9

177 24 2
                                    

Ağzımı bir metre açarak esnedim ve yerdeki peçete yığınına kötü kötü baktım.

Ardından bakışlarım gece boyunca sarıp sarmaladığım Uzui Tengen'in yastığına gitti ve mayışmış bir şekilde gülümseyip kendimi yatağa bıraktım.

Tekrardan uyumayı hayal edecektim ki dün olanlar bir bir üzerime çullandılar ve sabahımı bok ettiler.

"Off!"

Yatakta öylece yatarken ellerimi başıma dayadım.

Evet, hayat devam ediyordu...

Yanaklarımı güç almak için havayla şişirdim ve yataktan kalktım.

Yüzümü buruşturup peçete yığının yanından geçtim ve dünden beri çantamda olup bakmadığım telefona bakmak için çantamı karıştırdım.

Elime aldığımda mailime gelen Gökyüzü Sunağı çalışma formunu telefondan hızlıca doldurdum ve bana pazartesi günü iş başı yapacağımı söyleyen maile karşı sırıttım.

Dün anneme mesaj atmış ve İno'nun işi çıktığı için buluşmayı iptal etmek zorunda kalmakla ilgili yalan söylemiştim.

Annemin benim için endişelenmesi istediğim en son şeydi.

Diğer bildirimlere baktığımda göğsümün ortasına taş oturdu.

'Engellenmiş numara 'Sai' 15 cevapsız çağrı'

'Engellenmiş numara 'İno' 10 cevapsız çağrı'

Sıkıntıyla nefesimi verdim.

Onları hayatımdan çıkarmak konusunda emindim.

Bana en büyük adiliği yapıp arkamdan işi pişirmişlerdi.

Ve o yatak konuşmasından duyduklarımdan yola çıkarak bu aldatmayı uzun süredir yaşadığım hissi yadsınamaz derecede fazlaydı.

Ancak, telefonu tutan elim onları aramak için, söyleyecekleri bahaneleri duymak için engeli kaldırmak istiyordu.

"Hayır."

Bunu yapmayacaktım.

Yapamazdım.

Çünkü bu durumda yanlış yapan ben değildim.

Evet, değildim.

Başımı hızlıca salladım ve telefonumu yatağıma fırlattım.

Bu kötü düşünceleri aklımdan atmam gerekiyordu.

Pekala...

İlk iş sümüklü peçetelerimi yerden aldım ve çöpe attım.

Ardından yatağımı topladım ve Uzui Tengen yastığımı da yatağımın üzerine koydum.

Şimdi gözüme daha derli toplu görünüyordu.

Vakit kaybetmeden mutfağa geçtim ve kendime basit ama doyurucu bir kahvaltı hazırlamaya giriştim.

Tüm gün benimdi.

En azından daha çok dinlenebilir ve pazartesi günü için hazırlanabilirdim.

Evde durduğum her vakit artık duvarların üstüme üstüme geleceğinden emin olduğum için dışarıda vakit geçirmek en iyisiydi.

Bilgisayarımdan Nana'yı izlerken bir kez daha kafamda bu planı evirip çevirdim.

Ama bir süre sonra animenin sürükleyiciliğine kendimi kaptırıp gitmiştim.

Bu aralar Nana gibi gerçek hayat ve romantik öğeleri içeren animelere takmıştım.

Ve son dönemlerde edindiğim bu zevk beni nedense rahatsız ediyordu.

Çünkü, tüm bu gerçek hayat animelerinde yaşanan olayları kendi hayatım ile birleştiriyor, sanki onların duygularını kendiminmiş gibi hissediyor, onlar üzülünce üzülüyor bazen depresyona bile girdiğim oluyordu.

İzlemekten geri duramam da durumu iyileştirmiyordu.

Ancak bu tek bir şeye işaret ediyordu.

En kısa sürede Demon Slayer maratonu yapmam gerekiyordu.

Bölüm bitince bilgisayarı güçlükle kapattım ve başımı koltukta geriye yasladım.

Aslında anime izlemek dünkü yaşadıklarımdan sonra bir kaçıştı benim için...

Gözlerimi kapattım.

Kaçmak hiçbir sorunun çözümü değildi belki ama düşünmek acı veriyordu.

Sai'ye, İno'ya güvendiğim için kendimi aptal gibi hissediyordum.

Bunca zamandır bir ilişkileri vardı ve benim ruhum bile duymadan devam etmeleri benim aptallığımdı tabii...

Tüm geçirdiğimiz güzel zamanlara bir siktir çekerek veda etmenin zamanı olduğu aşikardı.

Artık hayatımda tek tabancaydım.

Ve uzun bir süreliğine kalbimi hiç kimseye açmamaya kararlıydım.

Sai'ye bir zamanlar duyduğum bu sonsuz güvenin ardında yeller eserken kendi duvarlarımı inşa etmeliydim.

Bunu hem Sai'ye hem de İno'ya karşı yapmalıydım.

Ama bir daha karşılaşma ihtimalimize karşı Sasuke'yi de es geçmeyecektim.

Onun bende bıraktığı yaralar zamanla kabuk bağlayıp izlerini soldursa da hayatımdan çıkışı aşmakta en çok zorlandığım meselelerden biri olmuştu benim için...

Bitmiş olan yulaf keseme baktım.

Yeni bir başlangıç için geç değildi.

İçime biraz da olsa su serpen bu düşünceye karşı gülümsedim ve kucağımdaki bilgisayarı sehpaya koyup yulaf kasemi yıkamak için mutfağın yolunu tuttum.

Suyun yolunu bulduğu gibi benim de yolumu bulmam gerekiyordu.

Gökyüzü Sunağında işe kabul edilerek artık bu zinciri kırmıştım ve düzgün bir yola çıkmıştım.

En azından deli gibi inanmaya heveslendiğim şey buydu.

Tutunabileceğim en büyük dal...

Mini mutfağıma gittim, bulaşıkları yıkadım ve tekrar oturma odasına dönüp bugün ne yapmak istediğimi gözden geçirdim.

Pazartesi yepyeni bir işim olacaktı, yeni insanlarla tanışacaktım ve elimden gelenin en iyisi yaparak kendimi kanıtlayacaktım.

Bu yeni başlangıcın İno, Sai ve Sasuke yüzünden lekelenmesine izin verecek değildim.

Odama geçtim ve telefonumu elime alıp annemi aramak için açtım.

Kendim için yıllardır hiçbir şey yapmamıştım.

Belki de zamanı gelmişti.






Sasusaku ile kalın...

He Is Not Gay! Just My Girlfriend⚠️/SASUSAKU FANFICTIONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin