son nefesime kadar evet!

102 14 4
                                    

"tanrı'm, sanırım kusacağım."

"tanrı aşkına beomgyu, sakın kusayım deme!"

koşar adımlarla tuvalete giderken arkamdan bağıran yeonjun'u duymamazlıktan gelmiştim. gerginlikten dolayı bayılmadığım için şükrediyordum şu an.

en son ne zaman bu kadar gerilmiştim hatırlamıyordum. bedenime fazla gerginlik ve heyecan yüklendiği için kaldıramamış, çökmek üzereydi. bir an önce sakinleşip kendime gelmezsem haftalardır uğraştığımız düğün mahvolacaktı.

evet, birkaç saat sonra mingyu ile resmen evlenmiş olacaktım. ve anlamıştın yeonjun'un kendi düğününde bu kadar heyecan yaptığını. daha önce tatmadığımız, bize yabancı olan bir duyguydu. doğal olarak gerilmiştik.

mingyu ne haldeydi bilmiyorum. o da en az benim kadar heyecanlıydı tahminlerime göre. bütün gece uyumamasından bu tahmini yapmıştım.

"daha iyi misin?"

"iyiyim, iyiyim."

tuvaletten çıktığımda kapıda beni yeonjun karşıladı. kolumdan tutup koltuğa oturttuğunda dizlerinin üstüne çöktü. deja vu yaşamıştık anlık olarak.

"düğün günümde bana yaptığın konuşmayı hatırlıyor musun?"

"hatırlıyorum."

"o zaman kendimi yormama gerek yok. aynı soruları kendine sorup cevaplaman gerekiyor sakinleşmen için."

"ben bunun mahkemesini yaptım zaten aylar önce. sadece bu düğün işlerine alışık değilim, biliyorsun. bu olaylar beni her zaman geriyor. bir de kendi düğünüm olunca..."

"tamam, bitanem. şimdi derin derin nefesler alıp ver. birazdan sakinleşirsin."

yeonjun'un dediklerini yapmaya başladım. yaklaşık on dakika sonra sakinleştiğimde soobin yanımıza gelmişti. yüzünde anlam veremediğim bir gülüş vardı.

"neye gülüyorsun öyle? bir şey mi oldu?"

"hayır, sadece ne kadar güzel olduğunu fark ettim."

ağlamama az kalmıştı. gerçekten odanın ortasına çöküp ağlamama çok ama çok az kalmıştı.

yanıma gelen uzun, sarı saçlı bedenle birlikte ayağa kalktım ve uzattığı eli tuttum. beni kendi etrafımda iki tur döndürdükten sonra gözleri dolu bir şekilde bana bakmaya devam etti.

soobin'in bana gösterdiği sevgi, bir baba sevgisiyle eş değerdi. bir baba gibi seviyor, değer veriyor, düşünüyor, koruyor ve şefkat gösteriyordu. tanıştığımız ilk günden beri bana davranışı hiç değişmemişti. bu yüzden şu an gözlerinin dolmasını çok iyi anlıyordum.

ayrıca soobin, kolayca ağlayıp duygulanan biri değildi.

"tanıştığımız ilk günü hatırlıyorum da... o zamanlar da kısaydın. bacağıma geliyordun."

söylediği şeyle koluna hafif bir yumruk attım. odada yankılanan kahkahasına karşılık yeonjunla birlikte gülmüştük.

onunla bu güzel günümde boy tartışması yapmak istemediğim için uzatmamıştım. son kez üzerimi düzeltmeye başladığımda odaya annem gelmiş ve düğünün başlamak üzere olduğunu söylemişti. üçümüz de heyecanlanıp birbirimizin üzerini düzelttik.

odadan önce soobin sonra ise yeonjun çıktı. en son ben çıktığımda karşımda dolu gözlerle bana bakan dört çift gözle karşılaştım: annem, babam, yeonjun ve soobin.

yavaş adımlarla babamın yanına ilerledim. yüzüme büyük bir gurur ve şefkatle bakıp gülümsedi. ben de ona aynı şekilde karşılık verdikten sonra kolunu uzattı. hemen koluna girdim ve yavaşça yürüyüp sahile indik.

cigarette on your lips {taegyu?}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin