²⁴

28 6 0
                                    

×

×

×

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.








Sevgili günlük;

Bugün temmuzun ilk günü. Hangi gün olduğunu bilmiyorum ve yerimden kalkıp bakmak da istemiyorum. Yatağa oturup akşamüstleri pencereden tekrar tekrar baktığımda umarım uzun, ince bu genç ağaç ve asmadan küçük avizeler gibi sarkan mor üzümler gözüme hep dostane bir hüzünle görünür. Her şeyi hışırdatan bu rüzgar beni hep hüzünlendirir. Tekrar bu rüzgarı hissettiğimde bana bugünü hatırlatır.

Ah, nedir bu içime kaçmış hüzünlü ses? Keşke bir bilebilsem! Sanki akortsuz bir piyano, telleri gevşemiş bir gitar yahut çizilmiş bir plak içimde tangırdayıp duruyor. Hiç durmadan aynı hüzünlü, cılız ses göğsümü titretiyor, kulağımı çınlatıyor.
Bu güzel yaz ikindisi gözüme pek kederli geliyor. Şu batmaya durmuş güneşin pembeleştirdiği gökyüzü yüreğime dokunuyor. Uzamış gölgeler, soğumuş kaldırımlar, güneşini yitirip solmuş çiçekler, kavurucu sıcağın bir geceliğine terk ettiği kavuruk yüzler, güneşe bakamayan kamaşmış, kısık gözler, pörsüleşmiş pembe yanaklar, gölgeleri sığınak halini almış koca ağaçlar, sımsıcak çimler, kuru otlar, buharlaşıp biten sular, buzdolabına koyulmamış, unutulmuş şişeler, etrafında dönüp duran vantilatör, mutfak tezgahına sıra sıra dizilmiş kirli bardaklar, terden ıslanmış saçlar, güneşin yakıcı sıcağı altında yorulup serin marketlere kaçan çocuklar, bir dilim karpuzdan alınan koca bir ısırıkla yapış yapış olan çeneler, başına üşüşüp vızıldayan sinekler, dokunulmayacak kadar ısınmış balkon korkulukları, kamaşan camlar ve çok hafif bir rüzgarla geliveren bir parça serinlik.
İşte baharda sabırsızlıkla beklediğim o yaz günlerine kavuşmuşken şimdi gitmelerini istiyorum. Kışı istiyorum, kışı özlüyorum, yanaklarımı güneş değil soğuk yaksın istiyorum.

Bu yüzden aklımı bu tür düşüncelerle meşgul etmişken nasıl oldu kendimi Taehyung'un çalıştığı dondurmacının önünde buldum anlamadım. Benim kendi isteğimle gitmediğim kesindi. Ayaklarım beni götürmüştü, bu sıcakta canı dondurma çeken midem götürmüştü beni ya da kalbim. Ama kesinlikle ben değil.

Elimi yüzüme siper edip camdan onu görebilir miyim diye baktım. Güneş, birazdan batacağı halde hala sıcak ve parlaktı. Dükkana pek uzaktım. Güneş, camlara yansıyordu. Cam parlayıp duruyordu. Bu yüzden içerisi gözükmüyordu. Saçlarımın açıkta bıraktığı, sıcaktan kavrulan ensemi ovuşturup arabaların seyrelmesini fırsat bilerek yolun karşısına geçtim ve ellerimi ve alnımı sıcak cama yapıştırıp dükkanın içinde göz gezdirdim. Gün boyu bu sıcakta kala kala adam akıllı ısınmış cam, alnımı ve ellerimi yaktı. Dükkânda birkaç müşteri ve tezgahın ardında dondurma hazırlayan bir adam dışında kimse yoktu. Dudaklarım istemsizce büküldü. Keşke şu adam yerine Taehyung olsaydı diye düşündüm. Biraz izler izler giderdim sonra.

Dondurmalarını alan insanlar dükkandan çıkmak için kapıya yönelince beni şu halde görüp tuhaf tuhaf bakmasınlar diye yüzümü camdan uzaklaştırdım ve bir adım geri çekildim. İşte tam da o anda sırtım birine çarptı. Yere eğdiğim başımı kaldırıp önünde durduğum camdaki yansımama baktım. Taehyung hemen arkamda duruyordu. Sırtım göğsüne değerken şu delice atan yüreğim sırtımı delip onun yüreğine ulaşacakmış gibi hissettim.

Curl Up & Die Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin