4

424 41 67
                                    


Şehrin dar sokakları pek tekinsizdi. Uzun yıllar süren savaş açlığı ve kıyımı getirmiş ellerinde ne var ne yok yağmacılara giden halk bitap düşmüştü. Baca tütmeyen evlerin önü kemik bedenlerle doluydu. Çocuklar analarının kucağında açlıktan ölüyor hayata tutunmak istercesine sıska kolları annelerinin kıyafetlerini bırakmıyordu. Neşeyle dolan şehrin yerini şimdi kasvetli bir hava sarmış Azrail durmadan tırpanını sallar olmuştu. Savaşın sınır şehre yaptıkları bu kadarla sınırlı kalmaması akla daha vahim sonuçları getiriyordu. çoğu aile çekip gitse de bazıları o kadar şanslı olamıyordu. Genç asker tüm bunları gözlerken ifadesiz gözleri ve yüzü pek bir şey anlatmıyordu. Üstündeki siyah zırhı kızıl ay'ı gururla vurguluyordu. Onu görenler korkuya geri çekiliyor kapanan panjurlar istenmediğini apaçık ortaya koyuyordu. Umursamadı tıpkı diğer her şey gibi. Eğer lideri bu durumu görseydi öfkeden köpürür bu nankör halkın onları düşmanlardan koruyor olduğumuz için ayaklarımıza kapanmaları gerektiğini söylerdi. Ama genç asker hiçbir zaman o tiksinç adama katılmamış aksine hiçbir suçu olmayan bu insanlara yıkımı getirdikleri için af dilemeleri gerektiği kanısına varmıştı.

Daha dar sokaklara adım atarken tüm bunlardan uzaklaşmak istedi. Derin bir nefes verirken çaresizce elini kısacık kızıl saçlarından geçirdi. Bir erkek gibi kesilen saçı savaş meydanında oldukça büyük kolaylık sağlıyordu. Amaçsızca dolanırken ordunun dinlenme yerinden oldukça uzaklaşmıştı. Geri dönmeye karar verirken isteksiz adımları kadın çığlıyla kesildi. Keskin kulakları yeri tespit ederken koşar adım yürümeye başlamıştı bile. Dar sokağa girdiğinde beyaz ay alayından 2 askerin bir kadının üstüne tabiri caizse çullandıklarını gördü ve hareketlerine bakılırsa niyetleri pek de iyi değildi. Genç asker öfkeyle soludu. Asker arkadaşlarına hiçbir zaman kılıcını öldürme amacıyla doğrultmamıştı çünkü öyle olması gerektiği öğretilmişti lakin yine bu fikre katılmıyor kılıcının kim olursa olsun haklıyı koruması gerektiğini düşünüyordu. Karşı tarafta asker yoldaşları olsa bile. Adımlarını atarken kılıcını çekmişti bile.

"Hemen ondan uzak durun." Öfkeli sesi ince sesine ters düşmüş ve istenilen etkiyi yaratamamıştı. Askerler arkalarını dönerken pis sırıtmalarını sürdürdüler. Kadının ince kolunu tutan asker yüzüne oturan sırıtmayla onu süzdü. Üstündeki kızıl ay'ın sembolü göz alıyor olacak ki orada daha fazla oyalandı.

"Sen şu kızıl pisliklerdensin he." Arkadaşı yüzünü buruştururken ikisinin de bundan hoşlanmadığı su götürmez bir gerçekti.

"İşime karışma kızıl p*ç." Adam tekrar önüne dönerken onu pek de umursamamıştı. Genç askerin gözleri koyulaşırken öfkeyle üzerine atıldı ve yumruğunu yanağına geçirdi. Esaslı atılan yumruk adamın geriye tökezlemesine ve kadını bırakmasına neden oldu.

"Sana onu bırakmanı söyledim." Kılıcını tehditkar olacak şekilde doğrulturken duruşu savaşa hazırdı.

Asker patlayan dudağında ki kanı silerken yüzü öfkeden kıpkırmızıya dönmüştü. Arkadaşıyla aynı anda kılıçlarını çekerlerken karşılarındaki yeni yetmeyi yeneceklerine dair hiç şüpheleri yoktu.

"Siz kızıl p*çler her zaman bizden üstün olduğunuzu düşünüyorsunuz. Görünüşe bakılırsa senin gibi bir çocuğu aralarına almaları ne kadar battıklarını gösteriyor." Alaycı kahkahaları aşağılama doluydu.

Genç asker öfkeyle dişlerini gıcırdattı. Kadın olmasından ve küçük olmasından dolayı hep aynı muameleyi görüyor olmak sinirden köpürmesine neden oluyordu.

"Az önce kızıl p*çten bir yumruk yedin ama" özellikle kızıl p*çi bastırarak söylemişti ki yerdiği şeyle aşağılana bilsin diye. Adamın sırıtan ağzı kızgınlıkla kasılırken hedefine ulaştığını gösteriyordu. Şimdi sıra ondaydı.

SEÇKİN KRALİÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin