin için
Kulağımı bile kesebilirdim."*










Sevgili günlük;

Tekrar merhaba!

"Sevgili günlük" sözünden nefret ediyorum. Sadece çocukluktan kalma aptal bir alışkanlık. Yazmaya başladığım her sayfanın başına şu nefret ettiğim tümceyi yazmadan edemiyorum. Yazmayınca sanki bir şey eksik kalıyormuş gibi hissediyorum.

Aradan geçen dokuz senenin ardından yine bu defteri açıp oturmuş, bir şeyler yazıyor olduğuna inanamıyorum!

Neyse

Konumuz bu değil. Konumuz "O"
Zaten en son ortaokuldayken arkadaşıma küstüğümde sana yazmışken şimdi yıllar sonra seni yatağımın altındaki kutudan çıkarıp tekrar yazmaya başlamamın tek sebebi de o.

Bugün durakta otobüsü bekliyordum. Biraz yağmur yağıyordu. Hava epey de soğuktu. Durakta oturup beklemeyi sevmiyorum. Çantamı duraktaki küçük oturağa bırakmayı da sevmiyorum. Bu yüzden kocaman çantam sırtımda, kulaklığımı takıp kulaklarımı dolduran hafif bir müzikle durağın birkaç adım ilerisindeki kaldırımda beklemeye başladım.

Yağmuru da hiç sevmem. Bu yüzden şu yağışlı günlerde yanımdan hiç ayırmadığım kırmızı şemsiyemi üzerime  tutmuş bekliyordum. Sadece dalgınca bekliyordum. O sırada bir şey düşünüyor muydum? Sanırım bilmiyorum. Düşünmüşsem de hatırlamıyorum. Sadece yağmur, tepemdeki şemsiyenin üzerinde trampet çalıyor, her yağmur yağdığında ortaya çıkan şu tuhaf koku burnumu gıdıklıyor ve havada asılı kalan serinlik hiç kıpırdamadan tüm yüzüme yayılıp yanaklarımı ve burnumu kızartıyordu.

Ve tam da şu an da onu ilk defa gördüm. Kalbimin acımasına engel olamadım. Aniden boğazım acımaya başladı. Soğukta iyice kızarmış burnumun direği sızlıyordu. Neden bilmiyorum o an içimden ağlamak geldi. Bu öyle tuhaftı ki onu ilk defa görmeme rağmen sanki yıllardır onu bekliyormuşum gibi hissettim. Ağlamak istedim. Sanki bu onu ilk görüşüm değildi, sanki senelerdir beklediğim, özlediğim bir dostuma rastlar gibi hissettim. Yüreğimin sıkıştığını hissettim.

Öyle hızlı yürüyordu ki...Sanırım acelesi vardı. Siyah ve uzun paltosunun önünü iliklemediği için beyaz bir gömleğin üzerine giydiği kahverengi süveteri görünüyordu. Şemsiyesi yoktu. Bu yüzden rüzgar esince yüzüne çarpan yağmur damlalarına karşılık kaşlarını çattı. Paltosu rüzgarla savruluyor, koyu kahve saçları uçuşup alnını açıkta bırakınca pürüzsüz, güzel yüzü ortaya çıkıyordu. Biraz telaşlı gibiydi.

Her şey o kadar hızlı gerçekleşti ki ne ara karşıdan benim olduğum kaldırıma gelip yanımdan bir rüzgar gibi geçip gitti anlayamadım. Arkasında donup kalmış beni ve bir de hafif bir sabun kokusunu bırakmıştı.

İşte bu yüzden seni sakladığım yerden çıkardım. Çünkü birilerine içimi dökmek istiyorum. Yüreğimi tıka basa dolduran bu karmaşık hisleri anlatmak, birine açmak istiyorum. Ve anlatabileceğim bir tek sen varsın sevgili günlük . Sana böyle hitap etmeyi hiç sevmesem de

Seni seviyorum.




*: bu söz Van Gogh'a yapılmış bir göndermedir. Van Gogh kulağını kesip sevdigi kadına göndermiştir.

Curl Up & Die Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin