CerenPacar bu bölümü sana ithaf etmek istiyorum. Güzel yorumun ve beğenin için teşekkürler🤩
Balodan bir ay sonra Ethnes ile resmiyete dökülen antlaşma belki de Sodom'a vurulan büyük bir darbe olabilirdi. Bu durum Reanna'yı biraz rahatlatsa da hala içini kemiren kurtçuklar vardı. Ne yaparsa yapsın bir şeyleri kaçırıyormuş gibi hissediyor, bundan nefret ediyordu. Özellikle Hekim Obyen'in ortadan kaybolması fena halde canını sıkıyordu. Balo da ki o hengâmeden günler sonra bulabildiği küçük bir zamanda onu ziyarete gitmişti yanında ağzına kadar dolu bir kese ile beraber ama evine vardığında ne gelen vardı ne giden. Bunu biliyordu çünkü Alastair ile yaptıkları son konuşmanın minik izleri hala duruyordu.
Başına bir şey gelmiş olabileceği düşüncesi ihtimali oldukça yüksek olsa da torunuyla kaçmış olabileceğini de düşünmeden edemedi. Her iki türlü de yazık olacaktı çünkü Hekim belki de ülkede ki en iyisiydi. Onu elinden kaçırmak ileri ki planları için büyük bir kayıptı.
Başka bir sorun ise Alaric ve Dük Eckhartdı. Tartışmaları kıyı da köşe de kalsa da Reanna'nın gözünden kaçmamış, Alaric'in fazla fevri davranışları şüphesini görmezden gelemeyeceği kadar alevlendirmişti. Dük Eckhart'ın araştırmaya çomak sokmaya çalışması ise gözden kaçmamıştı. Belki ihanete ortak olmuş olabilirdi ya da daha fenası planlamış olabilirdi. Kıyı da köşede kalan eski anılar için zihnini yokladı. Her zaman düşük sınıfı hor görür, onuru için yaşardı. Dük'ün savaş meydanında verdiği cesurca muharebeleri de biliyordu. Kral'a olan sadakatini. Adını hiçbir ihanetin içinde de görmemişti. Tabii dedi iç sesi bu suikast de parmağı olduysa o başka. Alacurd'a baskın yapıp bilgileri alabilirdi ama örgüt başarısızlıklarından sonra yer değiştirmiştiler. Alastair'in araştırma ekibi hala izlerini sürüyor olsa da Reanna gerçek hainin bulunamayacağını biliyordu. Sürekli piyonla oyalanıp duruyorlardı ve bu Reanna'nın daha sabırsız olmasına neden oluyordu.
Alaric ise bambaşka bir muamma ve sinsi bir tehditti. Anılarında hovarda ve çekilmez biri olarak kalmıştı Reanna'nın. Alastair'in gölgesi altında kalmaktan nefret ettiğini biliyordu mesela Reanna. Birçok kez aynı ortamda bulunsalar da öyle pek konuşmuşlukları yoktu. Kırmızı gözlerindeki o kibir onu sevmemesinde ki en büyük etken olabilirdi. Düşmanlar tarafından pusuya düşürüldükten sonra akıntıya kapılmış ve bedeni bulunamamıştı. Pri nehrinin serin suları çok deli aktığından kısa sürede gözden kaybolmuştu. Ta ki Reanna'nın öldürüldüğü geceye kadar. O delice bakan gözleri ve vahşi hareketlerini unutamıyordu. Kendi babasını nasıl öldürdüğünü, abisini nasıl öldürmeye kalktığını. Nasıl kurtulmuştu? Tahta hak eden birini oturtacağını söylemişti ama kimdi? Hain miydi? Düşman mı? Şuan aralarında mıydı yoksa onu daha önce hiç görmemiş miydi?
Bilmediği o kadar şey vardı ki patlayacak gibi hissediyordu. Geleceği değiştiriyor olabilirdi ama yaptıklarının daha iyi bir sonuç doğuracağı meçhuldü. Belki de daha kötü olaylara kapı aralamıştı ya da o kapıyı kapatıp kilitlemişti. Şimdi ise ihtimaller denizinde rüzgâr olmadan teknesiyle süzülüyordu. Belirsizlik nefretinin temelinde yatan yegâne histi. Çünkü peşinden sıkıntıyı getirirdi ve sıkılmak insanlığın belki de en büyük lanetiydi. Yerinden kalkarak düşüncelerini bir kez daha bastırdı. Şuan yapması gereken başka bir şey vardı. Bu yüzden vakit kaybetmeden kütüphaneye yürüdü.
Alyssa'yı yine kitapların başında onları okşarken buldu. Önünde sürüklediği tekerlekli raf tıka basa kitap doluydu ve Alyssa her birini yavaşça alıyor ve narin bir okşamayla rafına yerleştiriyordu. Hayranlığı onu dalgınlaştırmıştı öyle ki Reanna dibine sokulana kadar onu fark etmedi. Reanna en sonunda yavaşça adını söyledi. Alyssa yerinden hafifçe sıçrarken korku dolu bakışları Reanna'yı buldu. Rahatlamayla gevşese de bedeni hala tedirgindi. Onu burada beklemiyor gibi şaşkınlıkta gizlenmişti bakışlarda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇKİN KRALİÇE
Historical FictionGözleri soluk beyaz tende ve rengini yitiren kızıl saçlarda dolandı. Zayıf bedeni göğsüne çekerken gözyaşları haykırışlarıyla karıştı ve geçtiği her yeri yaktı. İmparatorluğu huzurlu bir güne uyandırmış olsa da kendi sonsuz bir karanlığa ve acıya gö...