3 Gün Sonra...
Chris arabayı hızla sürerken bir elim laptopta bir elim telefondaydı. Hwang'dan üç gündür haber alamıyordum ve ne telefonunun konumuna ulaşabiliyordum ne de korumalarına. En sonunda evine baskın yapmıştım ki evde kalan üç-dört kişiye rastlamıştım. Onların da Hwang'ın nerede olduğuna dair bir fikirleri yoktu. Şimdi mi nereye gidiyordum? Bana yardım edebileceğini düşündüğüm tek kişiye: Kim Taehyung.
Araç bahçe kapısında durduğunda kapıdaki korumalar otopark kapısını iki yana doğru çekerek açtı ve bahçeye geçmemize izin verdi. Kim Taehyung kapıda beklerken araç durdu ve kapımı koruma açtığında Chris'e dönüp başımı salladıktan sonra araçtan indik. Belimde biten pantolondan görünen göbek deliğimi azıcık geçen file çorabımın lastiğini düzeltip göbeği açık gömleğimin üstüne Chris'in uzattığı gri ceketi giydim. Kim Taehyung'un arkasında babasını gördüğümde eğildim ve karşımızdakilerin de eğilmesiyle konuşmaya başladım.
"Aciliyetimiz olduğunu söylemiştik, Hwang'a ulaşamıyorum. Ablası, başına bir şey gelmiş olabileceğinden şüpheleniyor. Korumalarına ulaşamadık, kendisinin de telefonu kapalı bu nedenle konumunu göremiyoruz."
"Ne zamandır haber yok?" Kapıdan dışarı çıkan Changbin kaşlarımı çatmama sebep oldu. "Ben de o yüzden gelmiştim bu sabah, Efendi'den hiçbir haber almıyoruz. En son fabrikaya girerken görüntüsü var ancak çıkarken yok. Arka kapıyı gören kameranın kayıtları silinmiş."
"Ha haberin var yani?" Kim Taehyung'a döndüm ve başını salladığında sinirle kahkaha attım. "Adam ortalıkta yok sendeki rahatlığa bak! Ya siz şaka mısınız?! Gerek savaş içerisinde olun gerek olmayın, gerek sevin gerek sevmeyin... bu adam ortalıkta yok amına koyayım!"
"Baba," Kim Taehyung sonunda konuştuğunda direkt babasına döndü. "Adamlar hazır mı?" Babası başını salladı ve ellerini bir kez birbirine vurdu. Evin arkasından elinde silahlı ve zırhlı adamlar çıktığında yutkundum. Sayıları sayamayacağım kadar çoktu ve ellerindeki silahlar yıllık kazandığım paranın üç katı değerinde olmalıydı.
"Adam götünü sallasa ellisi amına koyayım, buna çalışsaydık ya?" diye mırıldandım Chris'e doğru eğilip ve en sonunda bir kamyon geldiğinde kapıları açıldı ve içerideki diğer zırhlı adamları gördüm. "Beni duysa sikermiş..."
"Hwang, kuzenim, Minho'nun elinde. Sadece bir şeyi öğrenmek için müdahale etmemiştim ki az önce öğrendim." Kim Taehyung beni gözleriyle süzdüğünde kaşlarımı çattım. Neden bana öyle bakmıştı ki şimdi?
"Kuzenime karşı bir ilgin var aynı onun da sana olduğu gibi. Bana gelmemiş ve Minho'nun yanına geçmiş olsaydın bu silahlı adamların hepsi seni gebertmek için hazır olacaklardı ama şimdi Minho'nun fabrikasındaki araç garajına gideceksin bu adamlarla. Yarım saatiniz kaldı, Hwang kansızlıktan ölmeden önce."
Ne demişti o? Benim ona karşı bir ilgim olduğu gibi onun da bana karşı bir ilgisi mi vardı? Benim ona ilgim olduğunu herkes biliyor muydu? Onun bana ilgisi nasıl bir ilgiydi? Hwang ölüyor muydu? Kansızlıktan mı hem de?
"Kullanılmayan bir depon var ve kocaman ama sen insanları dövmek için kullanıyorsun."
"Seni dövdüler mi ki?" diye sordum kaşlarımı kaldırıp. Başını iki yana salladı ve tekrardan güldü. Depoyu kaplayan sessizlikte bedenim gerilirken Hwang'ın mırıldanışını duydum.
"Dövülseydim bu kadar sakin olmazdım."Aklıma düşen anıyla gözlerim kocaman açıldı. Chris'in elinden zorla anahtarı aldım ve aracıma bindim. Benim hareket etmemle silahlı adamlar kamyona binerlerken yavaşlayıp camı araladım ve bağırdım. "Siz şirkete gidin, ben sonra geleceğim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love of the Mafia
Fanfictionİki ayrı mafya elebaşı: Hwang ve Lee. Birbirlerine küçüklükten beri düşman olarak büyüyen iki adamın savaşının ölümle sonuçlanmasının sonucu oğullarının onların yerine geçmesiyle başlayan yeni bir savaş. Travmalarla büyüyen, babalarının intikamını a...