"günlerdir gerginsin, ne olduğunu anlatacak mısın yoksa acı çekmeye devam mı edeceksin?"
günlerdir taehyunla bu hisse hakkında konuşmak istiyordum. ne zaman konusunu açmak istesem taehyun'a bakıyordum, mutluydu. keyfini kaçırmak istemediğüm için susup anın tadını çıkarmak istiyordum.
"şu şirket hissesi hakkında..."
"güzelim, bak bana."
taehyun'a döndüm. yanaklarımı avuçlarının arasına alıp gülümsedi. ben de gülümsemeye çalıştım ama pek başaramadım.
"bu hisse işi seni çok gerdi, biliyorum ama olması gereken buydu. artık sen de ailemizin bir parçasısın. eğer babam sana hisse payı vermeseydi ben verecektim zaten."
"hiç yardımcı olmuyorsun, taehyun."
ayaklandım. salonda volta atmaya başladım sakinleşmek için. taehyun sıkıntılı bir nefes verip koltuğa sırtını yasladı.
"ben bu hisseyi istemiyorum. şirket işlerinden hiç anlamamam bir kenara, baskı hissediyorum. kocaman şirkette söz sahibi olmam beni geriyor."
"sadece imza yetkin olacak, beomgyu. kararları ben alacağım, siz de imzalayacaksınız."
sıkıntılı bir nefes aldım. taehyun beni anlamıyor muydu yoksa anlamak mı istemiyordu, çözememiştim.
"yine de istemiyorum. ben o şirkette dış kapının dış mandalı olacağım."
"saçmalamaya başladın beomgyu. ikimiz de sakinleşince konuşalım bence."
"günlerdir bu konuyu nasıl konuşacağım diye içimde büyük bir savaş veriyorum, taehyun. şimdi konuşalım ve halledelim."
"şirkette söz sahibi olman seni neden bu kadar gerdi anlamıyorum. bütün işi ben yapacağım, sadece imza atacaksın, bu kadar. hem öğretmenlik yapmak istemezsen şirkette çalışabilirsin. bir sürü imkanın varken elinin tersiyle itmen çok saçma."
"elimin tersiyle itmek mi? hayır taehyun, elimin tersiyle itmiyorum. sadece bu hisseyi, bu kadar değerli bir konumu hak etmiyorum. hem baban neden bana verdi ki bu hisseyi? ben hiçbir şeyim."
"sen benim her şeyimsin beomgyu. o adamı affetmem için tek şartım buydu ve yerine getirdi. senden ricam senin de görevini yerine getirmen."
ses tonunu yüksek çıkartmamaya çalıştığı çok belliydi. sinirliydi ama bağırmıyordu. çatık kaşları yumuşayıp şaşkınca gözleri büyüyünce ağzından bir şeyler kaçırdığını anladım. cümlelerini süzgeçten geçirince neler döndüğünü anladım.
"babanı affetmen için bana bir şeyler yapması için şart mı koştun?"
şaşkınlıkla sordum. derin bir nefes alıp ayaklandı ve aramızdaki mesafeyi kapattı. ellerini omuzlarıma koyup hafifçe okşadı. omzumdaki bir eli yanağıma çıktı ve okşamaya başladı. gülümsemeye çalışıyordu.
"onca şeyden sonra bir şeyler yapması gerekiyordu. bırakalım da en azından bunu yapsın."
"ama taehyun-"
"şöyle yapalım o zaman..."
benden ayrıldı ve bahçe kapısına doğru ilerledi. kapıyı açtı ve cebindeki paketi çıkardı. içinden bir dal alıp yaptı ve sırtını kapıya yasladı.
"hisse sende kalsın, imza atarsın sadece. eğer bu imza atma işi sana ağır gelirse satarız hisseyi. ama en azından bir dene, belki seversin."
sesi o kadar naif çıkıyordu ki itiraz etme şansım yokmuş gibiydi. hâlâ olduğum yerde dikilmeye devam ederken kafamı hafifçe sallayıp onayladım. şimdi gerçekten gülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cigarette on your lips {taegyu?}
Fanfiction"pişmanım, beomgyu. lütfen yaptığım hatayı telafi etmem için bir şans ver. seni geri istiyorum." "eski beomgyu olsaydı sana istediğin kadar şans verirdi ama eski beomgyu öldü. onu sen öldürdün, taehyun."