Medyada ki boya posa endama bakar mısınız? Maşallah diyeyim de nazarım değmesin sdafhsofgys
Bu arada açıklığa kavuşturmam gereken son bir kaç konu var ondan sonrası final. Haberiniz olsun.
"O kimdi?"
"Ricky." dedi, kalın sesiyle.
"Charles, özür dilememi yasakladın ama özür dilemek istiyorum. Ricky'nin neden benimle konuşmayı kestiğini anlayabiliyorum. En yakın dostunu vurdum. Neredeyse ölmene sebep oluyordum. O seni seviyor."
"Ben de onu seviyorum ama sınırları aşamayacaktı. Onunla konuştuğuma dua etsin. Hayır, vurulan benim, ona ne oluyor amına koyayım?"
"Seni korumak istiyor. Ricky senin kardeşin gibi."
"Kardeşim gibi ama kardeşim değil."
"Bunu demek istemedin." dedim. "Onu herkesten çok önemsediğini biliyorum, bu yüzden kelimelerinle bunu inkar etmene gerek yok... Sadece eski Ricky'i geri istiyorum. Gülümseyen, neşeli adamı özlüyorum. Keşke tekrar benimle konuşmaya devam etse."
"Merak etme, ben onunla konuşurum."
*
Sabah saat sekizi gösteriyordu. Charles'ı uyandırmadan dudağının kenara bir öpücük kondurdum ve yataktan kalktım. Hızla üzerimi değiştirip paltomu da giydikten sonra odadan çıktım. Marial'ın verdiği kağıt ve kalemi alarak Charles'a bir not bıraktım. Küçük Johnny beni kapıdan çıkarken yakalamıştı. Gideceğim yere beni götürmezse eğer Charles'ın onun gözlerini oyacağını söyleyerek onunla birlikte gitmeye mecbur bırakmıştı beni.
Havalar gittikçe daha soğuk olmaya başlamıştı. Ağaçların üzeri beyaz karlarla süslüydü. Ben yaz insanıydım ama bu görüntünün içimi huzurla kapladığını da inkar edemezdim.
Araba durduğunda kalp atışlarımın hızlandığını fark ettim. Uzun bir soluk aldım. Bunu yapmalıydım. Küçük Johnny'nin benim için açtığı kapıdan indim. Arkamızda ki arabadan inen dört tane koruma daha vardı. Sanırım artık hep böyle gezecektim.
Küçük Johnny benimle beraber iki adım gerimde yürüdü. Sıra sıra isimleri geçtik. Bazıları kardan gözükmüyordu. Benim minik bebeğimin ismi ben buradayım anne der gibi kardan arınmıştı. Bir anda esen soğuk rüzgar bedenimi titretti.
"Ben geldim bebeğim, annen geldi."
Londra'ya geldiğimden beri yapmak istediğim bir şeydi bu. Oğlumu görmekte geç bile kalmıştım. Çömelip taşın üzerini okşadım.
"Üşüyor olmalısın. Bir sonra ki gelişim de sana bir battaniye getireceğim." Mezarının üzerinde ki karları elimle temizlemeye başladım. Ufak bir cisim karların arasında belirdi. Uzanıp elime aldığımda bunun bronz bir at olduğunu fark ettim.
"Demek babanın sana bıraktığı şey buydu."
Daniel'ın mezarını son kez görmeye geldiğimde Charles ne olduğunu anlayamadığım bir cisim bırakmıştı. Demek bir atmış.
Daha fazla tutamadığım göz yaşlarımı bırakım.
"Seni çok özledim. Seni özlemediğim tek bir anım bile yok. Seni bırakıp gittiği için annene kızma lütfen. Onu affet, ne yapacağını bilmiyordu. Ama artık biliyor bebeğim. Sana anlatacak çok şeyim var. Artık buradayım. Seni hep ziyaret edeceğim."
Elimin tersiyle göz yaşlarımı silip bronz atı mezar taşının önüne bıraktım. Parmaklarımı öpüp taşa götürdükten sonra ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAZAYLA BABA
Romance"Buraya kaç tane senin gibi kız bebeğinin babası olduğumu iddia ederek para koparmaya geliyor haberin var mı senin?" Yüzünde aşağılayıcı bir bakış vardı. Demek şimdi bir tepki veriyorsunuz Bay Charlie. Çantamı bıraktığım yerden alarak koluma taktım...