27 Şubat
Pazartesi
"İçimi parçalamama sebep olan
yanlızca sen varsın." **
Sevgili günlük;
Berbat hissediyorum. Öyle çok hastayım ki göğsüm daralıyor, nefes alamayacakmış gibi hissediyorum. Boğazım da acıyor. Acısını biraz hafifletir diye düşünmüştüm ama bu sabah içtiğim nane limon da işe yaramadı. Gözlerim durduk yere yaşarıp duruyor. Burnumu peçeteyle o kadar çok temizledim ki hep kıpkırmızı oldu. Acıyor da.
Ayağa kalkınca bacaklarım, kollarım, sırtım hepsi aynı anda sızlamaya başlıyor. Sanki tüm ev, tüm duvarlar ve eşiyalar başımın etrafında dönüyor.Bünyemin bu kadar zayıf olduğunu bilmezdim. Oysa sadece üşütmüştüm.
En kalın çorabımı giyip içi pamuklu siyah botlarımı ayaklarıma geçirdim. Beremi taktım, atkımı burnuma kadar çektim ve peluş kabanıma sarılarak evden çıktım.
Bana kızacağını biliyorum. Ama hasta olsam bile onu görmeden yapamazdım. Taehyung oradan, o kaldırıma basıp geçerken evde oturarak onu görebildiğim bu tek bir günü de kaybedemezdim. Onu görme zevkinden mahrum kalamazdım. Lütfen anla beni.
Öyle çok acele ettim ki inan bana o sırada canımın acısını bile unuttum. Durağa vardığımda geç kalmış olmaktan korkuyordum. Otobüsü kaçırmak umrumda değildi. Umrumda olan tek şey haftada sadece bir gün görebildiğim ve yüreğime bu tuhaf hissi dolduran tek adamı görmekti.
Durakta sadece bir kişi vardı. O da telefonuyla ilgileniyordu. Bekleyen biri olduğuna göre otobüs henüz gelmemişti ve bu demek oluyordu ki geç kalmamıştım. Gülümsedim. Bu en içten gülümsemelerimden biri olabilirdi.
Taehyung, birazdan şu kenarlarında hala biraz kirli kar'ın kaldığı kaldırımın başında görünecek ve bana doğru yürüyecekti. Yanıma gelmek için yürümeyecekti, benim için yürümeyecekti, bana doğru yürürken yüzüme bakıp benim gibi içtenlikle gülümsemeyecekti, beni gördüğü için benim onu görünce sevindiğim kadar sevinmeyecekti, sırf beni görememekten korktuğu için telaşlanıp acele etmeyecekti. En önemlisi bana doğru yürürken beni fark etmeyecekti bile.
Olsun. Nasıl olsa onu görecektim, bana doğru yürüyeceğini görecektim.
Sonra yanımdan geçip gidecekti. Şu yaslandığım sokak lambasını her gördüğünde nasıl hissediyorsa beni gördüğünde de öyle hissedecekti.
Bir sokak lambasına hiçbir zaman özellikle durup bakmazsın. Yolda yürürken birkaç metrede bir karşına çıkan sokak lambaları hep gözüne ilişir. Sen görmek istemesen bile onlar mecburen görüş açına girer ve onlara bakmak zorunda kalırsın. Ama aslında yolda aklında bambaşka düşüncelerle yürürken o sokak lambalarını gördüğünü bile fark etmezsin.
İşte bizimki de böyleydi. Taehyung kaldırımdan geçerken elinde olmadan beni görmek zorunda kalıyordu. Tıpkı yolu, kaldırımı, ağaçları, insanları, arabaları ve evleri görmek zorunda kaldığı gibi. Benim her pazartesi o durakta durduğumu görüyordu. Ama beni gördüğünün farkında bile değildi.
Kalbim acıdı. Ağlamak istedim. Canımın acısını unuttum. Durmadan akan burnumu bile unuttum. Çünkü onu gördüm. Tıpkı beklediğim gibi kaldırımın başında belirdi. Bana doğru yürümeye başladı. O yaklaştıkça kalbim daha çok acıdı ve daha çok ağlamak istedim. Yağmur çiselemeye başladı. Yağmurun yanaklarımı ıslattığını bile fark edemedim. Sanki yağmur benim yerime ağlıyordu.
Yürürken yağmurun başladığını fark edince durup ellerini paltosunun ceplerinden çıkardı. Koluna astığı siyah şemsiyesini açıp başına tuttu ve yürümeye devam etti. Yüzü bugün niye bu kadar solgundu?
Yine yanımdan geçip gideceğini sandım. Bu yüzden ayrılık vakti geldiği için üzüldüm. Bir sonraki pazartesiye kadar onu göremeyecektim.
Ama Taehyung yanımdan geçip gitmedi. Ben hala sokak lambasına yaslanmış duruyordum. Aceleyle çıktığım için ilk defa şemsiyemi yanıma almadan çıkmıştım. Islanmak ilk defa beni rahatsız etmiyor, ilk defa yağmurdan nefret etmiyordum.
Taehyung birkaç adım ötemde, durağın diğer ucunda şemsiyesini üzerine tutmuş bekliyordu. Üzgün görünüyordu. Onu neyin üzdüğünü çok merak ettim. Keşke ona sorabilseydim. Keşke demekten nefret ediyorum. Şimdi benim yerimde başka bir kız olsaydı Taehyung ile aynı durakta bekleme fırsatı bulduğu bu anları değerlendirip onunla çoktan arkadaş olurdu. Ama ben, bendim işte. Bunu Taehyung bile değiştiremezdi.
Dalgınca başını eğmiş ayağıyla yerde kalmış kirli kar'ı eşeliyordu. Yağmur damlaları ayağının dibindeki su birikintisini dalgalandırıyordu. Kaldırıma doğru yaklaşan aynı siyah araba Taehyung'un önünde durdu. Bu sefer ona el sallayan arkadaşına gülümsemedi. Dakikalardır oynadığı küçük kar yığınını ayağıyla sertçe itti. Arabaya bineceği için şemsiyesini indirip kapatmak üzereydi ki durağın öbür ucundaki sokak lambasına yaslanmış boş gözlerle ıslak kaldırıma bakan bana baktı. Yanlış anlamadın o ilk defa bilinçli olarak bana baktı. Göğsüm çok tuhaf bir şekilde sarsılır gibi oldu. Gözleri gözlerimle buluştuğunda içim titredi. Dudaklarım kurudu. Yüzümün kanı çekildi sanki.
Bana doğru iki adım attı ve şemsiyesini bana uzattı. "Neden yağmurun altında duruyorsunuz?" Dedi sakin bir ses tonuyla. Hâlâ da solgundu yüzü. Cevap vermedim. O da zaten cevap vermemi beklemeden aceleyle siyah şemsiyesini elime tutuşturup başka da bir şey demeden onu bekleyen arabaya bindi. Ve şaşkın bakışlarım arasında uzaklaştı.
Elime dokunan soğuk, uzun parmaklarının değdiği yerler yanıyordu. Onu yağmurdan koruyan şemsiye şimdi parmaklarımın arasındaydı, onun elinin değdiği yeri tutuyordum. O yüzüme bakmıştı, bana bakarak konuşmuştu. Dudaklarını benim onu duymam için aralamıştı ve şemsiyesini benim ıslanmamam için bana uzatmıştı.
Ben niye yağmurun altında duruyordum ki? Pekâlâ durağın saçağına sığınıp yağmurdan korunabilirdim. Ben bile ne yaptığımı, ne düşündüğümü bilmiyordum.
Zaten hastaydım. Bir de üstüne yağmurda biraz ıslanınca daha kötü oldum. Umarım bir sonraki pazartesiye kadar geçer. Taehyung'un şemsiyesi gardrobumun üzerinde duruyor. Bir sonraki pazartesi ona vereceğim.
Şimdi uyumam gerekiyor. Bugün sana anlattıklarımdan sonra eminim tam bir aptal olduğumu düşünüyorsundur. Bunu ben de biliyorum ama ne yapabilirim ki?
Her neyse.
Sanırım uykum gelse de bu geceyi kafamda Taehyung'a şemsiyesini nasıl geri vereceğim ile ilgili senaryolar kurarak geçireceğim.
Sana böyle hitap etmeyi hiç sevmesem de seni seviyorum sevgili günlük.
İyi geceler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Curl Up & Die
FanfictionVe biliyor musun, bu sabah boynuna doladığı mavi atkı hayatımda gördüğüm en çirkin atkı olabilirdi. Tekrar iyi geceler. Başlangıç: 5 Şubat Bitiş: ?