Son zamanlarda çok yoğun olduğumdan bölümü anca atabildim. Sabırla beklediğiniz için teşekkürler 😊
Upuzun bir bölümle sizi baş başa bırakıyorum.
Reanna ilk balosunu hatırlıyordu da ilk savaştan galibiyetle döndükleri zamandı. Kral başarılı askerlerini kutlama seremonilerinde ödüllendirmiş ve Reanna'ya üstün başarılarından dolayı bir unvanla soyadı vermişti. Kazanılan toprakların hazinelerinin yarısı belki de kutlamalarda harcanmıştı. Kraliyet balosuna ise ilk defa gittiğinden ayran budalası gibi süslerden ve altından gözünü alamamıştı. O zaman ki toyluğuna bilmişlikle gülüyordu şimdi.
Caleb yanına geldiğinde geniş kanatlı kapılardan giren soyluları inceliyordu. Yaveri ciddi bir suratla dikiliyordu. Üzerinde özel durumlar için olan şık üniforması vardı. Tıpkı Reanna gibi.
"Efendim Sör Adrian'ın acil bir işi çıktığından balodan ayrıldıklarını bildirdiler. Yetkinin ise sizde olduğunu ilettiler. Ayrıca Kral sizi çağırıyor." Dedi ciddi bir sesle.
Reanna istemsizce eskiden Sör Adrian'ın durduğu yere baktı. Gerçekten de prenslerle ve birkaç soyluyla oluşturduğu toplulukta yoktu. Ona kaydı gözleri hemen istemsizce. Alastair uzun ve heybetli vücuduyla hemen seçilebiliyordu. Ciddi olduğunu varsaydığı bir konuşmayı dinliyor, arada bir kafasını sallıyordu. Siyah saçlarını geriye doğru taramış ve birkaç tutam anlına dökülmüştü. Resmi kıyafetlerinin içinde her zamankinden farklı duruyordu. Yarım beyaz pelerin sağ omuzundan sarkıyor altın şeritli beyaz pantolonuna eşlik ediyordu. Şık, güçlü ve kendinden emindi. Beyaz eldiveniyle kaplı ellerinin kavradığı bardak hala doluydu. Gerçi Alastair içmeyi pek sevmezdi çünkü zihnini bulandıran kontrolünü kaybettiren şeylerden nefret ederdi. Kaşlarının çatıldığını gördü ve ağzının sert birkaç kelime söylemek için gerildiğini. Oysa ki hemen yanında duran kardeşi Alaric bir o kadar rahattı. Simsiyah bir takım giymişti ve konuşmalarla ilgilenmediği sıkkın suratından anlaşılıyordu. Bardağını ise en son kafasına dikerek belki de yeni bir içki bulmak için gözlerini etrafta gezdirdi. En sonunda gözlerini onlardan çekerek Caleb'e döndü.
"Tamam yerine dönebilirsin. Unutma en ufak sorun da bile beni bilgilendir. Diğerlerine de ikinci bir emre kadar yerlerini terk etmemelerini söyle." Caleb selam verip arkasını dönerek soylu kalabalığına karıştı. Şimdi ise kralın yanına gitmeliydi.
Kral salonun en üst noktasında tahtında oturuyordu. Gözleri bir mücevher gibi parlıyor kırmızı kürklü peleriniyle tezat oluşturuyordu. Tacı göğe yükseliyor ululuğunu gözler önüne seriyordu. Gücü alanı öyle bir çevreliyordu ki buradaki tek mutlak hakimdi. Önünde durarak reverans yaptı. Kral'ın bakışları ilgiyle ona kaydı.
"Majesteleri" dedi sakin bir sesle.
"Üsteğmen" diye selamladı onu kral. "Olağandışı bir durum var mı?" dedi merakla.
"Hayır Majesteleri." Dedi olağan bir sesle. Kral gülümsedi. Gözlerine kadar ulaşan bir gülümsemeydi bu. "Sör Adrian'ın yerini en iyi şekilde dolduracağından eminim." Gözlerini kısarak Reanna dan balo salonuna kaydırdı sert gözlerini. Bakışları her bir misafirin üstünde bir müddet dolanıyordu. "Dikkatli olmalısın" dedi sonra Reanna'ya bakarken. Sesi kısılarak yumuşak bir tona bürünmüştü. Sanki başka bir şey düşünüyor gibiydi.
"Ben ve adamlarımın sizi en iyi şekilde koruyacağından kuşkunuz olmasın. Aksi takdirde tüm sorumluluğu almayı kabul ediyorum." Dedi kararlı bir sesle. Kral kaşlarını kaldırarak eğlenir bir ifadeyle baktı. Sonra kahkaha attı. İçten gelen bu ahenkli sesler gürdü ve çevresindeki birkaç kişinin dönüp bakmasına neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇKİN KRALİÇE
Fiksi SejarahGözleri soluk beyaz tende ve rengini yitiren kızıl saçlarda dolandı. Zayıf bedeni göğsüne çekerken gözyaşları haykırışlarıyla karıştı ve geçtiği her yeri yaktı. İmparatorluğu huzurlu bir güne uyandırmış olsa da kendi sonsuz bir karanlığa ve acıya gö...