•Yılbaşı Mucizesi•

492 42 16
                                    

Sirius'u anlatan bir söz;
'Olmasan olur mu' yu denedim, attığım ilk adımda sendeledim. (Kaçar Gider, DKTT)
♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

Birkaç hafta sonra...

Birkaç hafta sonra, Alyssa hâlâ uyuyordu. Noel'e günler kalmışken, çoğu öğrenci SBD'lere hazırlanmaya başlamıştı. Çapulcular da dahil. Ancak Alyssa'nın yokluğu çok şey değiştirmişti.
O olmadan Sirius'un yüzünde tek bir mimik bile oynamıyordu, konuştuğu tek kişiler Çapulcular ve Lily, söylediği tek cümleyse 'O iyi mi?' sorusuydu.

Sabahları ağzına attığı birkaç lokma yiyecekle akşamı ediyordu Sirius. Yüzü gülmüyordu. Neredeyse her akşam genç kızın yanına gidip elini tutuyor, onunla konuşuyor ve bazen de gözünden birkaç damla yaş akıyordu.
Çapulcular, Lily Betty Hestia üçlüsü ve Lucius Malfoy, dönüşümlü olarak Alyssa'nın başında nöbet bekliyorlardı. Belki uyanır diye. Her sabah, her gece, her gün bu umutlu bekleyişle geçiyordu.

James, çıktığı her Quiddicht maçında büyük bir hırsla oynuyor ve attığı her Quaffle'ı, her golü Alyssa için attığını anons ettiriyordu.
"Potter bu maçtaki 5.golünü de attı sevgili izleyiciler! Ve tabi ki bunların hepsi, Alyssa Cruel için."
Sirius, yalnız kaldığı her an içten içe kendisini suçluyordu. O büyü kendisine isabet etmeliydi. O büyü ona yapılmıştı, Alyssa'ya değil. Alyssa yerine, o hastane yatağında o yatmalıydı.

«_____________________»

O gece, gökyüzündeki dolunay ışıldarken, James nöbetini aniden Lucius'a devretmişti. Ardından ise Çapulcular ile ortadan kaybolmuşlardı.

Lucius bunu garipsemeden sedyenin yanına gitmişti. Her zamanki gibi, koltuğa oturmuş ve Alyssa'nın beyaz tenini izliyordu.
Ardından elini uzattı ve hareketsiz olan elini kavradı.
"Aly... Ben geldim..."
Alyssa'yı incelerken boynundaki zinciri fark etti. 3 gün önceki son nöbetinde böyle bir şeyin olmadığını hatırladı. Ardından ise kendisinden sonra Sirius'un geldiğini hatırladı.

Lucius her şeyden Sirius'u sorumlu tutuyordu, ve bunu sık sık dile getirmekten çekinmiyordu. Sirius en başta, her zaman yaptığı gibi kuzenini o gecede bıraksaydı bunların hiçbirinin olmayacağını düşünüyordu.
Zinciri çektiğinde bunun Sirius ve Alyssa'nın kolyesi olduğunu fark etti.
Alyssa bu kolyeyi doğum gününde aldıktan sonra buluştuklarında heyecanla konuşmuştu.
"Lucius! Bak!" Heyecanla boynundaki kolyeyi gösterdi.
"Nereden o?" dedi Lucius.
"Sirius verdi. Dedi ki, onu sevdiğim sürece, beraber olduğumuz sürece takacakmışım."
Lucius kaşlarını çattı. Black'e güvenmiyordu. Ama bir yandan Regulus'un abisinin gerçekten bir kıza bağlandığıyla ilgili yakınmaları kafasını karıştırıyordu.
"Onu seviyor musun Aly?"
"Sence onu sevmesem, ilişiyi bu noktaya kadar getirir miydim?" dedi Alyssa. Ardından Lucius'u rahatlatmak istercesine elini tuttu.
"Onu seviyorum Lucius. Onu çok seviyorum."

Aynı cümle beyninde yankılandı. 'Onu seviyorum.'
Kolyeyı bıraktı ve arkasına yaslandı.
"Alyssa, artık dön, lütfen..." dedi fısıltıyla. "Uyan. Çünkü herkes bu anı bekliyor. Potter, sadece senin için Quiddicht'de sayı atıyor. Evans sadece senin için hastane kanadından gelecek iyi bir haberin yolunu gözlüyor. Lupin, sadece senin için her hafta başucuna çikolata koyuyor. Black..." yutkundu. Hâlâ ona güvendiği söylenemezdi.
"O sadece senin için yas tutuyor. O seni çok seviyor."

Gecenin ilerleyen saatlerinde, akrep 6'ya yaklaşırken, Lucius bir eli Alyssa'nın elinin üzerinde iken uyuyakalmıştı. Madam Pomfrey her zaman yaptığı gibi saatte bir gelip Alyssa'yı kontrol ederken bir anormallik fark etmişti. Alyssa'nın nabzı hızlanmıştı. Hem de fazlasıyla.
Genç kızın şuan ne gördüğünü, ne hissettiğini, nerede olduğunu bilmiyordu, ama eğer gördüğü, duyduğu, hissettiği şey yeterince güçlüyse uyanabilirdi.
"Bir noel mucizesi..." diye mırıldandı kendi kendine. Günlerdir arkadaşlarının onun başında beklemesine o kadar duygulanmıştı ki.

"Bay Malfoy." diyerek genç adamı uyandırdı. "Rica etsem Profesör Dumbledore'u ve Profesör McGonagall'ı çağırır mısınız?"
Lucius Malfoy uyku mahmurluğuyla cevap vermeden hızlıca Dumbledore'un ofisine gitti. Madam Pomfrey ise aynı anda bir şifa büyüsü uyguluyordu.

Aynı anda insanların içindeki çığlıklardan dolayı Bağıran Baraka adını taktığı evde, bir geyik, bir köpek ve bir fare büyük bir yaratığa karşı mücadele ediyorlardı. Birden yaratık ortada durdu, derin ve hırıltılı nefesler alarak etrafındakilere baktı. Köpek ve geyiğin yaraları vardı, fare ise etrafta dolanıp duruyordu.
Yaratık, bilinen adıyla Kurt Adam, gürültülü bir ulumayla küçüldü, küçüldü ve yerde yatan bir gence dönüştü.
Köpek, geyik ve fare hemen 3 genç çocuğa dönüştü. Sirius Black, James Potter ve Peter Pettigrew.

Peter Pettigrew Remus'un kalkmasına yardım etti. Remus arkadaşlarına minnetle baktı.
"Ben..." diyerek özür dilemeye yeltendi ama James onu susturdu.
"Bunu konuştuk Aylak." dedi ve diğer koluna girdi. "Pati, sende haritayı kontrol et."
Alnındaki kanı elinin tersiyle silen Sirius, cebinden bir parşömen çıkardı. Asasını parşömene doğrultarak, "Tüm ciddiyetimle yemin ederim ki... Hayırlı bir şey düşünmüyorum." Asanın ucundan çıkan koyu renkli mürekkep parşömeni kapladı ve Çapulcu Haritası ortaya çıktı.

Sirius hızlıca gidecekleri yolu kontrol etti. "Minnie odasında. Hadi gidelim." dedi ve her zamanki gibi geldikleri yoldan geri döndüler.
Kambur cadı heykelinin arkasındaki gizli geçitten çıktıktan sonra Sirius yine haritayı kontrol etti.
"Temiz." diye fısıldarken. Peter'ın parmağı bir noktayı işaret etti.
"Dumbledore neden Alyssa'nın yanında?"
Sirius, James ve Remus hızlıca haritaya bakınca Profesör McGonagall'ın da Hastane Kanadı'na girdiğini gördüler. Lucius Malfoy ise kapının dışındaydı.. Bir şey mi olmuştu? Sirius'un yüreği ağzına geldi.

"Gidebilirsin... Pati." dedi Remus, inleyerek. Sirius kaşlarını çattı.
"Önce seni yatıralım." dedi. James elini omzuna koydu.
"Emin misin Pati?"
"Remus iyi olur olmaz beraber gideriz." dedi ve koridorda ilerlemeye başladılar.
Erkekler yatakhanesine geldiklerinde ilk önce Remus'un yaralarını sardılar, Remus her ne kadar kendilerine bakmalarını söylese de. Ardından diğerlerine göre daha iyi durumda olan Peter Remus'a şifa veren bir iksir verirken Sirius ve James kendi yaralarını temizlediler.

Aynı anda Dumbledore, Madam Pomfrey ile konuşuyordu.
"Sabah kontrol ettiğimde nabzı çok hızlıydı Profesör." dedi sabırsızca. "Uyanma ihtimali var... değil mi?" dedi Dumbledore'un da fikrini alarak.
"Evet..." dedi Dumbledore, buruşuk parmaklarını genç kızın boynundan çekerek. Yarım ay şeklindeki gözlüklerini düzeltti. "Bunu ummak için sebebimiz var."
"Bayan Evans, Bay Black ve diğerlerine haber verelim mi Profesör?" dedi McGonagall.
"Henüz konuşmak için çok erken. Boşa umut vermek istemeyiz, değil mi?" dedi Dumbledore ve başıyla selam vererek Hastane Kanadından ayrıldı.

Sabahleyin, öğrenciler kahvaltı ederken Çapulcular düşünceliydi. Alyssa'yı ziyaret etmek istediklerinde Madam Pomfrey'in kendilerini engellemesine şaşırmışlardı. Madam, Alyssa'nın iyi olduğunu ve onların sınavlara hazırlanmasını söylemişti. Sirius bundan emin olamıyordu ve bu ikilem, onu bir çıkmaza sokuyordu.

Aynı anda hastane kanadında, Madam Pomfrey, donuk gözlerle Alyssa'ya bakıyordu. Ona baktıkça ne kadar sevildiği aklına geliyor ve gülümsüyordu. İçinden Merlin'e uyanması için yalvarıyordu.
Zihni bu düşüncelerle meşgul olduğundan, genç kızın parmağının oynadığını fark etmedi.
Ardından ise göz kapaklarının titreştiğini de.
Ama, Madam Pomfrey kendine geldiğinde, genç kızın dudaklarını araladığını fark etmişti.

Ayağa fırladığında genç kızın bir kez daha parmağını oynattığını gördü. Minik bir sevinç çığlığı atarak büyük salona koştu.
Büyük kapılardan içeri girdiğinde, tüm gözler ona çevrildi. Profesörler de dahil olmak üzere birçok kişi ayağa kalkmış, Madam Pomfrey'e bakıyordu.
Madam Pomfrey ise Dumbledore ile göz göze gelmiş, usulca başını sallamıştı.
"O... Hareket etti. Profesör, o hareket etti!"

Ay kalbim...

Çapkın | Sirius BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin