Alec Benjamin-Devil Doesn't Bargain
Yaşıyordum ve buna mecburdum.
Annem bana ne kadar zor doğduğumdan bahsederdi. Yirmi saat boyunca sancı çektiğinden, doğmamakta direndiğimden ve sonunda zorla beni o yuvadan çekip çıkardıklarından bahsederdi. Hep o bebek Menal'e hak verirdim, doğmamakta direndiği hayatta şimdi ismi yabancıydı, yanında olduğu insanlar yabancıydı, yaşadığı dünya yabancıydı. Bir yuvadan çıkmak için yabancılarla dolu bir hayat ikna edici olamazdı.
Haksızlık etmek değildi niyetim, artık çevremdekileri tanıyordum, belki epeyce de yol kat etmiştim bu yolda ama bu bebek Menal'in adım atmak istemediği hayatın ta kendisiydi.
"Hocam ne olur bu paragraftan ne anladın diye sormayın bana. Bugün hava çok güzel, Şeyma cevap versin."
Baştan sona yabancı ve yalancı bir rüya alemindeydim. Arkadaşlarım vardı fakat gerçek arkadaşım bile değildiler, evliydim fakat gerçek bir eşim bile yoktu, öğrencilerim vardı fakat gerçek bir öğretmen olduğumdan emin bile değildim.
"Şeyma ve hava ne alaka?" dedi arka sıradaki öğrencilerden biri. İsimlerini henüz öğrenememiştim. Yalnızca haşarı birkaç öğrencininkini ezberlemek zorunda kalmıştım. Ve acelem de yoktu, ikinci haftama daha yeni başlıyordum.
"Hasan, sormamdan korktuğun soruya cevap verene kadar teneffüse çıkmayacaksın. Bu sınıfta oturup cevap vermeni bekleyeceğim."
"Hocam haksızlık değil mi?" diye sordu sınıfın bir ucundaki en arka sırada oturup masaya kollarını yaslayarak.
"Neresi tam olarak?"
"Zaten azıcık vaktimiz var siz bir de onu alacaksınız elimden."
"Artırıyorum Hasancığım, zaten bir sürü sınıfa bir sürü dersim var ve sen derste taşkınlık çıkarıp bunlara ayırdığım enerjimi de alıyorsun." Onun yaptığı gibi önümdeki masaya eğildim ve kollarımla yaslandım.
"Zor bir soru sormadım, anladığın bir şeyler muhakkak vardır. En azından bir cümle söyle bize."
"Hocam sanırım İkinci Yeniciler dönemine ait bir şey değil mi bu?" Hasan'ın cevap vermesini istediği Şeyma'ydı. Haşarı da değildi fakat Hasan'ın sataşmalarına çok fazla maruz kaldığı için onun da ismini erken öğrenmiştim.
"Hayır Şeymacığım, İkinci Yeniciler şairdi. Burada bir düz yazı var. Yine de fikir belirtmen beni mutlu etti." Hızlı bir şekilde paçayı kurtardığını sanan Hasan'a döndüm. "Hasan'ın aksine."
Zil çaldığında Hasan'ın yeni ve taze bir nefes aldığını ve bana kaçak bakışlar attığını gördüm. "Çıkabilirsiniz," dedim çünkü öğrenciler ben oturmaya devam edince oturmaya devam ediyordu. İlk kalkan Hasan oldu. Bakışlarından birini yakalayıp başımı iki yana salladım. Hasan ciddi olduğumu anladığı için mutluydum, çok alelade bir yanıt da verse mutluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK
Teen Fiction"Bazen hemen karşımda olmasına rağmen bir dağın tepesindeymiş gibi bakardım ona. Yüksekti ve ona bakmak başımı hep dik tutmak demekti." ocak2020 Yalnızca kalemler, kapılar, saatler, kalpler kırılmaz; bir yerde duymuştum, hafızalar da kırılgandır di...