"Eğer seçime kadar evlenmeyi kabul eder iseniz sözleşmenin gerçekleştiğini kanıtlamak suretiyle imza atmanız gerekiyor." Kadın kocaman gülümserken Hyunjin'le bakışıyordum.
"Bir haftada nasıl evlenelim?" Sorgulanabilir ama haklı bir soru. Tarih bile alamazdık ki! Hyunjin'e ilk kez hak veriyorum ama susun, hak verdiğimi bilmese de olur sadece side eye atıyorum şu anda ona.
"Ben halledeceğim, siz merak etmeyin. Yarın bile olabilir."
"E yüzük?" Ağzımdan kaçan cümle utanmama sebep olurken Hyunjin arkasına yaslandı. Kollarını göğsünde bağlayıp bana baktı ve bir şey düşünüyormuş gibi bana bakmaya başladı. Eli bir anda gömleğine gittiğinde gözlerimi kocaman açtım çünkü ilk iki düğmesini açtı ve çok ince zincir olan kolyeyi arkadan önce doğru çevirmeye başladı. Kolyenin ucunda bir yüzük göz önüne geldiğinde kolyeyi çıkartıp yüzüğü zincirden kurtardı.
"Annemin yüzüğü... Ablam bana vermişti, aslında ona kalmıştı ama işte... Bugüne kısmetmiş." Parlak altın yüzükle bana doğru eğilip elimi tuttu ve yüzüğü parmağıma doğru bastırıp taktı. "Yarın en erken saate yıldırım nikahı ayarlayabilir misiniz Avukat Yun Hee?" Gözlerime bakarak sorduğu soru karşısında terlemeye başladım.
"H- Hyunjin?"
"Oldu bilin."
***
İnanın neler olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok. Şu anda Hyunjin'in eskiden kendisine çalışan terzisindeydik ve on beş kişi üstümde ölçü alıyordu. Hyunjin nasıl bir şey "istediğinden" bahsederken karşımdaki geniş boy aynasından acınası halime bakıyordum.
"Dar kesim pantolonu olsun, tayt gibi durmasın ama çok bol olmasın. Belinden arkaya uzanan ve eteği andıran bir tül istiyorum. Benim bebeğime çok yakışır... Üstü elmas kaplı olmalı. Askıları ince ve küçük parlak incilerden oluşsun istiyorum mümkün müdür?"
"Tabii ki Efendi."
"Üzerine bir de kalın çok uzun olmayan hırka yapalım. Tüylü tüylü böyle pofuduk pofuduk olsun canım sıkıldıkça mıncırayım."
"Sapık mısın sen?" Aklıma geleni direkt söyledim. Ölçü alanlar şaşkın şaşkın bana bakarken Hyunjin gülümsedi. "Öyleyim, var mı diyeceğin?" Dediği anda kimseyi umursamadım. Üstünde durduğum yuvarlak podyumdan inip ellerimi ona doğru savurmaya ve denk getirebildiğim kadar vurmaya başladım.
"Ulan hıyar! Kot pantolon gideydik ya? Daha sonradan büyük bir düğün yaparken alırdık bunları!"
"Vurma!" Sinirle bağırıp ellerimi bileklerimden tuttuğundan korktum. Yüzü anında kızarmıştı ve gözleri kocamandı. "Vurma."
"Ben-"
"İşini bitir, dışarıda bekliyorum." Harika! Her şeyi mahvetmiştim işte. Aptal beynim, aptal!
Yarım saat sonra işim bitmişti. Hemen hırkamı üstüme geçirip mekandan çıktım ve arabaya sırtını yaslamış sigarasını içen sevgilimi gördüm. Gözleri kapalıydı, düşünceleriyle boğuştuğu belliydi. Düşünceleri? Benim yüzümden gözlerinin önüne gelen geçmişi miydi düşünceleri?
"Hyunjin?.." Çok sessiz sordum sorumu. Gözlerini ağır ağır açıp bana baktı. "Özür dilerim. B- ben travmanı düşünemedim."
"Sorun değil, sevgilim." Bana doğru iki adım atıp arkasını döndü ve bana kapıyı açtı. "Korkmalara alıştım artık." Derken gözlerini kaçırdı. Kapının üst kenarında duran elinin üstüne elimi koyacağım sırada elini çekmesiyle yutkundum. Canını gerçekten çok yakmış olmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love of the Mafia
Fanficİki ayrı mafya elebaşı: Hwang ve Lee. Birbirlerine küçüklükten beri düşman olarak büyüyen iki adamın savaşının ölümle sonuçlanmasının sonucu oğullarının onların yerine geçmesiyle başlayan yeni bir savaş. Travmalarla büyüyen, babalarının intikamını a...