ÖZEL BÖLÜM ;)

5.5K 259 35
                                    

Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen. Keyifli okumalar.

Geçmişe dönüp Emma Spencer ile karşılaşabilseydim eğer 'başardık' derdim. Artık daha mutluyuz derdim. Bizimle gurur duyuyorum derdim. Ondan çabalamaya devam etmesini isterdim, istediği gibi olmaya devam etmesini isterdim. Çünkü eğer kendi gibi olmasaydı onunla karşılaşamazdım.

Charles...

Ruhuma mühürlü adam.

Onunla tanışmadan önceki hayatım sanki hiç yaşanmamış gibiydi. İçime çektiğim nefesim misali, onunla yaşamaya başlamıştım. Dünyaya gözlerimi onunla açmıştım.

Hatalarım olmuştu fakat aldığım her kararımdan memnumdum. Onlar beni ben yapan şeylerdi. 

"Hadi! Acele et biraz. Geç kaldık!" dedi Charles.

"Kapa çeneni!" diye çemkirdim. Bir elim karnımın üzerinde diğeri belimdeydi. Ayaklarım şiştiği için elbisemin altına giydiğim parmak arası terliklerle bile yavaş yürüyordum. Rüküşlük umurumda değildi. Doğuma az kalmışken tek düşündüğüm rahatlığımdı. "Geliyorum işte!"

Leo ve Archie'nin düğün günüydü. Leo haftalardır diken üstündeydi ve her şeyin mükemmel olmasını istiyordu. Davetlilerin saatinde kilisede olması da dahil. Fakat ne yapabilirdim ki, hamileydim ve aldığım kilolar bana hiç de yardımcı olmuyordu. Bu yüzden bir kaplumbağa kadar yavaşlamıştım.

"Leo canına okuyacak biliyorsun değil mi?" Charles'ın uzattığı eliyle ağırca vip arabaca bindim.

"Önce ben onun canına okumazsam tabii. Kim saat birde düğün yapar anlamıyorum?! Sırf bunun için onda kalkmak zorunda kaldım. Zaten hazırlanmam üç saat sürüyor! Saçmalık!" Charles'ın homurdandığını duydum. Benim ardımdan o da yanımda ki yerini alınca Küçük Johnny arabayı çalıştırdı. "Doğuma yalnızca iki hafta kaldı! Evde doğuma hazırlanmam gerekirken ben düğün düğün geziyorum! Ayaklarıma bak, hiçbir ayakkabı olmuyor, kıyafetlerim desen onlar başlı başına bir işkence. Resmen acı çekiyorum ve sizde bundan zevk alıyorsunuz!"

Charles'ın dudaklarıma kapanan dudakları ile susmak zorunda kalmıştım. Çenemi tuttuğunda dudaklarımı araladım. Dili dilimi okşarken yumuşacık olduğumu hissettim. Öpüşü beni mayıştırıyordu.

"Babam annemi susturdu. Babam annemi susturdu." karşımızda oturan çocukların sesiyle birbirimizden ayrılmak zorunda kalmıştık. Minik kahkahaları inanılmaz tatlıydı.

"Sen üç kez doğum yaptın Emma. Şimdiye kadar uzman olman gerekiyordu."

"Babam haklı anne." dedi Henry. Onun ardından Eliza konuştu.

"Evet anne."

"Susun bakayım siz. Anneye haksızsın denmez." dedim kaşlarımı çatarak. Yalandan kızdığımı bildikleri için kıkırdamaya devam etmişlerdi. Charles'la beraber bizde güldük.

Altı yıl olmuştu. Önce Henry'i almıştım kucağıma, daha sonra Eliza'yı. Şimdi de bir oğlumuz daha geliyordu. Hepsini de Daniel'ı sevdiğim kadar çok seviyordum ve sevmeye devam edecektim. Hepsi kalbimin birer parçasıydı. Onlarsız hayatı düşünemiyordum bile. 

Kiliseye geldiğimizde Charles önce çocukları indirdi. Ardından benim inmeme yardımcı oldu. Kapıda sigarasını içen Ricky çocukları görünce yarım sigarasını yere atmıştı. Çocuklar amcalarını gördüklerinde sevinçle çığlık atıp Ricky'nin açtığı kollarına koştular. "Hey hey! Neredeymiş bakalım benim en sevdiğim yeğenlerim?"

İkisi aynı anda cevap verdi. "Burada!"

"Biri de burada." dedim karnımı tutarak. Ricky çocukların ikisini de iki yanına alıp kucaklayarak yanıma geldi. Saçlarıma bir öpücük koyup karnımı okşadı. "Çocuklara söyleme ama en çok onu seveceğim." 

KAZAYLA BABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin