bölüm 13|doğmak ve ölüm sancısı

25 2 0
                                    

Nessa Baret-İ Wanna Die

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nessa Baret-İ Wanna Die

Olmak istemediğim bir yerde olmaktan çok daha üzüldüğüm bir şey vardı, olmak istemediğim haldeydim. Neden olduğunu tespit edememiştim ancak durdurulamaz halde ağladım, ağlıyordum, ağlayacaktım.

Doğu'yu arayıp bulmama gerek kalmamıştı, içeri girmesi gerektiğini biliyordu ve beni olduğum yerden itip Serap'ın kollarına akmama sebep oldu.

"Çabuk arabaya geç, birazdan kargaşa olur yüzünü görmelerine izin verme." Serap'ın görevi sandığımdan daha önemliydi, o an anlamıştım bunu. Beni iyileştirmenin yanında bu savaşın içerisinde olduğunun ve hangi tarafta olduğunun farkındaydı. Bir vardı bir yoktu ama rolü benimkinden çoktu.

Arabaya oturmam için beni harekete geçirdiğinde her dediğine itaat ediyordum. Ağlamanın verdiği uyuşukluk hali büsbütün sarmıştı bedenimi.

"Kafanı eğik tutmaya çalış," diyip kapıyı yüzüme hızla örttü. Eğilmeden önce son kez karşımdaki eczaneye baktım, Serap kepenkin altından içeri girip gözden kayboldu. Alnımı torpidoya bıraktım, gözlerim kapalıyken duygularımı kontrol etmek kolaylaşıyordu. Duygularımı sakince gözden geçirebilirim belki ama sesli şekilde ağlamaya devam ediyor ve bir türlü bunu durduramıyordum. Neden ağladığımı tespit etmek için nefes aldım burnuma kalan boşluktan. Halit'in ölmüş olma olasılığına mı ağlıyordum, benim yüzümden ölmüş olduğuna mı, onu ve beni bu savaşa sokan adaletten yoksun o sebep her neyse ona mı ağlıyordum? Sorularım tükenmiyordu ancak yarıda kesildi.

Alnımı kaydırıp açılan kapıya baktım. Kapı açılır açılmaz kapanmıştı. Baykan anahtarı ne ara çevirdi ve biz ne ara hareket etmeye başladık çözemeden kendimi akan bir yolda bulmuştum. Dönüp eczaneyi görmeye çalıştım, arkamda kalan tüm kepenkler inik haldeydi.

Gözyaşlarım dinmese bile sesim kesilsin diye yeni ve sakin bir nefes aldım, nefesimi geri verirken onu ciğerlerime akıtmış olmak gözyaşlarımın şarjörünü doldurmuştu, ağlayışım çok daha güçlenmişti.

"Ölmedi, ağlama."

Gözyaşlarımı silersem devamı gelmez sanıp yüzümü sertçe sildim.

Baykan'a baktım, bana bakmak için yoldan ayırdığı dikkati ve gözleri altından geçtiğimiz sokak lambalarının ışıklarını toplayıp toplayıp biriktiriyormuş gibi parlakça üzerimdeydi.

"Neden vurdun?" Sorum sitem içermiyordu, kızmadım, kırılmadım. Merak ediyordum. Baykan zeki ve tutarlıydı, bana karşı değilse de kendi savaşında tutarsız bir davranışına hiç rastlamamıştım. Beni üzen biraz da bu olmuştu öncesinde ama bu konuya dair hüznüm çoktan geçmişti.

Elini kaldırıp bana yaklaştırdı, elinin yüzeyi öyle kanlıydı ki yarası nerede başlayıp nerede bitiyordu anlayamamıştım.

İşte artık ağlayışıma konulan nokta buydu.

KIRIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin