24

56 6 0
                                    

Keyifli okumalar 🌸

Gözlerimi açtığımda, yanımda Monreo mışıl mışıl uyuyordu. O kadar yorulmuştum ki uçaktan inişimizi bile hatırlamıyorum. Muhtemelen Monreo yorgunluğunun üzerine birde beni taşımıştı. 

Başımı onun omzuna koyarak, boynuna burnumu gömdüm. Kokusu beni kendine çekiyordu. Onun dinlenmesi için sessizce kalktım.

Üzerimi değiştirip odamızın balkonuna çıktım. Telefonu elime alıp sigaramı yaktım. Aç karına sigara içmek benim favori alışkanlığımdı.
Annemi arayıp, ona iyi olduğumuzu, Mısır'a geldiğimizi söyledim.

Bir sigara daha yakıp Monreo'ya baktım çünkü acıkmıştım. Monreo ise uyanmış onaylamaz şekilde bana bakıyordu.
"Vazgeçmeyeceksin değil mi?"

"Hayır üzgünüm böyle alıştım."

"Yani küçücük kızsın da, normalde aç aç sigara içince tansiyonunun düşmesi felan gerek."

"Tamam bitmek üzere zaten hadi sen hazırlan da yemek yiyelim inanılmaz açım"

Bir şey söylemeden içeriye girdi. Banyodan çıktığında girip dişlerimi fırçaladım, çünkü sigaradan rahatsız oluyordu.  Kahvaltımızı yaptıktan sonra arabaya doğru yürümeye başladık. Meraklı bakışlar ile ona bakarken

"Evet Beyza hanım, bugün ilk olarak krallar vadisine gidip oradan da büyük kanyona geçeceğiz" diyerek elimin üzerini öptü.

"İlk gün olduğu için seninle az yer gezeceğiz malum akşam film izleriz. Yorulmaya gerek yok"

Ona bakıp"Cık, film izlemeyiz çekeriz" dediğimde gözleri arzudan büyüdü. Onun bu iradesiz haline gülerek yanağını öptüm.

Araçtan indiğimizde rehberimiz bizi karşıladı ve anlatmaya başladı.

"Krallar Vadisi ya da Firavunlar Vadisi, milattan önce 16. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar yaklaşık 500 yıllık bir süre boyunca 18. ve 20. Hanedanlık döneminde Yeni Krallık'ın firavunları ve dönemin ileri gelenleri için inşa edilen mezarların bulunduğu vadidir. Burada bir çok mezar yer alıyor" diyerek bize en ince detayına hatta efsanelerine kadar anlattı.

Ardından büyük kanyona giderek kızıl taşlardan oluşan kanyonda yemek yedik. Akşam saat altı gibi otele giriş yaptık.

O kadar çok yürümüştük ki inanılmaz derecede yorulmuştum. Soğuk bir duşun iyi geleceğini düşündüğüm için Monreo'ya ben duşa giriyorum dedim. Bana sinsi bir gülücük attı ama herhangi bir şey demedi.

Üzerimi çıkartıp yan tarafa koyarken, banyonun genişliği dikkatimi çekti. Beyaz rengin hakim olduğu banyoda iki lavabo vardı. Kapıdan girer girmez sol tarafta klozet tam karşısında duşakabin ve onun yanında ise küvet yer alıyordu.

Duşa kabinin olduğu tarafa yönelip suyu ayarladım. Hava o kadar sıcaktı ki gerçekten çöl iklimini iliklerime kadar hissetmiştim. Vücudumu ıslatırken kapıda ki hareketliliğe baktığımda Monreo üzerini çıkartıyordu. Kısa sürede üzerinde olan şeyleri çıkartıp yanıma geldi.

°•°•°
+18

"Çok sıcak birazcık ferahlamaya ihtiyacım var" diyerek beni fayans ile kendisi arasına sıkıştırdı. Ardından dudaklarımı öpmeye başladı.

Onun öpüşüne karşılık vererek kollarımı boynuna doladım. O ise beni fayansa iyice yapıştırdı. Ardından da bana sürtünmeye başladı. Onun bu hareketi beni zevkten dört köşe yaparken, daha çok hissetmek için parmak uçlarıma yükseldim.  Benim bu hareketim onu inletirken.

"Yaramaz kızım benim" diyerek ellerimi tuttu ve üstte birleştirdi. Ona dokunmak ve daha çok hissetmek istediğim için vücudumu ona daha çok yasladım ve öpüşümü daha da tutkulu hale getirdim. Deli gibi dudaklarını emmeye ve ıssırmaya başladım. Onunda beni öpüşü derinleşti ve erkekliği daha da sertleşmeye başladı.

Onun bu hali benim daha çok alev almamı sağlıyordu. Parmak uçlarımda durduğum ve boşalacağım için titremeye başladım. "Evet Beyza, benim için sırılsıklam olmanı istiyorum" dedi ve ellerimi bıraktı.
Boşalırken inlemeye ve onu öpmeye devam ettim.

Nefes nefese kaldıktan sonra beni tekrar kucağına aldı ve yatağımıza götürdü. "Defalarca boşal olur mu" dedi. Kulağıma eğilip onun dediği şeye boynunu yalayarak cevap verdim.

Hemen yine beni öpmeye başladı ama bu sefer klistorisimi deli gibi emiyordu. Altında bende zevkten deli gibi kıvranıyordum.

"Monreo, artık seni içimde hissetmek istiyorum" dedim nefes nefese.

Dünün aksine, bugün daha sert ve hızlı bir şekilde içime girmişti. Onun bu hareketi karşısında vajinamı sıkmam ile kendisinin inlemesi bir olmuştu.

"Ah Beyza inanılmaz derecede dar olan deliğini daha da dar yapıyorsun"
Diyerek temposunu daha da arttırmıştı.

Geçen gece de olduğu gibi yine nefeslerimiz birbirine karışmıştı. Beni inanılmaz derecede mutlu ediyordu. En önemlisi bana yetiyordu. Eminim bende ona yetiyordum. Bu gece ilk defa prezervatif takmayı unutmuştu. Bunu anladığım için hemen kalkıp ertesi gün hapını aldım. Sonrasında ikimiz de kısa bir duş alıp uyuduk.

°•°•°•°

Bu sabah Monreo'nun öpüşü ile uyandım. O kadar güzel bir his ki sevdiğin insan ile uyanmak. Günden güne hayatıma girerek benim her şeyim olmuştu. Onun kokusu olmadan artık uyuyamama bağımlılığım, nefesim, gülen yüzüm olmuştu. Onun yanağını okşarken bunları düşünüyordum

"Ne düşünüyorsun bakalım MRS. Alvise"

"Yavaş yavaş nasıl her şeyim olduğunu düşünüyordum"

"Beyza seni çok seviyorum. Ne olursa olsun benden gitme olur mu?"

"Olmaz Monreo ihaneti ve yalanı affedemem bu ikisi olmadığında her zaman yanındayım"  dedim. Kimse beni tutamazdı, hayatımda bir kere bir insana güvenmiştim ama bu büyük hata beni şuan ki konumuma getirdiği için mutluydum.

Konuyu değiştirmek için, "bugün ne yapıyoruz MR. Alvise?"

"Giza ve Sakkara piramitlerini gezip ardından da, Nil nehrinde tura katılacağız"

"Yaşasın bekle beni çözülemeyen kehanetler, seni çözmeye geliyorum" diyerek yataktan zıplayarak indim.

Kahvaltımızı yapıp, bizim için gelen araca binip piramitlerin olduğu yere doğru ilerlemeye başladık. Hayalimde çölün ortasında, yapılmış pitamitleri beklerken şehrin hemen arkasında hatta merkezi bir yerde olması beni şaşırtmıştı.  Dün ki rehber yine bize eşlik etti.

Anlattığına göre Sakkara piramiti "İmhotep tarafından inşa edilen bu piramit dünya üzerinde taştan yapılmış ilk anıt olarak kabul ediliyormuş hatta ilk basamaklı piramit örneklerinden biriymiş"

Eskiden bu insanlar bu kadar büyük bir eseri nasıl yapıyorlardı asla aklım almıyor. Günümüz teknolojisi ile bile yapımı çok uzun ve masraflı oluyor.

Pitamitleri gezdikten sonra, büyük Mısır müzesine geçtik. Burada ise firavunlara ait bir çok özel eşya ve ikonikleşmiş olarak bilinen çocuk firavun Tutankamon'un maskesi yer alıyordu.  İnanılmaz bir işçilik ile yapılmış altından maske büyüleyiciydi. 

Müzenin ardından Nil nehrine giderek tura katıldık ve yatta gün batımı eşliğinde yemek yedik. Herşey mükemmel bir şekilde gidiyordu. Bu anın bozulmasını asla istemiyordum.

Monreo'nun elini tuttum. "Bu mutluluk için gerçekten çok uğraştık Monri, eğer bir gün bir şey olursa lütfen ama lütfen birbirimizi dinleyelim olur mu?"

"Dinleyelim Beyzam" diyerek gözlerimin içine baktı. Öyle bir ifade vardı ki sanki ben seni dinlerim ama sen beni dinlemezsin güzelim der gibiydi.

Bölüm hakkında düşünceleriniz nedir?

Yürek Unutmaz (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin