10

169 22 7
                                    

Telefonun ağırlığı elimde yavaş yavaş hissedilirken annemin numarası açık olan ekranda bir süreliğine belirdi.

Ardından ekran karardı.

Bir anlık kararla annemi aramak için hamle yapmış olsam da bundan şimdi o kadar emin olamıyordum.

Aşçılık okulundan sonra evden ayrıldığımda artık anneme hem maddi hem de manevi olarak yük olmamak için kendime bir amaç edinmiştim.

O amaç ise güzel bir iş bulup annemi ve kendimi refah içinde yaşatmaktı.

Ancak benim için hayatın hep daha farklı ve zorlu planları olmuştu.

Çalıştığım birçok mutfakta ya maddi olarak ya da iş açısından istediğime ulaşamamıştım.

Aslında kafamın bir köşesinde zorluk çekeceğimi biliyordum.

Aşçılık ya da pasta şefliği Japonya'da pek tutulan meslekler değillerdi.

İyi bir eğitimin ve güçlü bağlantıların varsa bu mesleği yapabilirdiniz.

Tabii parası olan biri sizi ezmezse...

Maalesef ben hiçbirine sahip olmayarak bu işe girişmiştim.

Belki de bu benim şansızlığımdı.

Annemle kendime güzel bir hayat hedefiyle çıktığım bu yolda çekebileceğim her şeyi çekmiştim.

İşsiz kalmıştım, paramın suyunu çektiği zamanlar olmuştu...

Ama ne durumda olursam olayım asla annemi aramamıştım.

Ona zaten yıllarca yük olmuştum, hele ki babamın bizi terk etmesinden sonra...

Onun hak ettiği gibi bir evlat olmak için elimden geleni yapacağıma söz vermiştim.

Bu yüzden ona ihtiyaç duyduğum zamanlarda bile aramamıştım onu...

Annemi aradığım tek zaman hayatımda iyi şeylerin olduğu zamandı.

Sai ile çıkmaya başladığım zaman, İno ile beraber vakit geçirmeye başladığım zaman, Gökyüzü Sunağı'na girmek için dişimi tırnağıma taktığım zaman...

Ancak şimdi önümdeki bembeyaz sayfanın üzerinde gezinen mürekkebi sayfama dokundurmaya korkuyordum.

En son yeni bir sayfa açtığımda annemden ayrılmış ve tek başıma iş aramaya çıkmıştım.

Sai ile İno ile ve arkamdan bu ihaneti bilen herkesle sayfam kirlenmişti.

Sayfamı tertemiz tutamamıştım.

Ama defterimden de yırtıp atamamıştım.

İçimdeki sıkıntı dolu balon büyüdü ve beni patlamakla tehdit etti.

O balonu bu raddeye getiren bendim.

Şimdi ise bedelini ödüyordum.

Yutkundum ve küçük koltuğumdan doğrulup telefonun kararmış ekranına bir kere daha baktım.

Ekranda gördüğüm kızın yüzü kederliydi.

'Onunla zavallı olduğu için, ona acıdığım için beraberdim. Zaten ayrılacağım.'

Sai'nin İno'ya söylediği sözler zihnimde çınladı.

Öfke damarlarımı kabarttı ama bir yanım nefret etsem de Sai'nin haklı olduğunu biliyordu.

Zavallıydım.

Görünüş olarak, itibar olarak, kişilik olarak...

O kadar zavallıydım ki kendi dertlerimi çözebileceğimi sandığım için annemden ayrılmıştım.

İno'nun aslında ne kadar kötü bir insan olduğunu anlamadan içimi dökmüştüm.

Ona anlattığım her bir şeyi ileride bana karşı kullanma ihtimalini bile düşünmemiştim.

Düşünememiştim...

'Ondan ve onun vücudundan nefret ediyorum...Her zaman bir deri bir kemik, kayış gibi...Göğüsü yok, kıvrımı yok, onu çekici yapan hiçbir özelliği yok. Bunca zamandır onunla çıkarak kendine nasıl eziyet ettiğinin farkındasındır umarım...'

Bol gelen pijamamın kollarına baktım.

Gökyüzü Sunağında sunumunu yapacağım pasta için stresli ve gergin bir süreçten geçerken yemek dahil çoğu şeyi unutmuştum.

Bu yüzden bir anda bayağı kilo vermiştim.

Normalde kilolu olduğum söylenemezdi, her zaman az yerdim ama bu şekilde kilo vermek yanaklarımın çökmesine ve güçsüz düşmeme sebep olmuştu.

'Vücudunu geçtim, yüzü bile güzel değil. Aslında pürüzsüz bir cildi var ama kullanmayı bilmiyor... Saçları hep yolunmuş gibi tiftik tiftik, gözaltları o kadar mor ki onu her gördüğümde korkuyorum.'

Telefonu elimde sertçe sıktım.

Doğru olabilirdi.

Kendimi dışarıdan gören biri değildim.

Ama tüm bunların sebebini bildikleri halde bu kadar üstüme gelmeleri acımasızcaydı.

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve telefonun kararmış ekranını açtım.

Anneme her şeyi belki anlatmayabilirdim.

Ama tavsiye istemek diye bir şey vardı.

Evet, tavsiye alacaktım.

Sadece tavsiye...

Son anda fikir değiştirmemek için tüm irademi zorlayarak arama tuşuna bastım ve telefonu kulağıma götürdüm.

Telefon çalarken aklımdan ezbere söyleyeceğim cümleleri geçiriyordum.

'Efendim kızım?'

"Selam anne. Nasılsın?"

Tatlı bir iç çekiş duydum.

'İyiyim tabii evladım.'

Göz devirdim.

Zaten tersi bir cevap vermesi mümkün değildi.

Ağzımı konuşmak için açacakken bir anda konuştu.

'Dün Gökyüzü Sunağı'na kabul edildikten sonra sesin iyi geliyordu. Şimdi ise durulmuş gibisin sanki bir şey mi oldu?'

Anlamasa şaşardım zaten.

İç çektim.

Şimdi ne bahane uydurursam uydurayım beni sıkıştırmaya devam edecekti.

"Bir şey yok iyiyim. Sadece..."

Doğru kelimeleri bulmak için kısa bir anlığına kafa patlattım.

İno ve Sai'nin bana dedikleri, aynada gördüğüm yüz, kendi hayatımda benliğime ne kadar değer biçiyordum?

"Sadece...Biraz değişiklik istiyorum. Ne yapmalıyım?"

Değişiklik kelimesi dün tüm yaşadıklarımın basit bir özeti gibiydi.

Değişiklik, sevgilimin beni aldatması, İno'nun beni sırtımdan bıçaklaması, Gökyüzü Sunağı'na kabul edilmek ve Sasukeyle karşılaşmaktı.

Annemin hafif kahkahası kulağıma geldi.

'Hele şükür fark edebildin.'

"Ne demek istiyorsun?"

'Senin attığın her bir adımdan gurur duysam da hayatında yaptığın çoğu şey seni yordu Sakura bunun farkındaydım. Sana söylemek istemedim çünkü inkar ederdin...Artık bunu fark ettiğine göre benim devreye girme zamanım gelmiş...'






Sasusaku ile kalın...

He Is Not Gay! Just My Girlfriend⚠️/SASUSAKU FANFICTIONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin