Hyunjin'in Ağzından...
Gömleğimin kollarını sıvadım konuşmadığı, yemek yemediği ve bize karşı çıkmayıp susma hakkını kullandığından dolayı iki gündür kilitli tuttuğum Soonhe'nin odasının kapısını tıklattım. "Müsait isen geliyorum?" Hiçbir ses gelmediğinde nefesimi sesli bir şekilde verdim ve tekrardan konuşup içeriye daldım. "Çıplak isen bil, ilgilenmiyorum."
Soonhe cam kenarında oturmuş başını cama yaslamış havuzu gören kısma bakarken yansımadan gözlerinin bana kaydığını gördüm. Makyaj masasının önündeki koltuğu çekip oturarak telefonumu masanın üstüne bıraktım cebimde rahatsız etmemesi için. "Neden konuşmuyorsun? Her şeyi bildiğimi söyledim, merhaba merhaba bile yeterli... Merak etme, abin iyi. Daha uyutuyorlar ağrısı olmaması için. Lee Felix'in ilaçlarla ilgilenen bir lidere sahip olması bizim için biraz kötü oldu- abin için."
"Madem her şeyi biliyorsun, ne duymak istiyorsun?"
"Ha dilin var yani?" Sorduğum soruya gözlerini devirip tekrardan havuzu izlemeye başladığında koltuktan kalkıp ona yaklaştım. Saçlarını salaş topuz yaptığı tokayı çıkartıp ellerimi saçlarına değdirdim. "İzninle..." Parmaklarım saçlarını üç ayrı parçaya bölerken camdan tepkisini izliyordum, şaşırdığı belli oluyordu. "Bir zamanlar saçlarım çok uzundu, ergenlik zamanlarımdı ve saçlarımdan bir tutam kesildiğinde baygınlık geçiriyordum. Onlar benim en özelimdi... O zamanlar ablam hep saçlarımı örerdi, ondan öğrendim örgü yapmayı. 'Bir gün ben de senin saçını öreceğim.' derdim ona hep ama ablam hiçbir zaman saçlarını uzatmadı."
"Neden?" diye sordu kısık bir sesle on belki de on beş saniye geçtikten sonra.
"O zamanlar tam olarak anlayamazdım ancak başa geçtiğim ilk gün ablama 'Neden ben?' diye sordum ve hiç beklemediğim bir cevap aldım... Ablam o gün bana şöyle bir cümle kurdu: 'Ben, babası tarafından tecavüze uğramış bir çocuğa karşı savaşamam ama sen savaşabilirsin çünkü onun nasıl hissettiğini bilmiyorsun.'" Tokayı örgü yaptığım saçların ucuna bağlayıp uzaklaştım ve camın diğer köşesine, Soonhe'nin hemen karşısına oturdum. "Bana sevgi gösteremeyen babam ablama fazlasını göstermiş. Adamın ortası yoktu amına koyayım..." Soonhe'nin kıkırtısını duyduğumda elimi ağzıma götürdüm.
"Küfürden rahatsız oluyorsun sanırım, pardon."
"Hayır hayır, sorun değil... Benden ne istiyorsun?" Gözlerimi gözlerine diktim ve çok hafif gülümsedim. "Abin hep buradaydı, babamın yanında ve benim yanımda Soonhe. Ne ben onun bir yanlışını gördüm ne de o benim bir yanlışımı gördü. Evet benden sakladığı şeyler olduğunun farkındayım ancak yapabileceğim bir şey yok... Abini korumak istediğini biliyorum ama Lee'nin yanındayken hiçbir şey yapamazsın. Kabuk tutan yaranı yeniden kanatmak gibi olmasın ama babamın ailene yaptıklarından çok yeni haberim oldu, elimden bir şey gelemez ama izin ver babamın yanlışını düzeltebileyim."
Ayağa kalktım ve sağ elimi uzatıp sol elimi cebime yerleştirdim. "Bana katıl, ikinize de yardım edeyim."
"Bize yardım edeceksin," diye mırıldandı. "Ne karşılığında?"
"Tamamen babamın yanlışını düzeltmek için-"
"Beden dili biliyorum, yalan söylemeni tavsiye etmem. Gerçekten Hwang Hyunjin," Ayağa kalkıp karşımda dikildi ve havada kalan elime baktı. "Ne isteyeceksin?"
"Abin seni tanımıyor Soonhe, tanımamaya da devam edecek. Ayrıca sana eğitim imkanı sunuyorum, okumadığını ve makine mühendisliği istediğini biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love of the Mafia
Fanfictionİki ayrı mafya elebaşı: Hwang ve Lee. Birbirlerine küçüklükten beri düşman olarak büyüyen iki adamın savaşının ölümle sonuçlanmasının sonucu oğullarının onların yerine geçmesiyle başlayan yeni bir savaş. Travmalarla büyüyen, babalarının intikamını a...