Hepinizi öptüm çokça muahhhhhh 💋
İyi okumalar!
Ferdi Tayfur - İçim Yanar
Toygar Işıklı - Korkuyorum
Ferdi Tayfur - Sanmaki Yaşıyorum
🧚🏻♀️
Otuz üçüncü kattan aşağıya doğru baktığınızda aklınızdan geçen tek düşünce, her şey ve herkes bu denli küçücük görünürken nasıl olur da kendi içinde kıyametler koparacak kadar büyük problemlerle cedelleştikleri oluyordu. Çok garipti. Miniciklerdi, ama olmayan dertleri yoktu.
Yoksa... Aslında biz de mi yoktuk? Sadece dertlerimizle vardık da biz mi kendimizi gereksizce büyütüyorduk? Ya bizzat kendi özüyle var olan problemler ise ve biz onların sıfatları görevini görüyorduysak?
Dertlerimin kocaman bir Ela Sever'i varsa şayet, sıkıntı sanılandan daha büyüktü. E Allah başka keder vermesin o zaman.
Özür dilerim Descartes Bey, şimdi size de muhalefet olmak gibi bir niyetim yok fakat düşünüyorum, öyleyse deliriyorum. Zira düşündükçe varlığımın silikleştiğini hissediyorum.
Birbirinin bu kadar aynısı olan günlerin kaçıncısını daha batırdığıma dair en ufak bir fikrimin olmadığı zaman zarfında sıkışıp kalmış gibiydim. Dünüm yoktu. Yarınım yoktu. Bugünümden şüpheliydim. Aklımın ucundan ucundan peyderpey kaçırdığım gibi bana verilen ömürden de parça parça kaçırıyordum; üstelik buna engel olmaya isteğim bile yoktu.
Günler gerçekten hep mi aynıydı yoksa benim içimdeki o kara delik bütün insansı duygularımı yuttuğu için kendimi faydasız bir nesne olarak görmeye başladığımdan dolayı zamanın bende hiçbir değerinin kalmamasından sebep mi böyle hissediyordum? Cevap veriyorum Kenan Bey. E şıkkı, hiçbir fikrim yok. Eminim, son kararım.
Sanırım artık fikirsiz de bir insandım. Tıpkı hayatsız olmam gibi.
Fransız penceresini tamamen açıp önündeki korkuluk demirlerine yaslanarak Staples merkezinin ışıklarının şehri hareketli bir gece kulübü gibi aydınlatmasını izlerken aklımı, hislerim ve heyecanlarımın yönettiği o bünyeme zamansız olarak veda edişim yüzüme tokat gibi çarptı; ne beni yerimde zıpır zıpır zıplatıp bu ışıltılı hayatın içine arı kovanına dalarcasına atlatacak hevesim vardı, ne de kirpiklerimi kırpıştırmaktan başka bir eylem gerçekleştirecek enerjim.
Hani olur da göğsümde onu özlemekten başka bir duyguya kontenjan açılırsa diye kalbimin kapısında nöbet tutuluyordu.
Akif Yağız'ı rüyalarımda bir an bile yalnız bırakmayacak kadar çok özlemiştim, üstelik arayıp bunu ona söyleyecek durumda da değildim. Kalbimin göğsüme her vuruşunda keskin bir sancıyla adını sayıklaya sayıklaya attığını hissediyor muydu acaba?
Hissetseydi dayanamazdı, gelirdi.
Gelmesini çok istediğim fakat gel diye de telefon açamadığım umulmaz bir hengâmenin ortasında öylece oturmuş, hayatımın ellerimden kayıp gidişine satır satır dizeler yazabilecek imkâna sahipken yerli yersiz bütün noktaları yığmıştım. Düşünecek çok şey vardı, üzülecek şeyler ondan çok daha fazlaydı. Hele kendimi şurdan aşağıya atacağım şeyleri sıralarsak eğ-
Ya bir saçmalama be.
İnsanın iç sesi bile kendini horlar mıydı hiç ya? Kendi içimdeki sesin bile ciddiyet radarına giremiyordum. O da küçümsüyordu beni. Zaten herkese yer vardı da bir ben sığamamıştım bu dünyaya. Bir ben çok gelmiştim bu ışıltısını kararttığımın gezegenine, değil mi? He!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prensesler De Ağlar | DÜZENLENİYOR
ChickLit❗️Hikaye düzenlemededir❗️ Onun adı Ela Sever ama siz kısaca Prenses de diyebilirsiniz. Ya da son muhafazakâr bükücü. Seçim size kalmış. Y/N: Prensesler De Ağlar isminde yazılan ilk ve tek hikayedir. İsminin ve/ya içeriğinin (ç)alıntılanması durumund...