-5-

124 15 2
                                    

Okulda artık sessiz çocuktum. Herkese bela olan Jeno yerine yenisi gelmişti. Belki de gelmemişti garanti veremem.

Sınıfım yine aynıydı 12A. Etrafındakilerin bana bakışlarından nefret ediyordum. Kesin dedikodumu da yapmışlardı.

Boşu boşuna kaybettiğim 3 ayı telafi etmemin yolunu bulmam gerekiyordu. Belki sınıfın en zekisinden not dilenirdim.

En zekisi de Jisung diye bi çocuk. Onunla hiçbir tanışıklığımız yok. Aynı sınıfta olmamıza rağmen konuşmamışımdır.

İlk döneme göre daha az kalabalıktı. Açığa geçenler olmuştu bariz. Ve bizimkiler de gidince...

En arka sıra hep benimdi. Geçip oturdum. Sessizce sınıfın doluşunu izlerken gelenler de beni izliyordu.

"Omo! Jeno gelmiş" diye bağırdı Renjun. Her seferinde bu tepkiyi verecek mi bu çocuk?

O da bizimle aynı sınıftaymış. Jaemin gibi nakil gelmiş dönem başında. Shotaro ise yan sınıfta. Bu sabah yüzüme bakmadı bile.

Yanıma oturmasını istedim. Bu baskıdan ancak onun yardımıyla kurtulurdum.

"Yanıma gel Ren" dedim. Sesimi duyan herkes yine bana baktı.

"Bakmayın lan bana! Sanki daha önce görmediniz" diye bağırdım. Bela olmayacaktım ama kendimi de ezdiremezdim bir park çocuğuna yakışmazdı bu.

Sınıf tamamen dolduğunda hoca da girdi. Şaşkınca bana baktı. Böyle uzun uzun inceledi. Bu herifi oldum olası sevmedim. Yıllardır dersime giriyor. Direkt bana baktı.

"Lee Jeno?"

"Tarih hocası Bay Lee?"

"Jeno?"

"Bay Lee?"

"Jeno?"

"Bay Lee?"

"JENO!"

"LEE HOCAM!"

"Lan gerçek misin sen?"

"Gerçeğim hocam"

"Döndün demek. Özlemişim lan seni gel buraya sarılacağım" YOK DAHA NELER.

Kalkıp ona doğru yürüdüm. Hakikaten bana sarıldı. Ne alaka lan. Boş boş bakındım.

"Sensiz geçen günlerimi ömürden saymıyorum Jeno"

"Hocam aşık mısınız lan?" Kendimi çektim.

"Denebilir. Geç yerine yavrum bu ders olanları anlatacağım." Duygulanır gibi oldu.

Yoklama defterinde ilk defa adımın karşısına tik attığını gördüm. Ağlıyor mu lan o?

"Sen yokken verdiğim en yüksek not 2'ydi oğlum. En acısı bu. Senin sayende çocuklar yüksek alıyormuş meğer. Sadece o olsa yine iyi senin mutasyonlu hallerin türedi. Öğretmenler odasında ticaret döndürmüşler oğlum. Sen melekmişsin melek!"

"Estağfirullah hocam" yerime geçip oturdum o da anlatmaya devam etti.

-
Ders çıkışı ağlıyordu. Ben de ona teselli verdim dedim bundan sonra buraların iti benim. Hocadan bir dal istedim. Verdi lan.

Elimde sigarayla tuvalete girip birinden çakmak istedim. Bu 9. Sınıflar harbi sapıtmış lan. O ne öyle pembe pembe bi şey çekiyorlar. NARGİLE Mİ LA O?

Ben sessiz sessiz sigaramı içip çıktım. Zilin çalmasına iki dakika vardı. Shotaro ile konuşmak istediğim için onun sınıfına girdim.

Kafasını sıraya koymuş uyuyor numarası yapıyordu. Etrafa bakındım. Evinin yolunu bilmeyen çocuk da buradaydı. Onunla da konuşmam gerekti.

Öncelikle Shotaro'ya doğru ilerledim.

"Taro!"

Kafasını kaldırıp kulaklığını çıkardı.

"Konuşmayacak mıyız?" Diye sordum. Yana kayıp bana yer verdi.

Neden böyle davrandığına anlam veremedim.

"Anlat bakalım. Sen neden mutsuzsun suçlu olan onlardı?"

Bir şeyler geveledikten sonra konuştu. Nedenini anlıyorum. O Japon ve kelimelerini toparlaması gayet normal.

"Jeno. Ben üzgünüm cidden. İlk öğrendiğimde sana söylemem gerekirdi. Ancak Minhyung'u biliyorsun. Onun dövdüğü çocuklar gibi olmak istemedim." Gurur duydum lan ilk defa bu kadar uzun cümle kurdu.

"Tehdit mi edildin? Eğer öyleyse bunu onun yanına bırakmam Taro. Seni de buna alet etmeleri çok yanlış"

"Hayır. Lütfen. Ben özür dilerim. Beni affeder misin bilemiyorum."

"Hey sorun yok"

"Cezalandırılmayı hakediyorum."

Yani sinirliyim ve kırıldım ama sorun yok.

"Affederim niye affedemeyeyim. Ama ceza konusunu düşüneceğim. Sana en uygun cezayı vereceğim. O yüzden boşver ve arkadaşlığımızı bozma."

Yani normalde sarılmamız falan lazım ama o işlere hiç giremem. Saçlarını karıştırıp yanından kalktım.

"Zil çalmadı daha" dedi.

"Biliyorum biriyle konuşacağım" Jaemin'in oturduğu sıraya yürüdüm. Önünde test kitabı açıktı.

Fizik testi çözüyordu.

"Naber ne çözüyorsun?"

"Kimya" nasıl kimya la fiziğe benziyo bu kaplar falan var.

"Ne istiyorsun?" Kaba.

"Öncelikle benimle kibar konuş ve ne olduğunu söyle." Yanına oturacaktım ama çantasını koydu.

Karşısına geçtim.

"Konuşmayacağım. Pisliğin tekisin beni rahatsız etme bir daha."

"Ne diyorsun ya? Ne yaptım sana ki? Biri hakkımda bir şey mi söyledi?"

"Söylemelerine gerek yok. Duyan bir kulağım var."

"Gelsene iki dakkika sen" kolundan çekip var gücümle sınıftan çıkardım. Merdiven onların sınıfının yanındaydı merdiven arasına indirdim.

"Ne duydun söylesene bi?"

"Bana dokunmayı keser misin! Sen nasıl olur bir kadını-"

"Ben yapmam öyle bir şey!" Anlaşıldı. Ona da söylemişlerdi. Kimsenin olayların doğrusunu söylemediğine eminim.

"Hakkında söylenen onca şeyden sonra tanımadığım birine inanmam ben! Ya o günü beni de..."

Bir kurşun yedim sol yanımdan. Çüş. Daha neler.

"Seni de ne!" Sustu. Tamamlarsa ağzının ortasına bir tane çakardım. O kadar paramparça oldum.

"Siktiğimin o cümlesini aklına kazı çocuk tamam mı! Kötü ya da iğrenilesi biriyim kabul ederim ama ben o türde bir şey yapacak bir insan değilim anladın mı?"

Sinirle yukarı çıkarken arkamda sessizce nefes verişini dinledim. Lan ben kekoyum keko en basit tabirle. Kimseyi incitmem kırmam.

Piç değilim ben. Sadece çocuğum ya.

Mid,,NominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin