²²

34 5 0
                                    

2 Haziran
Cuma

2 Haziran Cuma

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Sevgili günlük;


Belirsiz, soluk bir bulut yüreğimi doldurmuş gibi. Sanki yüreğim aklımdan geçenleri anlamakta zorlanıyor. Sanki yüreğim içimdeki tüm hislerin kontrolünü kaybetmiş gibi. Öyle ki artık ne hissettiğimden habersiz, hiçbir şeyi idrak edemiyor.

Artık ne düşünmem gerektiğini kestiremiyorum. Kimseye anlatmak da istemiyorum. Sana yazmaya öyle çok alıştırdım ki kendimi artık istemesem bile yazmadan edemiyorum.

Neyse.

Bugün onu gördüm. Durağa doğru yürürken annemin evde Turuncu'yla ne yaptığını düşünüyordum. Çünkü evden çıkıp da bahçe kapısına geldiğimde Turuncu'nun ayaklarımın dibinde dolanıp durduğunu görüp onu eve geri götürdüm. Onca merdiveni inerken nasıl olur da peşimden geldiğini görmedim, bilmiyorum. İndiğim merdivenleri geri çıkıp kapıyı çaldığımda annem sorgularcasına yüzüme baktı. Sonra bakışları kucağımdaki minik kediyi bulunca o da benim gibi ufak çaplı bir şok geçirip onu benden aldı.
Bu yüzden okula gitmek için durağa yürürken Turuncu'nun ben gittikten sonra yine kaçıp kaçmadığını merak ediyordum.

Durağa varır varmaz ağır çantamı yanımdaki boşluğa bırakıp oturdum. Havalar epey ısındığı için her zaman sorunsuz bir şekilde yürüdüğüm bu yol bana artık yorucu gelmeye başlamıştı. Mataramı çantamdan alıp boğazımın kuruluğu geçene kadar su içtim. Kapağını kapatıp suyumu çantama geri koyarken yanımda oturan Taehyung'a hayretle baktım. Öyle düşünceli olmalıyım ki onun orada olduğunu fark edemedim. Bana bakıyordu.

"Günaydın."

"Ah, günaydın."

Zaten çok sürmeden otobüs geldi. Acaba şimdi mutlu mu hissediyorum? Çünkü nasıl hissettiğimi bilmiyorum. Onu görünce, her seferinde olduğu gibi, göğsüme yumuşak bir his doluyor. Sürekli gülümsemek istiyorum. Yanaklarımın ısındığını, gözlerimin yaşardığını hissediyorum. O an içinde olduğum an dışında başka bir zamanı düşünemiyorum. Daha doğrusu ne düşünmem gerektiğini kendim seçemiyorum. İradem bana ihanet ediyor. Gözlerimi üzerine dikmekten alıkoyamıyorum, göz kapaklarım kapanmamak için direniyor. Yaptığım hiçbir şeye aklım karar vermiyor. Bir anlığına bedenim yüreğimin kontrolü altına giriyor, ben ise buna engel olamayıp ardı sıra sürükleniyorum.

Birden sol tarafımda oturmuş bedende bir hareketlilik hissettim ve burnuma böğürtlen sabunu kokusu doldu. Belki de çilekti. Cama dönük olan yüzümü hemencecik ona çevirdim. Oturduğu koltukta bedenini bana doğru dönmüş, başını birazcık öne uzatmış yanı başımdaki camdan çatık kaşlarla bir şeye bakıyordu. Yüzü yüzümün en fazla iki karış uzağındaydı. Belki de yüzünü ilk defa bu kadar yakından görüyordum. Çatık kaşlarının kıvrılışı, dümdüz uzanmış kirpiklerinin altındaki gözlerindeki kırıklık, aralanmış, kuru dudaklarını terk etmiş sıcak gülümseme ve tüm yüzünü örtmüş bu isimsiz ifade.

Curl Up & Die Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin