53 13 10
                                    

20 Şubat
Pazartesi









"Bende ağlama isteği uyandıran
  Yanlızca sen varsın. " **






 " **

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





Sevgili günlük;

Eminim şimdi niye yatağımda değil de masamım başında olduğumu merak ediyorsun. Güya uykumun olduğunu söylemiştim. Uykum vardı. Ama yorganımın altına girip de düşüncelerimle baş başa kaldığımda uykum kaçtı. Saat 23:46 Düşüncelerim niye beni rahat bırakmıyor?

Neyse

Bugün ne oldu biliyor musun? Ya da "dün ne oldu biliyor musun" mu demeliyim? Çünkü günün dönmesine pek bir şey kalmadı. Ama ben yine de bugün demek istiyorum.

Bugün kar, kocaman kocaman yağarken onun da siyah şemsiyesini sıkıca tutmuş yürüdüğünü gördüm. Bu sefer acelesi yoktu. Çünkü ağır ağır yürüyordu.

Ne zamandır başımı sağ tarafıma çevirmiş, biraz sonra onun geleceği yola bakarak kaldırımın ortasında dikiliyordum. Ve o, uçuşan kar taneleri arasında kaldırımın başında belirdi. Başını yere eğmiş, telefonla konuşarak yürüyordu. Heyecanlandım.  Acaba nasıl bir sesi vardı?

Sırtındaki solgun beyaz  ve uzun paltosunun önünü iliklemişti. Boynunda mavi renkli uzun bir atkı vardı. Yüzünü iyice atkısına gömmüş kaşlarını çatmıştı. Alnına dökülen kâkülleri kirpiklerine takılıp duruyordu. O sevimli görünüyordu.  İstemsizce gülümsedim.

Otobüsün yolunu gözlüyormuş gibi yapıp onu seyrediyordum. Birazdan yanımdan geçip gidecekti. Onu izleyebildiğim kadar izlemek istiyordum. Bu elimde değildi. Gözlerimi başka yöne çeviremiyorum.

Ama ne oldu biliyor musun? O, yanımdan geçip gitmedi, inanabiliyor musun? Ben yine önümden geçip gideceğini düşünürken o durağa yaklaştıkça adımlarını yavaşlattı.

"Seni bekliyorum." Dediğini duydum. Kime demiş olabilir ki? Telefondaki kim, kimi bekliyor ki? Ses tonu derin ve biraz boğuktu. Bugün ilk kez sesini duydum. Kalbim öyle hızlanıyor ki! Gözleri ne kadar da hüzünlü bakıyordu. O gözleriyle bana bakmasını istedim. Bedenini bana dönsün, gözleri bana baksın ve o yumuşak, okşayıcı sesiyle bana bir şeyler söylesin istedim. Çok mu bencilim? Sadece kendimi düşünmekle hata mı ediyorum?

En sonunda yanıma gelince durdu ve benimle birlikte kaldırımda sessizce beklemeye başladı. Aramızda sadece bir adım kadar bir mesafe vardı. Şemsiyelerimizin ucu hafifçe  birbirine değiyordu. Kar taneleri şemsisiyenin altına süzülüp saçlarımıza takılıyordu.

Yüzümün yandığını hissettim. Yine göğsüm sızladı, dudaklarım kurudu. O, yanımda durmuş karşıya bakıyordu. Kar taneleri şemsiyesine ve omuzlarına takılıp duruyordu. Hiç kıpırdamıyordu. Burnunun ucu kızarmış, yanakları pembeleşmişti. Boynuna doladığı mavi atkısı dudaklarını saklıyordu. Soğuktan korunmak için peluş kulaklıklar takmıştı.

Otobüs yaklaşıyordu. Onun da benimle birlikte otobüse bineceğini sandım. Ama durağın biraz aşağısında duran arabanın camından başını çıkarmış bir çocuğun "Kim Taehyung!" Diye bağırmasıyla  ikimizde aynı anda o tarafa baktık. Arabada üç dört kişi vardı. Pek neşeliydiler.

"Geliyorum!" Dedi Taehyung. Evet, bu isme alışmalıydım.

Sürücü koltuğundaki çocuk gülümseyerek yanımdaki bedene el sağladığında gözlerimi ona çevirdim. O da gülümsedi. Ama gözleriyle. Atkısı dudaklarını görmeme izin vermiyordu. Hızlı adımlarla yanımdan uzaklaşıp şemsiyesini kapattıktan sonra arabaya binip gitti.

Bir süre sonra tam önünde duran otobüse binip başımı cama yasladım.

Yine uykum gelmeye başladı. Bugünlük yeterince yazdım sanırım. Artık uyumalıyım.

Ve biliyor musun, bu sabah boynuna doladığı mavi atkı hayatımda gördüğüm en çirkin atkı olabilirdi.

Tekrar iyi geceler.

Curl Up & Die Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin