Vücudumdaki ağrıyla uyandığımda ne sert ne de yastık kadar yumuşak bir şeyin üstünde uyandım. Menekşe kokusu burnuma geldiğinde gözlerimi kırpıştırarak başımı kaldırdım ve üstünde uyandığım şeye baktım. Önce beynim algılayamasa da Hwang'ın yüzü çapaklı gözlerimde netleşince uyumadan önce yaşananları hatırlamaya çalıştım.
"Hwang?" diye mırıldandım silik anıları sorgularken. Gördüğüm halüsinasyonlar, geçirdiğim panik atak, canım yanıyor dememle kelepçelerin çıkartılması ve ağlarken Hwang'a sıkı sıkı sarılmam bir bir gözlerimin önüne geldiğinde kocaman açıldı gözlerim.
Gözlerim odada dolaşırken yatağın yanında kalan sehpanın üstündeki telefonu aldım. Hwang'ın parmağını tuşa okuttuğumda kilidi açılan ekranda telefon uygulamasını aradım. Kardeşimin numarasını tıklarken yataktan yavaşça kalkıp cama doğru yaklaştım. Ellerinde silahlarla otel odasının gördüğü bahçe kısmında dolaşan korumalara bakarken karşıdan kardeşimin sesini duydum.
"Kimsiniz?"
"Güzellik, benim abin." Kardeşim bir anda heyecanla konuştuğunda kaşlarımı çattım.
"Abi?! Neredesiniz? Annemi aradım ama ulaşamadım çok merak ettik. Chris oppa da cevap vermeyince başınıza bir şey geldi zannettik."
Annem... Hwang'a döndüm ve yaptığımız konuşmalar aklıma geldi. Annemi öldürmüştü, babamın ona yaşattığı acıyı bana yaşatmıştı; babamın bana yaşattığı geçmişi yine yaşatmıştı. Chris... Chris neredeydi? "Chris orada mı?"
"Hayır, sizinle değil mi?" Cidden Chris neredeydi? Tırnaklarımı kemirmeye başlamıştım. "Otelde kalıyoruz biz güzellik, kahvaltıya inmiş olabilir bakarım şimdi. Annem," deyip sustum ve bu suskunluğum bir sıkıntı olduğunun habercisiydi. "Eve döndüğümde konuşalım, birkaç saate dönerim benim biraz işim var. Senden bir şey istemek için aradım."
"Tabii?" Her nerede ise oturduğu yerden kalktı ve evin içinde adımladı. Mutfağa gidiiyor olabilirdi çünkü güneş daha yeni doğuyordu ve kız kardeşlerim çok erken uyanan insan varlıklarıydı.
"Fabrikaya gidip laboratuvarı gözetlemeni istiyorum. Denek için kullanılacak da ofisimde kilitli, denek olarak kullanılmayı bekliyor. Bugün ilk deneme yapılacaktı, bana hemen haber vermeni istiyorum. Anladın değil mi dediğimi?"
"Anladım da denek... kim?" Sessizliğimden sonra tekrar konuştu. "Abi, konuşamayacağın bir yerde misin? Sanırım yalnız değilsin..." Ensemde hissettiğim nefesle irkilip arkama döndüğümde Hwang'ı dibimde gördüm. İki adım geri atıp sırtımı cama yasladım ve üzerimdeki elbisenin varlığına sırtımdaki soğuklukla vardım. İrkilerek öne doğru attım kendimi ve bir ayağım diğer ayağıma takıldığında düşüyordum ki Hwang'ın beni tutmasıyla alelacele konuştum.
"B- ben seni arayacağım tamam mı? B- bu numarayı arama sen beni ara bir iki saate." ve hemen telefonu kapatıp kendimi ellerinden kurtarıp önüme gelen saçlarımı düzelttikten sonra hiçbir şey olmamış gibi telefonu ona uzattım.
"Telefonu nasıl açtığını sormayacağım." deyip parmağını gösterdiğinde bütün bir konuşmam boyunca uyanık olduğunu anladım. "Yine ne yapıyorsun sen? Ne laboratuvarı ne deneği?"
"Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum." Telefonu almadığında yere fırlatıp yanından geçip gidecektim ki kolumdan tutup beni cama dayadığında yaşadığım anın şokuyla bir şey yapamadım. Sıcak nefesini omzumda hissettiğimde gözlerimi kapatıp yutkundum.
"Bana cevap ver, Lee Felix. Bana cevap ver ki istediğim şeyi yaparken istediğin şeyi sana vereyim." Avuç içime yuvarlak bir şey koyduğunda ne olduğunu anlamamıştım ancak bir anda ondan kurtulmak için cevap verdim hipnoz olmuş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love of the Mafia
Fanfictionİki ayrı mafya elebaşı: Hwang ve Lee. Birbirlerine küçüklükten beri düşman olarak büyüyen iki adamın savaşının ölümle sonuçlanmasının sonucu oğullarının onların yerine geçmesiyle başlayan yeni bir savaş. Travmalarla büyüyen, babalarının intikamını a...