Bölüm 40 - Final

7.5K 219 34
                                    


Merhabalar, bugün final bölümü ile karşınızdaydım. 

Anneme dedim ki final bölümünü yazıyorum. Söylediği tek şey; Allah aşkına kimse ölmesin. ksdjbdugfyuuoyfyrx

Şöyle ki, biri ölecek ama arkasından ağlayacağımız biri değil. Başlamadan tahminlerinizi buraya yazın en sonunda bulabildiniz mi onu görelim.

Keyifli okumalar! 


"Şimdi gel benimle." Elimi tuttuğu gibi beni ayağa kaldırdı. Verandadan inip bahçeye çıktık. Ne yapmaya çalıştığını anlayamadım. Joe bir anda belirdiğinde elinde ki küçük koliden taşmış havai fişekler vardı. Gülümseyerek Charles'a baktım.

Joe koliyi karların üzerine bıraktıktan sonra başından hiç çıkarmadığı şapkasını çıkartarak gülümsedi. "İyi akşamlar bayan." dedi ve geldiği gibi gitti.

Charles yanımdan ayrılarak kolinin yanında eğildi. Havai fişekleri teker teker dışarı çıkarttıktan sonra cebinden çıkarttığı çakmakla fitilleri ateşledi. Hızlı adımlarla yanıma geldikten sonra elimi tuttu. Birlikte fişeklerin patlamasını izlemeye başladık.

Önümüzde görsel bir şölen vardı.

"Seni seviyorum." dedi Charles, kulağıma fısıldayarak.

Ona döndüm ve gözlerinin içine bakarak söyledim. "Seni seviyorum."


"Bana doğruyu söyle! Ben senin kardeşin miyim?"

William'ın kan çanağına dönmüş mavi gözleri öfkeyle harlanmış, Charles'a bakıyordu.

İşte o an gelmişti. William, Charles'ın öz kardeşi olduğunu öğrenmişti ve şimdi ondan hesap sorarak gerçeği duymak istiyordu. Havanın ağırlaştığını hissedebiliyordum. Tüm buraya nasıl gelmiştik?

Charles ile at çiftliğinde geçirdiğimiz o hafta sonunun ardından Charles İtalya'ya gitmişti. Pietro ve William ile beraber. Camilla ise onlar gittikten sonra bizimle beraber malikanede kalmaya başlamıştı. Ricky her zaman ki gibi Charles'ın sağ kolu olma görevini yerine getirerek baş korumam olmuştu. Artık o da malikanede yatıp kalkıyordu.

Charles'ı intikamından vazgeçirebilmeyi çok isterdim. Fakat kararlıydı. Gözlerinde ki o hırsın önüne geçmeyi başarabilsem bile beni tanımayacağını iyi biliyordum.

Ben intikam falan istemiyordum. Benim tek derdim toprağın altındaki evladımdı. Artık o yanımda yoksa Charles neyin intikamı alıyordu, anlayamıyordum. Anlamayı da uzun süre önce bırakmıştım zaten. Ona bir söz vermiştim ve o sözü tutacaktım. Onu bekleyecektim.

Yaptım da. Onu bekledim. 

Dört hafta, 7 gün onu bekledim. Bazen bir mesajla bazen de kısa bir telefon görüşmesiyle ondan haber alabilmiştim ancak. İyi olduğunu bildiğim her saniye içim daha rahat oluyordu.

Ben onu beklerken biraz olsun sıkılmamıştım. James'ın sağlık problemleriyle ilgilenmiştim. Hastalığı git gide iyileşiyordu, her zamanki vurdumduymaz hali hariç. Riley ile daha fazla zaman geçirmeye başlamıştım. Kesinlikle çok eğlenceli biriydi. Onun davetiyle konsere bile gitmiştik. Leo'yu da zorla yanımda sürüklemiştim. Leo'dan söz etmişken, o benim en yakın arkadaşım olmuştu artık. Onunla vakit geçirmekten aşırı keyif alıyordum. Bu arada onun aşk hayatına birazcık burnumu sokmaktan da keyifliydim. Aşk gurusu olduğum için ona ilişki tavsiyeleri vermekten çekinmiyordum. Zamanında bana verdiği tavsiyeleri onun için kullanıyordum. Çünkü malum, terzi kendi söküğünü dikemezmiş. Leo, Archie'e zaman vermeyi başarabilmişti. Bu süre içinde onun kendisinden uzak durmasını Archie anlayışla karşılamıştı. O kim olduğunu bulana kadar birbirilerinden uzak durmuşlardı. 

KAZAYLA BABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin