Ürperti, usulca sırtından başına doğru yükseldi. Sanki soğuk bir el değmişçesine tüyleri diken diken oldu. İçgüdüsü her an tehlikenin içine düşeceğini söylüyordu. Sınavdakilere bakmak için usulca döndü. İlgisiz bakışları onları izliyor gibi görünse de etrafı tarayarak kimin ona bu denli düşmanlık beslediğini bulacaktı.
Meraklı birkaç bakıştan başka bir şey yakalayamadı. Alenen gözlendiğini düşünmüyordu. Her kimse dikkat çekmeyecek bir yerde olmalıydı ya da apaçık ortada olup gizli göz hapsinde tutuyor olmalıydı. Alanı çevreleyen binalara baktı sakince. Ani hareketlenmeyi yakaladı gözleri. Eski binanın ikinci katıydı. Komutanın odası. Bu odayı iyi tanıyordu çünkü daha öncesinde ona aitti.
O her kimse kaçmadan onu yakalamalıydı. Binaya hızlıca yürüyordu ki önü aniden kesildi. Gözetmenlerden biri dibinde bitmişti. Kaşları çatıldı ve ona önünden çekilmesini emredecekti ki artık komutan olmadığı aklına geldi.
"Binaya girmeniz yasak." Dedi keskin bir sesle. "Lütfen alana geri dönün."
Tekrar binaya kayan gözleri öfkeyle alevlendi ama dudaklarını dişleyerek bastırdı. Hiçbir şey demeden arkasını dönerek oradan uzaklaştı.
Eline tutuşturulan kağıt pek kaliteliydi. İmparatorluk armasının ihtişamı sert yüzeyi süslüyordu. Usulca açtığında okuduğu satırlar ilgisini bir nebze de olsa çekti.
"Sınavın ikinci kısmına geçtiğiniz için tebrikler. Size dağıtılan bu kartlarda yazan her bir soru özel olup cevabı vermeniz için bir gece mühlet verilmiştir. Tek bir kural var. Cevabı kartın arkasına yazıp herhangi bir zarar vermeden getirmenizdir. Aksi halde cevabınız kabul edilmeyerek diskalifiye olacaksınız." Bunu dedikten sonra arkasını dönüp orayı terk etmesiyle insanlar alanı koşarak terk etmişlerdi.
Reanna ise ne görevlinin dediklerine odaklanmıştı ne de soruya bir kez daha bakmıştı. Tek yaptığı dönüp tekrar pencereye bakmak olmuştu. Görebildiği tek şey ise göğe yükselen kasvetli binanın cansızlığıydı.
Odasına çekildiğinde mumun başında kağıtta ki yazıyı inceliyordu. Anlamsızca karalanan kelimeler kafa karışıklığına yol açıyordu. Sınavın kolay olmasını elbette beklemiyordu. Anlaşılan İmparator askerlerinin gücünü ölçtüğü kadar stratejik zekasını da görmek istiyordu. Ama dedi kafasında ki cılız ses 'Neden?'
Bütün sınavlar hep tek tip olmuştu ve çoğu en iyi kılıç kullanan üzerine kuruluydu. Neden şimdi böyle bir sınav düzenlemek istemişti? Parmakları çürük masa da tıkırdadı. Aşağıdan gelen gürültüyü, boğuk konuşmaları ve dikkatini bozacak kadar yoğun olan küf kokusunu bertaraf etti zihni. Ahenkle tıkırdayan parmakları zihnindeki çarkların dışa yansımaydı adeta ve gittikçe sabırsızlanıyordu. Sonra aniden hareketi kesti.
Tereddütle kağıdı burnuna yaklaştırarak tatlı keskin kokuyu duyumsadı. Diliyle dokunup kesinliğini kontrol etti. Kartı muma yaklaştırdı ve yazıların belirmesini büyük bir zevkle izledi. Cevabı yazmak için bir şeye ihtiyacı vardı ve nerede bulacağını iyi biliyordu.
Aşağıya indiğinde hanın tıka basa dolu olduğunu gördü. Dikkat çekmeden eski mutfağa doğru ilerledi. Üç kişi bulunuyordu daracık, ocağın harıyla sıcak olan mutfakta. Usulca içlerinden birine yaklaştı. Omzuna konan elle sıçrayan kız kirli yüzünü ona dönmüş, korku dolu gözlerle ona bakmıştı. Reanna içten içe kendine kızdı.
Elini çekerek ondan özür dilese de şüpheci, korkak hali değişmemişti. Kızdan istediği şeyi söylediğinde kızın gözleri ilk başta düşünceyle büyümüş ama sonradan hızlı küçük adımlarla raftan küçük bir şişeyi ona vermişti. Reanna hanın sahibinin bunu sorun edeceğini bildiğinden bir miktar para bırakmış ve kıza da gizlice para vermişti. Kız paraya şaşkınlıkla baksa da büyük bir iştahla atılmış ve kimse görmeden kirli, yırtık önlüğüne indirivermişti.
Reanna ise odasına çıkmış ve masaya oturarak işe koyulmuştu. Cevabını kısa ve öz cümlelerle kağıda yazarken çok mu ileri gittiğini düşünmüştü bir an ama bu fikirden hemen vazgeçerek komutana ulaşmanın kısa yolunun bu olduğuna karar vermişti.
Sabah aynı saatte toplanan insanlara baktı tek tek. Kimisi başı dik, ellerindeki kağıdı sıkı sıkı tutuyor, kimisi de sıkkın bir ifadeyle etrafı seyrediyordu. Bazılarının ise görevliye yalvardıklarını izledi göz ucuyla. Anlaşılan çoğunun kartı ya kaybolmuş ya da zarar verilmişti.
Tüm bunları es geçerek tekrar aynı pencereye kaydı bakışları. Kimse görünmüyordu ama bu daha çok şüpheliydi. Düne göre daha az görevli bulunuyordu etrafta ve çoğu girişlere konumlandırılmıştı.
Şüphesi tüm duyularını harekete geçiriyor, içgüdüsü bir şeylerin ters olduğunu fısıldıyordu. Temkinliliği elden bırakmadan etrafı kolaçan ediyor, vücudunu herhangi bir saldırıya karşı harekete geçebilmek için tetikte tutuyordu.
Cevabını teslim etme sırası ona geldiğinde görevlinin ilgisiz bir ifadeyle kartını almasını ve defterine bir şeyler karalamasını izledi. Sakin ve fazla titiz davransa da görevli, takırdayan parmakları sabırsızlığının bir göstergesiydi adeta. Diken üstünde diye geçirdi içinden Reanna.
Arkasını dönüp gitmeden önce istemsizce son kez dönüp baktı ve gözleri şokla büyürken yüreği şiddetle çarpmaya başladı. Tepki veremeden büyük bir gürültü tüm alanı kapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇKİN KRALİÇE
Historische RomaneGözleri soluk beyaz tende ve rengini yitiren kızıl saçlarda dolandı. Zayıf bedeni göğsüne çekerken gözyaşları haykırışlarıyla karıştı ve geçtiği her yeri yaktı. İmparatorluğu huzurlu bir güne uyandırmış olsa da kendi sonsuz bir karanlığa ve acıya gö...