oy veren ellerinizi dolarrrrr
yorumlarla satirlari senlendiren ellerinizi de eurolar senlendirsin insallaaaahhhhhhhhhh 👸🏻
bu duayi kaptiktan sonra bos gecmezsiniz herhalde diye dusunuyorum askbahcemin fistikli sobiyetleri ❤️🔥
🧚🏻♀️
Adına gerginlik dediğimiz o duygu ete kemiğe bürünecek olsaydı şayet, hiç şüphesiz kimliği benimki olurdu.
Şoför koltuğunda oturmuş rahat rahat arabayı süren sevgilime belli etmemek için kendimi zorlasam da ellerimin durduğu yerde soğuk soğuk terlemesi, Kozcu mâlikânesine varan yolları arşınladıkça nabzımın vuruş kuvvetinin gittikçe düşmesi ve ensemde nereye bağlandığını bile bilmediğim bir damarın hızlı hızlı seğirmesi sanki mümkünmüş gibi daha da gerilmemi sağlıyordu.
Üstelik bir de evden çıkmadan önce, bugün evrendeki tüm aksiliklerin yakama yapışmaya yemin ettiğine kesin olarak inanacağım türden bir olay daha yaşayarak yirmi dakika boyunca bilekten bağlanan kordonunda kristal taşlar bulunan topuklularımı aramış, nihayet bulup ayaklarıma geçirdiğim anda da aceleden fazla bir güç uygulamış olmamdan mıdır bilmem, topuğunu kırmıştım.
Hem de bunun için ağlamaya dahi zamanım kalmadığından acımı içime gömüp kendime bile hiçbir şey olmamış gibi davranmıştım.
Allah'ım ne büyük acılar bunlar.
Ayakkabılarım bu hayatta en değer verdiğim iki şeyden biriydi. Ama birincisi miydi yoksa ikincisi mi, ona karar vermek zorunda kalışım bile kalbimi acıtıyordu.
"Arabaya bindiğinden beri hiç konuşmadığının farkında mısın, bi'tanem?" Akif Yağız'ın yola odaklanan bakışları tedirgince sorduğu soruyla bana yöneldiğinde yüzümde her ne gördüyse acı kahvenin en güzel tonunu yakalamış hareleri, yanan kırmızı ışığın da rahatlığıyla yüzümde dikkatlice gezindi.
"Bembeyaz olmuşsun yavrum," dedi sol elimi büyük avucuna alırken. "İyi misin?"
Değildim.
Üstelik neden bu kadar gerildiğime ben de anlam veremiyordum.
Kendimi Yeşim Kozcu'ya kabullendirmek gibi bir niyetim yoktu, Yağmur'la da iyi bir tanışmamız olmamıştı ve bunu da çok umursadığımı söyleyemezdim. Aile fertlerinden geriye yalnızca baba Yunus Kozcu kalıyordu ve içten içe onun zaten beni seveceğini bildiğimden huzurlu bir rahatlık hissetmiyor da değildim.
Öyleyse neydi beni bu denli geren şey?
"Bilmiyorum ki," diye fısıltıdan bir üst seviyeyle mırıldandım. Yeşil ışığın yanmasıyla aracı yeniden hareket ettiren sevgilim, tuttuğu elimi gözlerini yoldan çekmeden dudaklarına götürürken tüm şefkatiyle öptü elimin üstünü. Yetmedi, elimi avucunun içinde döndürüp bir de avuç içimi buseledi.
"Bu gevşemen içindi," dedi dudaklarını konuşmak için elimin ayasından uzaklaştırmış olsa da konuştukça avucumun içine vuran nefesi, aklımdan her şeyi silmeye kâdir nitelikteydi.
Nefesinden daha sıcak olan dudakları yeniden elimde buluştuğunda ise avucuma sürtünerek parmak uçlarıma dek uzanmış ve sol elimin tüm parmaklarının ucunu bana kafayı yedirtmeye yemin etmiş gibi usulca öpmüştü. "Bunlar da öylesine, içimden geldi."
Tapılacak tek bir ilâhın olduğuna inanmasaydım, ona tapmaktan bir an geri durmayacağım yüzüne bakarken aşırı duygu yüklenmesinden büzülen dudaklarımı ağzımın içine yuvarlayıp, üzerimdeki inanılması güç etkisinin gerçekliğine bir kez daha aydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prensesler De Ağlar | DÜZENLENİYOR
Chick-Lit❗️Hikaye düzenlemededir❗️ Onun adı Ela Sever ama siz kısaca Prenses de diyebilirsiniz. Ya da son muhafazakâr bükücü. Seçim size kalmış. Y/N: Prensesler De Ağlar isminde yazılan ilk ve tek hikayedir. İsminin ve/ya içeriğinin (ç)alıntılanması durumund...