Alanın her tarafından gelen patlamalar büyük bir infial yaratmış ve insanların sağa sola kaçışmalarına neden olmuştu. Reanna ise alanı kaplayan toz bulutundan etkilenmeden görevliye ulaşmaya çalışıyordu ama masanın başına geldiğinde onu görememişti. Anlaşılan karmaşadan fırsat kaçmıştı. Dişlerini birbirine geçirdi hırsla. Etrafı kolaçan etti keskin gözleri. Ondan ne de yanındaki yardımcısından eser yoktu.
Eğilerek masanın altına baktı ve pek de uzakta olmayan kalıntıları gördü. Gördüğü şeyin bomba olduğunu sanmıştı ama bunlar her yerde kullanabilirliği olan sis bombalarıydı. Ellerine aldığı parçaları daha sonra incelemek üzerine cebine attı. Askeri binaya yönelecekti ki yolun kapandığını gördü. Vakit kaybetmeden alanın en yüksek yerine koşmaya başladı. Görevlilerden kimse yoktu ve o an içine bunun bir terör saldırısı olabileceğine dair içine büyük bir şüphe düştü. Zarar verecek bir etken madde kullanmasalar da pekala gözdağı vermek için yapmış olabilirlerdi. Saray kraliyet askerleri tarafından korunsa da şuan için halk tembel şehir askerlerinin inisiyatifine kalmıştı.
Kapılara yığılan insanlardan anlaşıldığı kadarıyla içeride kapana kısılmışlardı. Burada ki herkesin askerlik geçmişi olduğunu düşünüyordu. Kraliyet ordusuna katılmak için belli eğitimlerden ve dayanıklılıktan geçmek zorundaydın. Bunu şuan ki durum için bir artı olarak düşündü. Böylece sıradan bir insana göre daha kolay hizaya sokulacaklardı.
Sınav için kullanılan gonga tüm hızıyla vurdu. Etrafta yankılanan ses tüm karmaşanın anında kesilerek kafaların sese yönelmesine neden oldu.
"Hemen ellili gruplar olacak şekilde hizaya geçin." Gür, sert sesi emrediciydi ve reddi kabul etmiyordu. Kafa karışıklığıyla dolu suratların yakınmalarla hizaya geçmesini izledi. Tüm itirazları ve öfkeyi elini kaldırarak susturdu.
"Sen de kimsin ve neden seni dinleyecekmişiz."
Gruba dahil olmayan uzaktaki düzensiz birliğe baktı sakin gözlerle. Adam ise onun aksine pek bir asabiydi.
"Buradan çıkmak istiyorsan bunu sağlayacak olan kişiyim." Yaka kartında yazan kocaman sayıyı gösterdi sonra. "Ben de sizin gibi sınav için burada bulunuyorum." Adamın kaşları çatılsa da herhangi bir şey demedi. Bu belirsizlikten en az kendisi kadar kurtulmak istiyordu anlaşılan. Ölüm korkusu gereksiz guruna ağır basmış olmalıydı. Hepsi aynı gemideydi ve bu fırtınadan sağ çıkmaları için kaptanı sorgulamamalıydılar.
" Sen, sen ve sen" dedi ön sırada bulunan oldukça atletik duran kişilere bakarak. Sonra duvarın belli noktalarını göstererek devam etti. Gözcü kuleleriydi bunlar. "Gösterdiğim noktalara çıkın ve gördüklerinizi bana bildirin."
İlk birliğe döndü. Çoğunun silahı yanındaydı. "Alanı kuşatın."
İkinci ve üçüncü birliğe dönerek son emrini keskin bir dille verdi. "Kapıları kırın."
Büyük kütükler kapılara çarpıyor gürültüye neden oluyordu. Reanna gözcü kulelerine bakarak herhangi bir şey bekledi ama beş dakika önce de söylendiği gibi alanın çevresinde kimse yoktu. Kaşlarını çattı. Hala bu işte bir bit yeniği olduğunu düşünüyordu. Askerler çoktan gelmiş olmalıydılar ama bunca hengameye rağmen kimse yoktu.
Eliyle yüzünü sıvazlayarak derin bir nefes alıp verdi. Bir şeyleri gözden kaçırıyordu ve bu fena halde canını sıkıyordu. Sonra ilk başından beri tüm söylenenleri geçirdi zihninden. Onu dürtükleyip duran ayrıntının ne olduğunu bulacaktı.
Şokla gözlerini açtı ve derin bir iç çekişle kafasını yukarı kaldırdı. Gözleri her bir açıklığı yüksekliği taradı. Düşündüğü şeyin mümkün olabileceği tek yer kalıyordu. Hızla gözcü kulelerinden birine tırmandı. Adamın şaşkın bakışları altında tüm alanı, askeri binayı taradı ve aradığı şeyi bulunca kendini heyecanlanmaktan alamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇKİN KRALİÇE
Ficção HistóricaGözleri soluk beyaz tende ve rengini yitiren kızıl saçlarda dolandı. Zayıf bedeni göğsüne çekerken gözyaşları haykırışlarıyla karıştı ve geçtiği her yeri yaktı. İmparatorluğu huzurlu bir güne uyandırmış olsa da kendi sonsuz bir karanlığa ve acıya gö...