biz diye bir şey kalmadı.

102 16 9
                                    

"sevgilim, biraz konuşabilir miyiz?"

gergin sesime karşılık gülümseyen surat anında ciddileşmişti. aeri'nin saçlarına öpücük kondurduktan sonra beni takip etti. odamıza girdiğimde kapıyı kapattı ve yatağın ucuna oturdu.

"dinliyorum sevgilim."

"uzun süredir imza günü hakkında düşünüyorum ve... bir karar aldım. bunu seninle de paylaşmak istedim."

beni dikkatli bir şekilde, bölmeden dinliyordu. yüzündeki gergin ifade beni de germişti ama bunu söylemem gerekiyordu.

"taehyun'u bir psikologla görüştürme kararı aldım. biliyorum, bu halde olmasının sebebi ben değilim ama göz göre göre ölmesine izin veremem. sen de aeri'nin annesi için aynı şeyi yapmaz mıydın?"

"yapardım sevgilim. aldığın kararın arkasındayım ve eğer istersen psikoloğu ben ayarlayabilirim. alanlarında çok iyi olan birkaç tanıdığım var."

"çok iyi olur. yardım ettiğin için teşekkür ederim, sevgilim."

"lafı bile olmaz, güzelim. yeter ki sen mutlu ol."

dudaklarına şefkatli bir öpücük kondurdum. geri çekildiğimizde cebinden çıkardığı telefondan birkaç kişiyi aradı. beklenti dolu ve gergin bir şekilde telefon konuşmasının bitmesini bekliyordum.

"yakın bir arkadaşım görüşmeyi kabul etti. ofisi tadilatta olduğu için seansları evde yapmayı teklif etti, ben de kabul ettim."

"seansların evde olması daha iyi olabilir, iyi yapmışsın."

ortamda hâlâ gerginlik vardı. sıkıntılı bir nefes aldığımda odanın içinde volta atan beden tekrar yanıma oturmuş, kucağımdaki ellerimi avuçlarının arasına almıştı.

"merak etme sevgilim, o iyi olacak."

gergince gülümsedim. dudaklarıma şefkatli bir öpücük kondurduğunda daha iyi hissettiğimi fark etmiştim.

ikimiz de evden çıkmak için hazırlandık. aeri'nin bakıcısına gideceğimizi, aeri ile ilgilenmesini rica ettim. genç beden gülümseyerek beni onayladığında kısaca teşekkür ettim. ikimiz de hazır olduğumuzda evden çıkıp arabaya bindik.

"önce arkadaşımı mı alalım yoksa seni mi bırakayım?"

"beni bırakırsan önden taehyun ile konuşabilirim ve daha iyi olabilir."

mingyu beni onayladıktan sonra yolu tarif ettim. kısa süre sonra tanıdık villanın önüne geldiğimizde derin bir nefes aldım. mingyu'nun yanağına küçük bir öpücük kondurdum ve arabadan indim.

mingyu geldiğimiz yolun zıttı yöne gittiğinde gergince kapıyı çaldım. ona yardım etmem doğru muydu emin değildim ama bir şeyler yapmam gerektiğini hissediyordum.

bir yandan da mingyu vardı. bana her zaman destek oluyordu, evet, ama ne bileyim. bu kadar uğraşması ona zarar veriyor olabilirdi. onu bu konudan uzak tutmak için büyük bir çaba sarf etsem de işe yaramıyordu. ben de akışına bırakma kararı almıştım.

"beomgyu?"

"seninle bir şey konuşmak için geldim. içeri girebilir miyim?"

"tabii ki. burası senin de evin."

"hayır taehyun, burası benim evim değil."

içeri girerken çökmüş bedene bakmadan söyledim. burnundan verdiği nefesi umursamadan salona doğru ilerledim ve koltukların birine oturdum. hemen arkamdan gelmiş, karşımdaki koltuğa oturmuştu.

"seni iyi gördüm, beomgyu."

"direkt konuya girsem daha iyi olacak sanırım."

umut dolu bakışlarını yere indirmişti söylediğim şeyle. konuşmak için boğazımı temizleyip yerimde rahatsızca kıpırdadım.

cigarette on your lips {taegyu?}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin