Felix'in Ağzından...
Menekşe kokusunu çok yakınımda aldığımda merakla araladım gözlerimi. Aydınlık odada etrafıma bakındım ve yatağın yanına yere çökmüş, başını da yatağa yaslamış Hwang'ı fark ettim. En son koltukta sigarasını içmiyor muydu? Ne zaman gelmişti de yanı başımda uyuyakalmıştı.
"Hwang?" diye fısıldadım ona doğru eğilerek. Uykusu hafif olacaktı ki hemen uyandı ve karışmış saçlarını biraz daha karıştırdı. "Boynun ağrımıştır." Mırıldanmama gülümseyip yerden kalktı ve koltuğa doğru baktı. Gözlerim onu takip ederken koltuktaki bedeni, daha doğrusu bedenleri fark ettim.
Yataktan inip koltuğa doğru ilerlediğim sırada bir anda bana döndü ve beyaz tişörtünün üstüne giydiği lila renkli ince hırkasını çıkartıp uzattı. Bunu yapma nedenini anlamak için aynaya döndüm ve altımda kalçalarımı gösteren şort pijamam dışında hiçbir şey olmadığını gördüm. "Bunlar kim?" diye sorup koltuğa eğildim ve Chris'le Jeongin'i sarılırken gördüğümde şaşkınlıktan kocaman açılan ağzımla Hwang'a döndüm. "Şaka, değil mi? Şaka de. Sana geri mi geldi?" Başını iki yana salladı ve gözleri bedenimde gezinirken ellerini kaldırıp belimin iki yanına koydu. Beni kendisine çektiğinde şaşkın şaşkın ona bakıyordum sadece.
"Bu hırka olmadı, git üstünü değiştir. Tahrik edici duruyorsun."
"Sana ne be?" dediğimde elleri yanaklarımı buldu ve bir anda dudaklarıma kapandı. İkilinin bizi görebileceği korkusuyla onu itmeye çalışsam da benden uzaklaşmadı ve sırtımı koltuğa yasladı. Kolları belime sarıldı, beni havaya kaldırdı, koltuğun başına oturttu ve bacaklarımın arasına yerleşti.
Ondan kurtulamayacağımı anladığımda kendimi onun ellerine bırakıp ellerimi ensesine kaldırdım. Saçlarıyla oynarken üst dudağını emiyordum ve işte yine oluyordu; o garip his, dün akşamki his yine bedenimi sarmıştı ve o kadar güzel bir histi ki...
"Sonunda birisiyle ilişki yaşayabiliyorsun." Arkamdan duyduğum ses korkup kaymama neden olunca önce ikilinin üstüne düştüm, sonra yere kapaklandım ve dizlerim yere çarptığında acıyan dizlerimi ovuşturdum. "Sapık mısın da bizi izliyorsun Chris ya?!"
"İnan bana ha sapığım ha değilim, sadece artık ilişkiye girebildiğine seviniyorum." Yerden kalkıp hırkayı düzeltirken konuştum. "Hayır, hala korkuyorum." dedim ve Hwang'ın yanından geçerek yatağın yanına gittim ve yerdeki tişörtümü aldım. Onlara arkamı dönüp hırkayı çıkarttım ve oversize tişörtü giydim. "Dün gece yine atak geçirdim." diye mırıldanıp duvara omzumu yaslayıp kollarımı göğsümde birleştirdim. "O piç yüzünden düzgün bir ilişkim asla olamayacak."
"Ha ilişki içindesiniz yani?" Jeongin'in sesiyle sanki bir gerçek yüzüme vurmuş gibi Hwang'a döndüm ve aynı şekilde bana baktığını gördüm. Odada ölüm sessizliği olunca Chris'in "Öyleler galiba." demesiyle Hwang'la aynı anda konuştuk.
"Ciddi bir şey yok!" Aslında bunu bir tek ben söylesem o ne düşünürdü bilmiyordum ancak ondan bunu duymak kalbimi kırmış gibi hissettirmişti. "Yok mu?" diye sorduğumda kaşlarını çatarak bana döndü. "Bilmem," dedi. "Var mı?"
"Var!" dediğimde hepsi bana döndü ve yutkunup "H- hayır yok!" dedim ve rezil olduğumu anladığımda "Siktir edin." deyip banyoya yöneldim. Kapıyı ardımdan kapatacakken Hwang'ın içeriye girmesiyle kaşlarımı çatıp onu dışarı iteklemeye çalıştım ama yerinden kıpırdamıyordu. Vazgeçeceğimi mi sanıyordu? Pekala, yanılıyordu.
Omuzlarımı aşağı yukarı salladım 'Sen istedin' der gibi ve diş fırçalarının içinde olduğu bardağı elime aldım. Fırçaları çıkartıp bardağın içine su doldururken mantık arıyormuş gibi bana bakıyordu. Bardağa doldurduğum suyu inceledim biraz kafası dağılsın diye ve en sonunda "Deli misin sen?" diye sormasıyla suyu onun yüzüne doğru fırlattım. Neden yaptım bilmiyordum, sinir olması hoşuma gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love of the Mafia
Fanfictionİki ayrı mafya elebaşı: Hwang ve Lee. Birbirlerine küçüklükten beri düşman olarak büyüyen iki adamın savaşının ölümle sonuçlanmasının sonucu oğullarının onların yerine geçmesiyle başlayan yeni bir savaş. Travmalarla büyüyen, babalarının intikamını a...