Seni Koruyacağım Melek

319 50 59
                                    


Daha fazla dayanamamıştım. Denizin sesi uykumu bastırırken gidip yatağa yatmıştım ve uyandığımda Hyunjin'in sesine kalkmış, yatağa bıraktığı tepsiyle karşılaşmıştım. Üzerinde hiçbir şey olmaması ve sadece beline bağladığı havluyla evin içerisinde gezinmesi sabahtan denize girdiğini gösteriyordu. "Üşüteceksin." dedim meyve suyunu içerken. Çekmeceden bir havlu çıkartıp saçlarını kurulamaya başladı.

"Geceki soğukta kalmadıkça üşütmem merak etme. Kahvaltını et de altına bir şeyler giy, alışverişe çıkacağız bugün. Bir şeyler almamız lazım hem yiyecek hem giyecek. Bugünlük bu haftayı idare edebileceğimiz şeyler alsak yeter, bir şekilde para da kazanmamız lazım." Odadan çıkarken elimde tepsiyle ayağa kalktım ve hemen arkasından ilerleyip tepsiyi masaya bıraktım. Tabaktaki sandviçi yerken konuştum.

"Aslında aklımda bir şey var ama bizi tehlikeye sokabilir."

"Nedir o?" Saçlarındaki havluyu omzuna asıp masanın karşı tarafına geçti ve elimdeki sandviçin arkasından bir ısırık aldı. "Uyuşturucuları yapanların biz olduğumuzu onlara söyleyelim."

"Saçmalama. Bunlar korsan, gerçek korsan. Hani hiç utanmadan adam geberten, sömüren, tecavüz-" deyip sustuğunda sandviç elimden düşüp tabakta parçalanmıştı çoktan. "Ne?" dedim ve eliyle alnını ovuşturdu. "Onların olduğu bir ortama girmem, Hyunjin."

"Sana bir şey yapacakları bir ortama gitmeyeceğiz zaten Felix, öyle dediğime bakma sadece neler yaptıklarından bahsettim ben."

"Hayır." deyip üstümdeki gömleği ilikledim ve yanan şömineyi söndürdüm. Hem hava sıcaktı hem konuşulan konuyla gerilip terlemiştim bir de şömine fazla gelmişti. "Tek gidersin."

"Seni burada yalnız bırakamam, salak mısın sen? Ya başına bir şey gelirse, ben ne yaparım Felix?!" Bağırdı ve gözlerindeki korkuyu gördüm. "Burada yalnız olabiliriz ama kendi ülkemde seninle beraber yanımızda beceriksiz korumalarla yaşamaktansa burada ikimiz yalnız yaşayıp birbirimizi korumamız daha iyi geliyor kulağa. Bu yüzden lafımı ikiletme ve değer verdiğim birisini arkamda bıraktırma bana! Bir düşün: Gittim, yalnızsın ve birileri geldi. Lan sana dokunsalar kendini koruyabilir misin?!" Mimiklerini kullanırken refleksle ellerini kaldırması gözlerimi doldurdu. Cevap gerçekleri gözlerimin önüne sererken başımı iki yana salladım. Mırıldanarak "Koruyamam." dedim.

"Kendin söyledin, koruyamazsın. Peki seni o halde görürsem tekrar ben ne bok yerim Felix?" Yatağa bağlıyken gördüğü halimden bahsediyordu ve ben de kendimi dışarıdan görsem herhalde... nasıl hissederdim bilemiyorum.

"Gidelim o zaman buradan." dedim onun tersine çok sakin bir sesle. Başını sallarken güldü ve sanki daha fazla dediklerime dayanamazmış gibi yanıma gelip ellerimi tutarak konuştu. "Gidelim. Nereye gidelim Felix? Amerika? Kafamıza sıkarlar. İngiltere? Giyotinde kafamızı keserler. Fransa? Ekmekle boğarlar bizi. Güney Kore? İnan bana Kuzey Kore bize daha sıcak bakıyordur Felix. Bak, hiçbir yere gidemeyiz... İzin ver şurada nefes alalım ya..."

Ellerimi çekip koltuğa oturdum ve başımı denize çevirdim. Dedikleri bir bir aklımda dönerken haklı olduğuna kanaat getirdim ve gözlerimi ona çevirip dolu gözlerle baktım. "Beni yalnız bırakma orada." deyip burnumu çektim. Yanıma oturup elini enseme koydu ve başımı göğsüne yasladı.

"Bırakmam, sen yeter ki benimle birlikte ol ben seni hiçbir zaman bırakmam."

***

Korkunçtu! Kadınlar bile korsan olmadığımızı anlayıp bize kendilerinden daha büyük orospularmışız gibi bakıyorlardı ve tiplerini görmeniz lazımdı. Dişleri yetmezmiş gibi bir de vücutları yosun tutmuştu sanki. Cadı gibilerdi amına koyayım! Buraya neden sürgünlerin adası dediklerini şimdi anlıyordum ama sorun şu ki bunlar bu lanet adaya sürgün edilirken biz kendi isteğimizle gelmiştik! (Yazar notu: Hayatımla ilgili çok önemli bir karar vermişimdir: karar- KDKSODNDKDN)

Love of the MafiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin