ikinci günce

38 7 0
                                    

10 Nisan
Pazartesi









"ne söylenebilir! tam çağıydı, olağandık
sabahlarda süzgündük, ancak akşamlarda vardık"

( her pazartesi )







( her pazartesi )

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






Sevgili günlük;

Umarım sana sevgili günlük diye hitap etmemde bir sakınca yoktur. Bugün ikinci günceme geçtim. Önceki defter epey kalın bir defterdi. Sayfaları nasıl tükettim ben de anlamış değilim.

Her neyse.

Artık ilkyazı eskisi gibi sevmediğimi fark ettim. Ya ben değiştiğim için artık onu sevmiyorum ya da o değiştiği için artık onu sevmiyorum. Hangisi olursa olsun bir değişim söz konusu onu biliyorum. İlk yaz deyince herkesin aklına çiçekler, kelebekler, güneşli günler, yeşillikler gelir. Benim de öyle. Ama bu sene kıştan bu yana yağmurdan başka bir şey görmedim. Kenarda köşede genç bir ağaç tomurcuklanıp birkaç ufak çiçek açmışsa da onları da yağmurla birlikte düşürmüştür.

Şu sıralar güzelliği kafama takmış durumdayım. Şu insan ne tuhaf bir varlık!
Bazen düşünmek istemesem bile beni düşünmeye zorlayan bir yüreğim var. Nihayetinde muzdarip olacak olanın ben olduğunu bile bile her defasında onun isteklerine boyun eğiyorum. Ben de herkes gibi kendi yüreğimin kölesi olmuş, ardından sürükleniyorum. Bunu kim değiştirebilir ki?
İşte bu hususta ilkyazın benzeri bir değişime rastlamak mümkün değil.

Dün eski bir arkadaşımla konuştum. Bu, o kadar da eski bir arkadaş değil, belki dört- beş sene öncesine kadar oldukça yakın olduğum bir arkadaşımdı. O gelip beni sormasa, bana bakıp gülümsemese büyük ihtimalle görmemiş gibi ya da çok meşgulmüşüm gibi yapıp yanından geçip gidecektim. O öyle gözümün içine içine bakarken bunu yapmam imkansız bir hal aldı. Konuşmak istemiyordum. Yürüyüp gitmek istiyordum. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip onu gördüğüme sevinmiş gibi yapmaya çalıştım. Suçlu hissettim. Ben bir an önce kurtulup yoluma devam etmek isterken o beni gördüğüne gerçekten sevinmiş gibi görünüyordu.

Bu cümleyi benden önce kaç insan kurdu bilemiyorum. Yine de söyleyeceğim. Zaman acımasızdı. Tüm suçu zamana atmak belki de haksızlıktır. Ama eğer zaman suçsuzsa bunu bize kim yaptı?

Eski bir dostla karşılaşınca hep içim ürperir. Çünkü eski dostlarım aklımın bir köşesinde donup kalmış vaziyette durmaktadır. Onlar gerçekten donmuş anılardır. En son küçük, pasaklı bir çocuk olarak gördüğüm eski dostlar aklımda onları gördüğüm son gündeki hali gibi, bir çocuk olarak kalır. Aklımda onlar için büyüme durur, yaşam durur, zaman durur ve onlar bir fotoğraf karesinde sıkışıp kalmış gibi anılarımda son gördüğüm günkü gibi kalırlar. İşte belki de bu yüzden araya bir hayli zaman giripte karşımda anılarımdakinden çok farklı insanlar gördüğümde hayal kırıklığına uğramış gibi olurum. Büyüyüp serpilmiş, olgunlaşmış ve çocukluğunu yitirmiş yüzler. Karşımdaki bu yabancı insanlara kuşkuyla bakarım. Zaman çok şeyi değiştirmiştir. Belki aramızdaki bağın büyük bir kısmını akıntıya kaptırıp götürmüştür.

Curl Up & Die Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin