21

206 29 3
                                    

Okuyan, yorum yapan ve beğenen tüm okuyucularıma teşekkürler 🤩

Keyifli okumalar...

  Reanna koşar adım Ethnes misafirlerinin ağırlandığı malikaneye giderken her bir adımda endişesi onu çıldırtacak kadar artıyordu. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi? Kim yapmıştı? Ya Maria o iyi miydi? Gerçi yanında ona yetişmeye çalışan Caleb kraliçe için herhangi bir şey dememişti. Açıkçası ona sormaya da korkuyordu. Ölümleri çok büyük sorunlara neden olacaktı.

Dönen başı adımlarını yavaşlatırken keskin bir ağrı saplandı. Nefes nefese kalmıştı ve kendini hiç olmadığı kadar hasta hissediyordu. Kafasını hızla sağa sola sallayarak kendine gelmeye derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı ama içinden bir ses durumun çok daha kötüye gideceğini ve bundan sonra başının daha çok ağrıyacağını söylüyordu. Dişlerini sıktı kırarcasına. İşte yine başarısız olmuş ve yolları ne kadar değiştirmeye çalışırsa çalışsın kader onu yine kötü sona götürüyordu. Ne için vardı o zaman? Ne işe yarıyordu? Asıl hain ondan bir kez daha can almıştı ama o daha bir arpa boy yol gidemiyordu.

"Efendim iyi misiniz?" dedi Caleb endişeli bir sesle. Gözlerini kapatan elinin altından ona yandan bir bakış attı. Gözleri kızarmış olmalıydı çünkü batıyor ve yanıyordu. Artık nasıl baktıysa Caleb yutkunmuş ve geri çekilmişti. Ona hiçbir şey demedi boğazı yanıyor ve konuşamayacak kadar kuruydu. Sanki içindeki alev topu vücudundaki tüm suyu tüketiyordu.

İki askerin beklediği odaya gelene kadar durmadı. Beyaz erler ona kısa bir bakış attıktan sonra iki yana açılarak odayı gözler önüne serdi. Malikânenin çalışma odası olarak nitelendirilebilecek olan yer oldukça genişti. Masa da kral oturuyor Alastair, Eckhart, Sör Adrian ve kraliyetin baş hekimi ayakta hep bir ağızdan konuşuyorlardı. Maria ise yüzünde keder ve öfke dolu bir ifadeyle koltukta oturuyordu. Ağlamak istiyor da kendini zor tutuyormuş gibi gözleri kızarmıştı. Vücudu dik bakışları dalgın olsa da kararlıydı. Halkından önemli destekçilerini yitirmiş olmasına rağmen katili bulmak için güçlü duruyordu.

Kapı kapanır kapanmaz sesler kesildi ve tüm yüzler ona döndü. O ise tek bir kişiye krala bakıyordu. Reverans yaparak doğruldu. Kral sakin görünse de öfkesi koyulaşan gözlerinden anlaşılıyordu. Haine olan öfkesi.

" Suikast girişiminin arkasındakini bulacağına dair kendine oldukça güveniyordun." Dedi Dük Eckhart aşağılayıcı bir ifadeyle bakarak. "Ama görüyoruz ki beceriksizliğin ölümlere neden oldu." Dedi yargılayıcı bir kibirle.

"Lütfen onları isimleriyle anın. Onlar benim halkımdı." Dedi Maria. Geldiğinden beri ilk kez konuşuyormuş gibi sesi çatallı çıkmıştı ama tınısındaki keskinlik sertti. Dük Eckhart homurdanarak ondan yana hiç de hoşnut olmayan bakışlar atsa da başka bir şey demedi. Şimdi Maria'nın bakışlarını üstünde hissediyordu ama ona dönmeyi reddetti. Bakışlarında ki o hayal kırıklığını görmek istemiyordu. Ona söz vermişti. Solorus da olduğu sürece onu her şeyden koruyacağına ama gel gör ki yasın pençesinden korumaya gücü yetmemişti. Önüne siper olduğunu düşünmüştü ama arkasından onu yakalayan sinsi kederi öngörememişti.

Başına bir kez daha keskin bir ağrı saplandığında yüzünü buruşturmamak için kendini zor tuttu. İfadesiz maskesi çatlamak üzereydi.

"Suçumu kabul ediyor ve cezalandırılmayı hak ediyorum Majesteleri." Dedi çatallı bir sesle. Yorgunluğu ister istemez sesine de yansımış ve kuruyan boğazı çatırdamıştı. Diz çöktü ve kafasını eğerek boğuk sesle konuşmaya devam etti. "Vereceğiniz her cezaya razıyım lakin haddim olmayarak soruşturmayı benim yönetmeme izin vermenizi istiyorum." Yutkundu. Kimseden çıt çıkmıyordu. "Katilleri bulacağıma şerefim üzerine yemin ederim." Dik bakışlar yorgun bedenini delip geçiyor buram buram güvensizlik kokuyordu. Ama en çok Alastair'in ne düşündüğünü merak ediyordu. Nasıl bakıyordu ona? Hayal kırıklığıyla mı? Kızgınlıkla mı? Suçlayıcı mı?

SEÇKİN KRALİÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin