Elleri beline sardığım bacaklarımda gezinirken boynumu arkaya doğru eğdim. Dudakları boynumu emip ıslatırken parmaklarıma saçlarını dolayıp hafif hafif çekmeye başladım. İnlemelerimiz birbirlerine karışırken bir anda bir elini saçlarıma götürüp sıkıca tuttu ve başımı kendisine çevirip sertçe öpmeye başladı.
Bacağımdaki eli yavaşça mayomun lastiğine kaydığında nefesimi tuttum ve aklımı tamamen öpüşmemize vermeye çalıştım. Mayom aşağı kayarken kasıklarımda hissettiğim sızı inletmişti bu sefer beni. Eli çıplak kalan kalçamda gezinirken tırnaklarını sürtmesiyle dudaklarından uzaklaşıp başımı yukarı kaldırıp inledim ve bir anda belimin iki yanından tutarak beni kaldırıp havuz kenarına oturttu.
Bacak aralarıma yerleşip tırnaklarını bacaklarıma sürterken dudaklarını karnıma bastırdı. Gözleri bendeyken karnımı öpüyor, yalıyordu. Çok yavaş hareketlerle göğüslerime yaklaştığında kendimi şimdiki zamanda olduğuma inandırmaya çalışıyordum. Midem bulanır da kusarsam kaçar gider ve bu rezilliği tüm hayatım boyunca unutamazdım.
"H- Hyunjin, garip hissediyorum~" Dudaklarını göğüs ucuma bastırdığında saçlarındaki ellerimi biraz daha sıktım ve aldığım zevkle kendime bastırdım. "Çok... iyi hissediyorum~" Gülümsediğini hissettim. Elleri mayomu yavaşça aşağı çekerken etrafıma bakındım ve olduğumuz noktanın başka herhangi bir yerden görünmediğine kanaat getirdim.
Havuz kenarında çırılçıplak kaldığımda bacak aralarımda gezinen elleri titrek nefesler almama neden oluyordu. Göğüs ucumda hissettiğim dişlerle acı ve zevkin karışmasıyla inleyerek bacaklarımı bedenine sarıp onu kendime bastırdım. Sertliği bana değerken durmasına neden olan o şeyi anlamıştım.
Benden uzaklaştı ve bir iki adım geriden çıplak bedenime baktı. Böyle durmak garip hissettirdiği için ellerimle Jr.'ımı kapattım ve utangaç gözlerle ona baktım. Biraz da soracağı sorudan korkmuştum.
"Benden etkilenmiyor musun?" Pekala, rahat hissetmem için böyle sormuştu. Neden mi? Ah, ben dokununca erekte olamıyordum...
"Etkileniyorum ama..." deyip başımı önüme çevirdim ve havuzda kendi başına yüzen mayoyu izlemeye başladım.
"Ama, ne?" Ciddi sorusuna ona bakmadan cevap verdim. "Travmatik olarak erekte olamıyorum... Daha doğrusu, dokunarak erekte olamıyorum. A- ama şey olunca..." Devam etmek istemedim çünkü babam yüzünden güzel 'torunlarını' kaybetmiştim boşa.
"Ah, anladım..." Tekrar bana yaklaşıp ellerini belime koydu ve beni yavaşça suya çekti. Boş gözlerle ona baktığımda beni manzaraya doğru döndürüp ellerimi havuz kenarına koymamı sağladı ve soğuk mermer göğsüme değdiğinde irkildim.
"Felix, sana dokunmak istiyorum." Eli belimden sırtıma doğru gezindi ve yavaşça kalçama doğru ilerlemeye başladı. Çabuk karar vermem lazımdı: Ya bana dokunmasına izin verecek, kendimi geleceğe bırakacaktım; ya da bana dokunmasına izin vermeyecek ve geçmişten kaçarak yaşamaya çalışacaktım.
"İlaç," dedim kendime hakim olamayarak. "İlaç istiyorum, lütfen."
"Felix-"
"Yapamam," deyip burnumu çektim ve kendime bir küfür ettim. "Korkuyorum Hyunjin. Tekrardan bayılıncaya kadar o anları yaşamaktan çok korkuyorum."
"Felix," Nefesini omzumda hissettim ve yanağını yanağıma yasladı hafifçe. "Lütfen baban olmadığımı hatırlat kendine. Lütfen herkesin aynı olmadığını fark et artık. Lütfen nasıl sevenin sevilmeyen biri olduğu gibi sevilmeyenin de sevebilen birisi olduğunu bil." Arkamdan çekilip havuzdan çıktığında tuttuğum nefesimi verip gözyaşlarımı serbest bıraktım. Kurduğu cümleler o kadar haklıydı ki sadece bencilliğimden bunları yapamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love of the Mafia
Fanfictionİki ayrı mafya elebaşı: Hwang ve Lee. Birbirlerine küçüklükten beri düşman olarak büyüyen iki adamın savaşının ölümle sonuçlanmasının sonucu oğullarının onların yerine geçmesiyle başlayan yeni bir savaş. Travmalarla büyüyen, babalarının intikamını a...