Monreo
Onun o güzel belini belini bağladığı siyah bir yağmurluk iyice öne çıkartmıştı. O kadar zarif duruyordu ki onun bu tavırlarını özlediğimi fark ettim. Hiçbir şey demeden kapıyı açtım kokusu arabama sinsin istiyordum. Onu seveceği güzel bir otelin restaurantına götürdüm. Portmanto da yağmurluğunu çıkartır çıkartmaz pişman olmuştum onu buraya getirdiğim için. İçinden bir çırpıda kurtulabileceği haki yeşili kendisini belli eden bir elbise giymek ile kalmamış seksilik katan o güzel vücut zincirini takmıştı. Onun bu güzelliğini gördükten sonra Hakan'a "yan masalara kimseyi almasınlar"
Diyerek oturacağımız yere doğru ilerledik herşey mükemmel gidiyordu. Ta ki o lavuk ile karşılaşana kadar. Beyza'yı satmıştı muhtemelen çünkü "hain köfte" dedi. Ayrıca benim hakkımda konuştular bana önce dağ ayısı sonra taş dedi iki saniye daha katlansaydım Beyza'nın benim hakkımda olan düşüncesini öğrenecektim. Müdahale edince beni tanıştırdı ve ardından defolup gitti.Beyza ile sohbet etmeyi onun yanlış anlamaları sonrası atarlanmasını özlemiştim. Aslında ona dokunmayı, kokusunu, doya doya öpmeyi de deli gibi özlesem de şimdilik karşılıklı sohbet etmek bile bana harika hissettiriyordu. Ona kendim hakkında ne düşündüğünü sordum ve kırgın olduğunu belirtti. Burak'ı asla affetmeyecekti o zaman bende ona Burak olduğumu söylemeyeceğim.
İkinci bir yemek için güzel bir bahane bulup kalktık. Arabada ilerlerken Hakan ile takip mesafesi açıldı ama yanımda Beyza olduğu için zerre aldırmadım. Bir anda etrafımı arabalar sardı ve iki el ateş sesi duyuldu. O an direksiyon hakimiyetini kaybederek arabayı ağaca çarptım çünkü tekerlerim kurşunlanmıştı. Sonrasında Beyza'ya baktım ani bir refleks ile
"Siktir, Beyza iyi misin?" Beyza bir an boş boş yüzüme baktı ve ardından gözlerini kapattı.
"Ulan olum sizi tek tek sikeceğim" diyerek Beyza'nın emniyet kemerini çözdüm ve kucağıma aldım Hakan çoktan gelmişti.
"Abi sıkıştırdılar yetişemedim"
"Hakan hemen doktoru ara bize gelsin. Sonra da toplan baskın yap, benim kıymetlimi kimse bu duruma düşürmez" diyerek arabaya bindim ve Hakan bizi eve götürdü.
Eve geldiğimde çoktan doktor gelmişti. Beyza'yı odama çıkarttım, Epilepsi hastası olduğunu söyledim. Ayrıca kafasını herhangi bir yere çarpmamıştı buna emindim muhtemelen korkudan bayılmıştı. Doktor sakinleştirici bir serum taktı uyandıktan sonra 24 saat uyumamasını söyledi ve gitti. Vicky, ben ve John aynı evde kalıyorduk hemen Vicky'nin odasına gidip Beyza için pijma vermesini istedim. Çıkarken de
"Vicky Beyza'nın üzerini sen değiştirdin"
"Tabiki ben değiştirdim Monri aksi mümkün değil" diyerek güldüBeyza için kıyafet aldığım kıyafetleri ona giydirdim en zorlandığım kısım ise siktiğimin vücut zinciriydi bir türlü çıkmak bilmedi ama kazanan ben olmuştum, ah Beyza bi kaznayım seni bak sana nasıl zincirler alacağım... Sonrasında, Beyza'nın katı kuralları olduğunu bildiğim için odamda ki koltuğu yatağa yakınlaştırdım ve onun elinden tuttum. Eskiden uyurken hep elimi sım sıkı tutardı asla bırakmazdı. Yine tuttum ve yine sıkıca kavradı elimi.
Huzuru bulmuştum onun tenine vuran ay ışığı güzelliğini ortaya çıkartıyordu. Uzun uzun baktım yüzüne hatta saçlarını okşayıp öptüm. Bir süre sonra onu izlerken huzurdan aylardır uyuyamadığım uykuya teslim oldum.
Beyza
Elim hasret kaldığı teni hissediyordu, sım sıkı bir şekilde Burak tarafından tutuluyordu, sonunda kavuştum ama ona inanılmaz kızgındım gözlerimi açıp kan kusacaktım sonra da onun göğüsünde huzuru bulacaktım. Gözlerimi açtığımda karşımda Burak yoktu hatta hiç bilmediğim bir yerde kolumda bir serum ile uzanıyordum. Elimi tutan kişi ise Monreo Bey'in ta kendisiydi ve uyuyordu. Hızla doğruldum ve elimi sanki ateşten çeker gibi çektim. Bu adam bende eski duygularımı gün yüzüne çıkartıyordu buna bir kere daha asla izin vermeyecektim.
Kıpırdanmam ile gözünü açtı ve bana baktı.
"Günaydın Beyza"
"Günaydın Monreo Bey"
"Dün bir saldırıya uğradık maalesef. Aldığımız büyük bir ihaleyi diğer şirket yediremedi ve bizi tehtid ettiler. Sende korkudan, bayıldın ama kafanı felan çarpmadın. Bende evim güvenli olduğu için seni buraya getirdim ve doktor çağırdım. Tedbir amaçlı 24 saat uyumaman gerekli"
Tam ona teşekkür edecekken gözüm sol taraftaki berjerin üzerine özenle konulmuş kıyafetlerime takıldı. Bi kıyafetlere bi Monreo'ya baktım ve
"Üzerini Vicky değiştirdi. Yan tarafta kalıyor."
Rahat bir nefes aldım ve
"Teşekkür ederim" dedim Monreo koltuktan kalkarak önce telefonundan birisine mesaj attı ardından banyo olduğunu düşündüğüm yatağın karşısındaki kapıya yöneldi. Kısa bir süre sonra çıktı. Bende elimi yüzümü yıkamak için kalkacaktım ki elinde bir şişe ile yanıma geldi
"Dur serumunu çıkartalım öyle git" diyerek elindeki solisyondan koluma döktü ve dikkatlice çıkarttı.
"Vicky'den dün gece rahat bir şeyler vermesini de istemiştim kıyafetler banyoda sepetin üzerinde. Ben aşağıya iniyorum hazır olunca gel kahvaltı yapalım." Diyerek odadan çıktı.
Of bu adam neden sürekli beni düşünüyordu ayrıca neden her dediğini yapıyorum ki. Beyza silkelen ve kendine gel diyerek banyoya doğru yürümeye başladım. Elimi yüzümü yıkadım ve üzerimi değiştirip aşağıya iniyordum ki birden zihnime dün olan olay ile ilgili bir sahne düştü.
"Siktir Beyza iyi misin?" Demişti bana Monreo evet evet yanlış hatırlamıyorum Türkçe konuşmuştu hemde gayet akıcı bir şekilde ama nasıl? Cihan ile konuştuğumuz gün ingilizce lütfen demişti. Bunu öğrenmem gerekiyordu ve kalleş cihan bana yardım edecekti. Şimdi hiçbir şey demeden kahvaltımı yapıp eve gidecektim.
Aşağıya indiğimde kocaman bir salon beni karşıladı sağ tarafta bahçeye bakan camın önünde kocaman yemek masası sol tarafta ise televizyon ve rahat görünen gri oturma grubu yer alıyordu. Ayrıca duvarlarda çok güzel tablolar vardı.
Masada Monreo, John ve Vicky oturuyordu üçü de gergin bir şekilde telefonuna bakıyordu. Beni görmeleriyle üçü de telefonunu bırakarak bana döndüler. Vicky'nin yanına oturdum
"Günaydın"
"Günaydın Beyza nasılsın?" Dedi Vicky
"İyiyim Vicky herşey için teşekkür ederim."
"Rica ederim ne demek" diyerek sıcak bir gülümseme ile karşılık verdi
John her zaman ki gibi cömertçe gülücük saçıyordu etrafına ve bana
"İnanılmaz korkuttun bizi Beyza"
"Bende inanılmaz korktum doğrusu'"
Diyerek tabağıma zeytin aldım. Ve ekledim
"İşinizde inanılmaz derecede profesyonel şekilde çalışıyorsunuz. Gözümle görmesem asla inanmazdım sizin aynı evde yaşadığınıza"
"Monreo soğuk olmasa biz daha sıcak davranacağız ama emir büyük yerden" dedi John
"Böyle olması gerekli" dedi
"Aslında böyle olmaması gerek" dedi Vicky tehtidkar bir şekilde.
"Vicky beni inanılmaz hayal kırıklığına uğrattın. Sen neden benim asistanlığımı yapıyorsun?"
"Büyük sorumluluk altında olmayı sevmiyorum. Aslında hiçbir şey yapmadan burada oturabilirim ama boş boş oturmayı sevmiyorum Beyza"
Ona karşı tebessüm ederek kahvaltıma devam ettim. Kahvaltı sonrası odaya çıktım. Dünkü kıyafetlerimi giydim ve aşşağıya indim o sırada Monreo ile karşılaştım.
"Nereye?"
"Evime gidiyorum Monreo Bey"
"Beyza lütfen iş dışında aramızdaki bu mesafeli sözcükleri atalım. Ayrıca benim yüzümden böylesin ve senin gitmene bir süreliğine izin veremem" diyerek elindeki telefonu bana uzattı ve gördüklerim ile başımdan aşağı kaynar su döküldü.
Telefonda ne vardı?
Monreo ile Beyza nasıl bir yol izleyecekti?
Beyza Monreo'nun gerçek kimliğini öğrenince ne olacak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürek Unutmaz (Tamamlandı)
ChickLitBir insan bir insana hem bu kadar benzeyip hem farklı olabilir miydi? diye düşündü genç kadın herşeyi onun ile aynıydı ama yüzleri farklıydı eskiden hayatında olan adam bu adamdan daha mı iyiydi? Gerçek neydi? Neden yıllar sonra aynı gözlere bakıp a...