Uzun bir bölümle hepinize merhaba.
Keyifli okumalar...
Gecenin puslu anında yedi kişi şehrin en ücra köşelerinde farklı yerlerde yol alıyordu. Reanna güvendiği beş adamını Davonier şehrinin farklı kısımlarına yerleştirmiş, gözcülük yapmaları için onlara farklı görevler vermişti. Gözleyecek, dinleyecek ve kafalarına işleyeceklerdi. Kendisi için ise şehrin en zengini olan Bay Kelain'in evinde hizmetçilik işi bulmuş, böylece şüphelendiği Alacurd'un sermaye kaynağına bir adım daha yaklaşmıştı. Kaynaklarına göre konakta pek de legal olmayan işler dönüyordu ama Bay Kelain o kadar akıllı bir adamdı ki kanunların açığını gözleyerek illegal işlerine kulp buluyor, sinsi zekasıyla Alacurd'u beslerken iki yüzlülüğüyle sadık bir soylu profili çiziyordu.
Reanna elbette araştırmasını ilk buradan başlatmaya karar vermiş, adamları şehrin nabzını tutarken kendi canavarın karanlık inine girmişti. Canavarı uyandırmadan ona yaklaşacak ruhu bile duymadan istediği şeyi alarak ini terk edecekti. Riskli, hatasız ve uzun zamanlı bir plandı ama kusursuz olması da burada yatıyordu işte. Tek hamlede haini tereyağından kıl çeker gibi bulacaktı.
Bu süreci elbette kraldan ve bu yedi kişiden başka kimse bilmiyordu. Bu yüzden adamlarının ve kendi yokluğu dikkat çekmesin diye kral sahte görevlendirmeler çıkarmış şüpheye yer bırakmamıştı. Caleb bu süreçte hem Sör Adrian'ın yaverliğinden hem de bölüğün eğitiminden sorumlu olacaktı. Şimdi ise asıl plana odaklanma zamanıydı ve önündeki beyaz kapıyı çaldığı an da maskesi yüzüne yapışacak küçük savunmasız sevimli kız rolüne bürünecekti.
Bay Lennon, Bay Kelain'in odasından az önce dönmüş yorgunlukla elindeki sönmeye yüz tutmuş mumla odasına yürüyordu ki telaşlı bir hizmetçinin ona seslenmesiyle duraksadı. Hizmetçi onu bulduğu için sevinçli görünüyordu biraz da çekingen. Sabırla nefeslenmesini en sonunda da konuşmasını bekledi.
"Efendim. Arka kapıda sizi görmek isteyen iki kişi var. Dün sabah iş görüşmesi için gelen kişi olduğunu söylüyor." Dedi genç kız fazla yüksek sesle. Bay Lennon'ın kaşları çatılarak yüzü düşünür bir ifadeye büründü. Gün içinde o kadar çok kişiyle muhatap oluyordu ki çoğu zihninin arkasında yitip gidiyordu. Kim olduğunu merak ederek kapıya doğru seğirtti. Alık hizmetçi kapıyı açık bırakmıştı ve iki karaltı dışarıda duruyordu. Hizmetçiye dönerek bariz olan kuralı bozduğunu konuşmadan öfkeli bakışlarla anlattı. Genç kız da yaptığı hatanın farkına vararak korku dolu bir yüzle sinmiş, gittikçe küçülmüştü. Bay Lennon cezasını sonra vermeye karar vererek karaltılara yaklaştı. Soluk ay ışığı arkalarından vurduğundan yüzleri gözükmüyor sadece uzun boyları apaçık seçiliyordu.
Zayıf mum alevi yüzleri aydınlattığında ister istemez duraksadı. Genç kadın adama nazaran bir adım önde ve kapıya daha yakındı. Siyah saçlarını sıkı bir topuzla arkasında toplamış soluk yüzü ortaya çıkmıştı. Bakışları çekingen vücudu gerginlikten kıpır kıpırdı. Sürekli önünde birleştirdiği elleriyle oynuyor utangaç bakışlarını bir o yana bir bu yana kaçırıyordu.
Kahyanın konuşmasına izin vermeden öne atılarak hevesle konuştu. Gözleri pas parlak fazla tez canlıydı.
"Bay Lennon ben Sophia hatırladınız mı? Dün sabah iş görüşmesi için gelmiştim. Siz de yarın işe başlamamı söylemiştiniz." Tiz sesiyle hızlı hızlı konuşuyor arada kelimeleri yutuyordu. Hatırlıyordu bu kızı. Dün görüşme için gelmiş ve işe neden ihtiyacı olduğunu kendini fazlaca acındırarak anlatmıştı. Fazla toy ve aptaldı. İşte bu iki şey seçilmesinde ki en önemli kriterdi. Yoksa bir referans mektubu bile olmadan işe alamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇKİN KRALİÇE
Ficção HistóricaGözleri soluk beyaz tende ve rengini yitiren kızıl saçlarda dolandı. Zayıf bedeni göğsüne çekerken gözyaşları haykırışlarıyla karıştı ve geçtiği her yeri yaktı. İmparatorluğu huzurlu bir güne uyandırmış olsa da kendi sonsuz bir karanlığa ve acıya gö...