•Tek Gecelik•

2.3K 89 15
                                    

Genç adam gözlerini açtığında görüşü netleşmemişti. Bir süre bulanık, beyaz tavana baktı. Bir yandan da dün gece olanları hatırlamaya çalışıyordu.
Yatağında doğrulup gevşekçe esnedi. Gözü yerdeki giysilerine takıldı. Kapının yanında beyaz gömleği vardı. Kapıdan içeri geçer geçmez iştahla öptüğü kızı anımsadı. Onu duvara yapıştırdığında kızın ağzından kaçan inilti hâlâ kulaklarındaydı. Mızırlıkla sırıtırken yatağın yanındaki pantolonuna yöneldi genç adam. O kız... Genç adamın yüzündeki gülümseme genişlerken geçen gecenin her bir ayrıntısını hatırlamaya devam ediyordu. Giysilerini gelişigüzel bir şekilde dolabına koyup üstüne okul üniformasını geçirdi. Bir yandan da aklında hâlâ dün geceki kız vardı.
Ama onun hakkında hatırladığı detaylar o kadar azdı ki, genç adam kendine kızmadan edemedi.
Tek bildiği, onun çıktığı tüm kızlar arasında en güzeli, en çekicisi ve en iyisi olduğuydu.
"Sirius! Merlin'in boklu donu adına, hâlâ uyuyorsun değil mi?"
Genç adam elini siyah saçlarından geçirdi. Kapının kolunu kavrarken gözünü ovuşturdu.
"Kalktım James, bağırma!"
"Ooo, bugün başımıza taş yağacak! Gel hadi, çabuk! Kahvaltıya geç kalacağız!"
Sirius kapısını kapatarak James ile Büyük Salon'a indiğinde dün gece bir türlü aklından çıkmıyordu.
Masaya oturduğunda hatırlayabildiği tüm detayları bir araya toplamaya çalıştı.
James gibi kuzguni siyah saçları vardı. Gözleri... gözleri ne renkti? Okyanusları andıran mavi mi, ormanları anımsatan yeşil mi yoksa sıradanlığın çekici olmuş hali olan kahverengi mi?
Ya yüzü? Yuvarlak mıydı? Dikdörtgeni mi andırıyordu? Tek hatırladığı çok güzel olmasıydı.
Boynu? En can alıcı noktalardandı. Uzun değildi, tıknaz kesinlikle değildi. Orta uzunlukta ve mükemmeldi.
İsmi? İsmi neydi?
Genç adam zihnini çok zorlamıştı ancak belirli bir isim oluşmuyordu kafasında.
Peki bu kız kimdi de, Hogwarts'ın namlı çapkının bu kadar çok düşünmesine yol açıyordu?
Normalde tek gecelikleri, o gecede kalırdı Sirius'un. Ertesi sabah bir önceki gece silinmiş bir şekilde uyanırdı. Ama bu sabah farklıydı. Dün gece farklıydı.
"Hey, Sirius! Dalmışsın."
Arkadaşı Peter'ın sesi Sirius'u düşüncelerinden çıkartırken Peter'a bakmıştı.
"Dalmışım."
"Hayırdır Pati? Kim bu seni böyle daldıran?"
"Benim elbette! Günaydın, Sirius!"
Birden yanlarında biten Marlene Sirius'a sarılmaya yeltenirken kollarını ittirmişti genç adam.
"Yeter artık Marlene! Sana kaç defa tekrar etmem lazım? Seni sev-mi-yo-rum! Bu kadar!"
Marlene Sirius'un sert çıkışına karşı yalandan dudağını büzmüştü.
"Neden böyle davranıyorsun, Sirius? Yoksa birisi aklını mı çeldi?"
"Kimse aklımı çelmedi Marlene!"
diye haykırdı tekrar Sirius. Bir çok öğrenci kafası onlara dönerken Remus araya girdi.
"Sirius, Marlene! Lütfen, tartışmayın. Aranızdaki sorunları konuşarak çözebilirsiniz."
"Remus, Merlin aşkına cevap ver, bunca zaman konuştuk da ne oldu? Yine ve yine peşimi bırakmadı. Ve bu artık fazla olmaya başladı!"
Hiddetle Marlene'e dönen Sirius'un aklına dün geçirdiği gece gelmişti. Hayatının en güzel deneyimi...
O anda aklına koymuştu. Bu 'gizemli' tek geceliğini bulacaktı. Yoksa, içinin rahat etmeyeceğini biliyordu. Hep aklının bir köşesinde olacak, içi içini yiyecekti. Birden sakinleşerek sıktığı yumruklarını serbest bırakan Sirius, masaya oturup kahvaltısını yemeye devam etmişti. Bu hareketini garipseyen James, Remus ve Peter şaşkınlıkla Sirius'a bakıyordu.
"Sirius... iyi misin sen?"
James'in tedirginlikle sorduğu soruya karşılık Sirius oldukça kayıtsız bir şekilde cevap verdi.
"İyiyim. Derste görüşürüz."
Çantasını omzuna takıp ilk ders olan Tılsım dersliğine doğru ilerlemeye başlamıştı.
                                *
"Sirius, hasta olmadığından emin misin?"
Dersler bitmiş, Çapulcular Gryffindor Ortak Salon'unda koltuklara kurulmuştu.
"İyiyim diyorum Remus, daha neyini merak ediyorsun? Aklıma takıldı bir şey işte."
Sirius'un bıkkın çıkan sesine karşı soru sormayı bırakmışlardı. O sırada James'in gözü kızıl saçlara takıldı. Lily Evans'tı o, James'in birinci sınıftan beri peşini bırakmadığı muggle doğumlu zeki cadı.
James ayağa kalkıp cübbesinin yakasını düzeltirken gözünü Lily'den ayırmıyordu. Zaten dağınık olan siyah saçlarından geçirdiği eliyle yine dağıtmıştı. Yüzüne tüm kızların eridiği -Lily ve arkadaşı hariç- o gülümsemeyi yerleştirip hedefine ilerlemeye başlamıştı.
"Hey, Lily-çiçeğim, nasılsın?"
Lily James'e bakmaya bile tenezzül etmeden arkadaşıyla konuşmaya devam etmişti. James'in gülümsemesi bir an olsun solmazken şansını tekrar denedi.
"Ah hadi ama, gelecekteki kocana cevap vermeyecek misin?"
Lily'nin bu sefer sabrının taştığı kızıl saçlarıyla aynı renk olan yüzünden belli oluyordu. Hep beraber oldukları arkadaşı ona fısıldadı.
"Lils, değmez."
"Değmez."
diyerek rahat bir nefes alan Lily'nin rengi normale dönerken konuşmaya devam etmişti.
James'in gülüşü bu sefer solarken yatmaya giden Peter'in geçerken sırtını pat patlamasıyla yeniden gaza gelmiş, gülümsemesini sürdürerek Lily'e bir adım daha yaklaşmıştı.
"Lily-çiçeğim, kırılıyorum ama."
Bu sefer iyice tepesi atan Lily değil, kimsenin adını bile hatırlamadığı 'gizemli' arkadaşıydı. O kız, okulun en sessiziydi. Gerekli olmadıkça Lily haricinde kimseyle konuşmazdı. İnsan içine az çıktığı için diğer öğrenciler onun yüzünü, hatta ismini bile unutmuşlardı. Ani bir refleks ile asasını James'in burun hizasına getiren genç cadının yüzünden saf nefret okunuyordu.
"Eğer bir daha Lily'nin yanına yaklaştığını görürsem- yemin ederim seni yaşatmam Potter. Şimdi o egolu kıçını alıp yanımızdan defol."
Ama James geri çekilmek yerine elini asasına götürmüştü. Remus'un "Yapma James!" demesine bile aldırmadan asasını kıza doğrultmuştu.
"Peki sen kimsin de James Potter'a emir veriyorsun?"
"Ben kim miyim?"
sorusunun ardından psikopatça sırıtan genç cadının dudaklarından dökülen büyülü kelime karşısındaki adamı odanın tavanına sıçratmıştı.
"Ascendio."
James aşağı düşerken genç kızın yaptığı Aresto Momentum büyüsü ile düşüşü yavaşlamış, zemin ile arasında santimetreler varken çakılmaktan son anda kurtulmuştu.
"Ben senin asla bulaşmaman gereken kişiyim, James Potter."
Lily'i kolundan tuttuğu gibi kızlar yatakhanesine sürükleyen kız gözden kaybolmuştu.
"James!"
Remus ve Sirius koşarak James'in yanına gidip onun kalkmasına yardım etmişlerdi. Sirius'un hafızasında bazı şeyleri uyandırmıştı 'gizemli' kız.
"Kimdi o kız? Lily'nin yanındaki?"
Sormadan edememişti. Öğrenmeliydi, bilmeliydi.
"Bir keresinde düello yapmıştık. Beni yenmişti. Adını bende bilmiyorum."
"Nasıl olur da... adını kimse bilmez..."
Burnunu tutan James garip konuşmuştu. Remus yaptığı şifa büyüsüyle burnunu düzeltirken cevap vermişti.
"Lily dışında kimseyle konuştuğu söylenemez. Ama bi keresinde Profesör Dumbledore'un ona Cruel dediğini hatırlıyorum."
"Cruel mı? Soyadı olmalı..."
Diye mırıldandı Sirius. Araştıracaktı. Bir ihtimal...
James ve Remus ile erkekler yatakhanesine çıktı genç adam. Belli belirsiz bir 'iyi geceler' mırıldanırken dalgınlıkla odasına girmişti.
Pijamalarını giyip yatağına uzanan Sirius, bakışlarını tavana dikip düşünmeye başlamıştı.
Kimdi o kız?

Çapkın | Sirius BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin