frida kahlo'yu tanımayan çok az kişinin olduğunu düşünüyorum. onun yorucu aşkı olan diego rivera'yı da duymuş olmalısınız. size bugün bu ikilinin sallantılı aşkını anlatacağım.
frida, hayatı acılarla dolu bir ressamdı. diego da kadınları yeteneğiyle (?) büyüleyen bir sanatçıydı. frida, yaptığı resimleri diego'ya göstermek istemesiyle tanışmışlardı. zamanla bu tanışıklık fırtınalı ve acı dolu bir aşka dönüşecekti.
çift, 1929'da çevrelerinden hiç destek alamayarak evlendiler. fakat frida, zamanla diego'nun ne kadar kadın düşkünü olduğunu anladı.
frida'yı boşanmaya iten olayın, eşinin kendisini kız kardeşiyle aldattığını öğrenmesi olduğu söyleniyor.
boşandılar, bir yıl sonra yeniden evlendiler, frida yine aynı acıları çekti...
yatağa mahkum olan frida yeteri kadar acı çekiyordu zaten, daha fazlasına ne gerek vardı? bu soruya yanıt bulamayan frida, yaşam tarzını ve sanatını tamamen değiştirdi. ölüm döşeğindeyken, aşkını tüm sancılarıyla anlattığı bir mektup yazdı diego'ya. ve bu aşk, frida'nın ölümüyle son buldu.
"senden niye vazgeçtim diego!
kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hâlâ söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin zaman vazgeçtim.
ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden 'sen' olduğun için vazgeçtim.
bencil olduğun için vazgeçtim.
bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi!"defterimi masanın bir ucuna itiverdim. hemen elimin altındaki kahve bardağımı elime alıp ayaklarımın altındaki şehri izlemeye koyuldum. bu sıralar kafam oldukça doluydu ve hiçbir şey yapasım yoktu.
evet, defterime bile yazmak istemiyordum.
neyse ki yeonjun ve soobin buradaydı. yalnız kaldığımda daha çok düşündüğümü bildikleri için bir saniye bile peşimi bırakmıyorlardı. şu an evde yalnız olmamın sebebi, dışarıda ufak bir işleri olduğunu söyleyip gitmeleriydi.
defterime bir şeyler karalayıp temiz hava almak iyi gelir, diye düşünüp kendimi balkona atmıştım. daha kötü hissettiğimde ise defteri fırlatmış, sıcak kahvemi kafama dikmiştim.
bir süre daha balkonda oturdum öylece. akşam vaktiydi, hava kararmak üzereydi. bu yüzden şehirde müthiş bir kalabalık vardı. herkes bir yerlere yetişmek için çabalıyordu. ben ise evimde oturup onları izliyordum.
bugünlük bu kadar temiz hava yeter, diyip defterimi ve boş bardağımı alıp içeri girdim. önce mutfağa gidip bardağımı bıraktım, sonra odama gidip defterimi kilitli çekmeceme kitledim. odamdan çıkar çıkmaz çalan kapıyla irkildim.
çocuklar gelmiş olmalı, diyip dikkatsizce kapıyı açtım. karşımda gördüğüm sarışın afallamama sebep olmuştu.
çökmüş görünüyordu. onu en son gördüğümden bu yana neredeyse üç hafta geçmişti. ne kadar özlediğimi karşımdaki çökmüş bedenin bembeyaz suratına bakınca anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cigarette on your lips {taegyu?}
Fanfic"pişmanım, beomgyu. lütfen yaptığım hatayı telafi etmem için bir şans ver. seni geri istiyorum." "eski beomgyu olsaydı sana istediğin kadar şans verirdi ama eski beomgyu öldü. onu sen öldürdün, taehyun."