ÖZEL BÖLÜM

2K 129 25
                                    

"Merhaba bebeğim. Annen geldi."

Adımlarımı yavaşlatarak durdurdum. Dizlerimi kırıp yere çömelerek bebeğimin mezar taşını okşadım. Parmaklarımın uçlarını taşa kazınan isimde gezindi. Daniel Cottingham. 

Taş soğuktu. Onu kaybettiğim günkü kadar, en az ölümün acı gerçekliği kadar soğuktu. 

"Bu sefer yalnız da gelmedim." dedim gülümseyerek. Omuzum üzerinden az ileride duran küçük aileme baktım. Chris babasının kucağında halinden son derece memnun bir şekilde etrafı seyrediyordu. Henry kız kardeşinin elini bir saniye olsun bırakmıyordu. Onlara olan bakışlarımı yakalayan Charles'la göz göze geldik. Bana içimi ısıtan bir gülümseme sundu. "Baban ve kardeşlerin de burada."

"Bazen böyle günlerde daha çok özlüyorum seni. Yaşayıp, kardeşlerinle beraber büyüdüğün bir hayatın hayalini kurmaktan alıkoyamıyorum kendimi... Baban kendimi üzdüğümü söyleyerek bana kızıyor ama ne yapayım? Bütün çocuklarım bir arada olsaydı fena mı olurdu?"

"Anne! Ben de konuşmak istiyorum ben de!"

Eliza abisinin elini bırakmak için kıpırdanıyordu. Henry önce bana sonra babasına baktı. Kopardığı izinle kardeşinin elini bıraktı. Eliza bana doğru koşarken o da arkasından geliyordu. Charles da peşlerinden tabii.

Eliza kucağıma oturduğunda Henry de hemen yanı başımda durdu. "Hadi konuşun bakalım abinizle."

"Merhaba abiciğim, nasılsın? Ben çok iyiyim." Eliza'nın henüz düzelmeyen peltek dili Charles'la beni güldürmüştü. "Bugün babam bizi Disneyland'a götürecek. Keşke sen de yanımızda olsaydın. Ama sorun değil, bizi yukarıdan izliyorsun değil mi? Çünkü annem böyle söylemişti. Eğer öyleyse yanımızda olamadığın için sakın üzülme tamam mı? Bir gün birlikte oynayacağız."

Gülümsemem hızla solunca bebeğimin sarı saçlarını okşayarak öptüm. Abisi gibi o da çok akıllıydı. 

Charles, Henry'nin omuzuna dokundu. "Sen ne söyleyeceksin evlat?"

"Ziyaretine çok sık gelemediğim için üzgünüm." Dedi. Babasından benimsediği giyim tarzıyla onun mini bir kopyası gibiydi. Ceketinin cebinden ufak bir oyuncak çıkarttı. Bu babasının ona hediye ettiği tahta askerlerden biriydi. Onu mezar taşının yanına bırakarak geri çekildi. "İşte, umarım beğenirsin."

Onun o minik bedeninin içindeki devasa kalbinden öpmek istiyordum. Charles aklımı okumuş gibi Henry'nın başına bir öpücük bıraktı. 

"Nasılsın evlat? Annen yanına gelmemiz için başımın etini yedi." Charles'ın sözleriyle gözlerimi devirdim. "Söyle ona, kendini boşuna üzdüğünü söyle çünkü beni dinlemiyor."

"İstersen çocukların yanında kavga etmeyelim hayatım?"

"Bana göre hava hoş. Nasıl sonlandığını ikimizde iyi biliyoruz."

Yatakta...

Hiç yeri ve zamanı değildi. Eliza'yı kucağımdan indirerek ayağa kalktım. Sevdiğim adamın elinden tutup son kez bebeğimize baktım. 

"Seni çok seviyoruz bebeğim. Tekrardan geleceğiz."

Mezarlıktan çıkarken Chris'i kucağıma aldım. Bugün onun birinci yaş günüydü. Cottingham malikanesinde büyük bir parti vermeyi planlıyorduk. Herkesi çağırmıştık. Unutulmaz bir akşam olacaktı. Bebeğimin ilk yaş gününe layık bir parti olacaktı. 

Malikanede hazırlıklar son sürat devam ederken bizde günü dışarıda geçirmeye karar vermiştik. Küçük Johnny çocukları arka koltuğa bindirdikten sonra biz de yerimizi aldık ve yola koyulduk. 

KAZAYLA BABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin