𝟏.𝟏

976 302 695
                                    

Çalışma masama yan bir şekilde koyduğum telefonumu kendimden ekrana tamamen sığabileceğim kadar uzaklaştırıp, çıtır kovadan son tavuğumu da aldığımda devirdiği lacivertimsi gözleriyle, "Ne gerek vardı ya şimdi, seneye tanışırdık ki biz," diye ağzının içinden mırıldanan Teomancığıma lokmamı yuttuğum gibi büyükçe sırıttım.

"Öyle deme ama abisi kıskanıyor işte çocukcağız, anlayış göster."

Çok sevdiğin iki kişi arasında denge kurmanın yolları vol1: Karşı tarafı daima küçümse.

"Çok mu kıskanıyor? Anlatsan da biraz zevkten dört köşe olsam keşke." İçindeki buzların erimeye başladığı büyük boy kolamın son yudumlarını içerken Teo'nun keyif aldığı konu üzerine düşmesini, kafamı sen yok musun sen edasıyla sallayarak izleyip, "Yani biraz," dedim, sesimin tınısında eh melodisi gizliydi. "Hiç bahsetmedim ya bir de, en çok ona bozuk atıyor."

"Atsın atsın, o daha çok bozuk atar." Biten yemeğimin kalıntılarını masanın üstündeki boş poşete doldurduğumda döner sandalyemi yerden destek aldığım ayaklarımla sola doğru kaydırıp pencerenin hemen dibindeki küçük çöp kovasına basket attım. "Şimdi böyle konuşuyorsun da zamanla aranız iyi olduğunda benim bunları bir bir sevgilim beye yetiştirmem yok mu?"

Tamam bu sefer cidden az yiyeceğim ya diye kendimi kayıtlamama rağmen yine iki kilo nimeti zerre acımadan mideye indirdiğim sıpsıradan bir gün...

Allah'ım ben artık yoruldum iştahımı kes diye sana yalvarmaktan, kurban olayım kes şunu ya.

"Yaparsın sen, o fitne fücur ağası vibeını hep aldım senden." Ayaklarını uzattığı koltukta pozisyonunu değiştiren Teo'ya elimi salladım neyse der gibi. "Onu bunu bırak da siz nerede buluşacaksınız? Haber bekliyor benden aşk kelebeğim, konum belirle hadi."

Düşünceli bir hal aldığında hafiften kısılan lacivertimsi gözlerini Neva teyzenin hep sadelikten yana olan zevkiyle döşediği ferah salonda bir tur gezdirdi. "Sizin oralara yakın bir yerlerde yeni bir cafe açılmıştı geçen sene."

Alnına düşen sarı tutamlarını eliyle itmek yerine başını, kafasının altındaki mindere vurarak geriye sıyırdı. Şapşal.

"Hani şu, sırf kurabiye tarifini araklamak için çalışanlarından en yakışıklı olanı kafalamaya çalıştığın ama ne yazık ki kalbini alıp da kurabiyenin tarifini alamadığın o cafeden bahsediyorum."

Salaktı bu çocuk. Büyük salaktı hem de. Ben bu zekâsızla nasıl bu kadar yakından arkadaş olmuştum ya?

"Hı hı oraya gidelim de haklıyken pattadanak haksız konumuna nasıl düşülür hep birlikte onu izleyelim, değil mi?"

"Yav gülüm ne alakası var?" dese de ağzını yaya yaya, çok alakası olduğunu elbette kendi de biliyordu. O cafenin çalışanlarının çoğu beni tanırdı ve ne yazık ki birçoğu da işine sımsıkı sarılmış, canla başla çalışmaya devam ediyordu.

Yani böyle bir seçenek olamazdı.

Olmamalıydı.

Allah'ım ihtimali bile korkunçtu!

Geçmişimi karıştırmazdı Akif Yağız hiçbir zaman konuşmalarına. Beni, benden öncesi ilgilendirmez, ben senin bundan sonranım demişti sevgili olduğumuz ilk gün ve eklemişti:

Geçmişin geçmişte kalsın, gündemimize taşınmasın, olur mu?

Ta en başında açık oynamıştı aslında o bana kartlarını fakat ben farkında olmadan en hassas noktasında tepinmiştim. Bunun için çok da üzgündüm, keşke yaşanmasaydı deyip duruyordum gün içinde elli yedi kere.

Prensesler De Ağlar |  DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin